Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Kısa çalışma ödeneği dün pandemi dolayısıyla iki ay daha uzatıldı.

        İlgilileri buradan uyarmak isterim.

        Bu uygulamayı sömüren çok sayıda işveren var.

        Devlet evde çalışma koşullarını sağlayabilenlerin işyerine gitmemesi için çalışanlara ödeme yapıyor.

        Böylece hem insanları evde tutmayı hem de işvereni rahatlatmayı amaçlıyor. İşveren bu süreçte sigorta primi de yatırmıyor.

        Bu uygulamayı pratikte sömüren binlerce işveren var Sayın Yetkililer…

        Size tanıdığım, bildiğim somut bir örnek üzerinden anlatayım:

        Bu örnekteki özne bir avukatın asistanı. Kısa çalışma ödeneği için başvurmuş. Her ay devletten 1700 TL geliyor. Evden çalışması gerek. Hatta mecburi. Şayet işyerine giderken yakalanırsa cezası var. Hem işverene hem de kendisine.

        Ancak işveren, hem maaş ödemiyor hem de ödeneği alan çalışanının evden çalışmasına müsaade etmiyor. İşyerine gelmeyi dayatıyor. Gelmezse bu süreç sonunda işini kaybetmekle tehdit ediyor.

        Tanıdığım asistan aylardır her gün yolda çevrilme korkusuyla işyerine gidiyor. Bir kere çalışana ceza uygulamasından muhakkak vazgeçmek gerek.

        Normalde 2500 TL olan maaşı yerine sadece devletten gelen 1700 TL’yi alıyor. Üstelik patronu bu süreçten istifade sigortasını da dondurmuş durumda.

        Yani işveren hem maaş hem sigorta ödemiyor ve aynı çalışma düzenini devam ettiriyor!

        REKLAM

        Bu kadarla da kalsa iyi! Bir de pandemi riski var diye rutin işler için mecbur kalmadıkça adliyeye gitmiyor, evde görünen asistanını kendi yerine gönderiyor!

        Bu bahsettiğim tekil örnek değil sevgili okurlar! Binlerce işveren aylardır benzer sömürüyü yapıyor.

        Yani devletin çalışanı ve işvereni rahatlatmak için hayata geçirdiği bir uygulama çalışanlar aleyhine dönmüş durumda.

        Bu ödeneğe başvuranların çalıştıkları yerler muhakkak kontrol edilmeli, evde gösterilip işyerine getirilen çalışanlar için o işverenlere çok ağır cezalar kesilmeli!

        AYM Perşembe günü ne karar verecek?

        Tekirdağ İdare Mahkemesi Belediye Kanununun 23. Maddesindeki ‘Belediye başkanı, meclisin ısrarı ile kesinleşen kararlar aleyhine on gün içinde idari yargıya başvurabilir’ hükmünün iptali için Anayasa Mahkemesine başvurmuştu.

        AYM bu başvuruyu değerlendirmeye aldı, Perşembe günü görüşecek. Vereceği karar belediye meclisi ile belediye başkanı arasında uyumsuzluk yaşanan yerler yani başta İstanbul ve Ankara belediyesi için hayati önemde.

        Peki bu başvuru nasıl sonuçlanır? Ne anlama geliyor? Anayasa Mahkemesinde görev yapmış güvendiğim hukukçulara sordum.

        Mesele şu:

        Belediye başkanı meclis kararları aleyhine idari mahkemeye başvurunca davacı belediye başkanı oluyor. Belediyenin tüzel kişiliğini de belediye başkanı temsil ettiği için davacı da yine kağıt üzerinde belediye başkanı görünüyor.

        Bu nedenle idare mahkemesi ‘bu anayasaya aykırıdır’ diye başvuru yapmış.

        Ancak söz konusu madde yeni değil. Şimdiye kadar sorun çıkmamış mı diye soruşturdum.

        Teamül şöyle imiş: Davacı belediye başkanı olunca tüzel kişiliği belediye başkan vekili temsil ediyormuş. Yani yargı içtihatları ile bu madde aşılmış zaten.

        Her konu gibi bu da birkaç günüdür mevcut siyasi kutuplaşmadan nasibini alıyor ve hukuki bağlamından kopartılarak tartışılıyor.

        Halbuki AYM’ye itiraz mevcut siyasi kompozisyondan kaynaklanan bir şikayet ile çıkmış değil.

        Ben perşembe günü AYM’den bu maddenin iptali yönünde bir karar çıkma ihtimalinin sıfıra yakın olduğunu düşünüyorum. AYM bu başvuruyu reddedecektir.

        Bizim pıtırların dialogları

        En dolaysız, en berrak yorumları çocuklardan alabilirsiniz.

        Ben fırsat buldukça gözlerimi kapayıp Ela ve Yasemin’in konuşmalarına kulak veriyorum. Onlardan çok şey öğreniyorum.

        O konuşmalardan aklımda kalanları unutmamak için bir köşeye not ediyorum.

        Bundan böyle zaman zaman o notlardan küçük parçaları sizlerle de paylaşmaya karar verdim…

        İşte geçen akşam ben her zamanki gibi uyumalarını söylerken ve onlar direnirken aralarında geçen konuşma:

        Yasemin: Ela ben çok sıkıldım. Artık büyüklerin dediğini değil, hayatın dediğini yapmak istiyorum.

        Ela: Uf çok saçmasın Yasemin, hayat zaten büyüklerin dediğini yaptığın şeydir.

        Diğer Yazılar