Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Okulların açılması için bir gazeteci ve TV yorumcusu olarak ne kadar mücadele ettiğimi biliyorsunuz.

        Bu mücadelenin çok haklı ve temeli çok sağlam bir gerekçesi var: Dünya örnekleri…

        Dünyada en uzun süre okulları kapalı tutan ülke olma rekorunu kırdık!

        Avrupa’da birçok ülkede okullar açık, dönem dönem vaka sayıları pik yapınca kısmen kapatma yoluna gidiyorlar ama gelişmiş ülkeler prensip olarak okullarını açık tutuyorlar.

        Aşağıdaki liste vaka sayıları ve okulları açık olan ülkeleri gösteriyor. Sayı çok daha fazla olmasına rağmen birçok ülkede sınıflar tam açık.

        Lafa gelince ağızlarından Batı’yı, Avrupa’yı eksik etmeyenler beni bu mücadelede yalnız bıraktılar.

        Elbette okulların açılmasını kendim için de istiyorum. Kendim, kendi çocuklarım ve ülkemin tüm çocuklarının iyiliği için…

        Tüm itibarlı bilimsel çalışmalar ilkokul çağında okuldan uzak kalan çocukların eksiklerinin asla uzaktan eğitimle tamamlanamadığını gösteriyor.

        Yine aynı bilimsel çalışmalar ilkokul düzeyinde bulaşmanın toplumun genel ortalamasının altında olduğunu ve okul kaynaklı bir artış yaşanmadığını da ortaya koyuyor.

        Bana inanmayanlar dünyada Covid konusunda en büyük otoritelerden biri kabul edilen Doktor Antony Fauci’nin Ocak ayı sonunda yaptığı açıklamaya baksınlar…

        REKLAM

        Fauci CDC’nin okulları açma planını desteklediğini ve çocukların okulda dışarıdan çok daha güvenli olduğunu açıkladı.

        İlgili linki buraya koyuyorum.

        Maalesef bizim kapalı okul şampiyonu olmamızın temel olarak sebebi eğitime bakışımız.

        Bunun iktidarı, muhalefeti yok. Bu ülkede eğitim bir öncelik değil, hiçbir zaman olmadı.

        Zaten o nedenle her konuda itiraz etmek için yer arayan muhalefetten okullar bunca zaman kapalı kaldığı halde ses çıkmıyor.

        Hatta 2 Mart günü haftada iki gün açılan okulların ne hatasını bulsak da yine kapattırsak minvalinde muhalif medyada her gün haberler çıkıyor. "Yok okullar hazırlıksızmış, yok sınıflar temiz değilmiş."

        2 gün değil tam açılmayı teşvik edeceklerine mevcudu yıkmaya çalışıyorlar.

        Öyle kör bir siyasi kutuplaşma var ki çocuklarımız üzerinden dahi zıtlaşma, siyasi polemik yaratma normal hale gelmiş durumda..

        İşte böyle bir ortamda Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un ciddi çabasıyla Kabine toplantısında okulların 2 gün de olsa açılması kararı alındı.

        Bunun kolay alınmış bir karar olmadığını gayet iyi biliyorum. Kabine içinde de ikna edilmesi gereken Bakanlar vardı.

        "OKULLARI AÇIK TUTMA YÖNÜNDE İLKE KARARIMIZ VAR"

        Ziya Selçuk geçtiğimiz cumartesi günü beni Yıldız Sarayı Mabeyin Köşkü’ne davet etti. Danışmanları ve İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Levent Yazıcı da vardı. Bakan Bey ile bir saate yakın konuştuk.

        Sayın Bakan’ı her zamanki gibi güleryüzlü, pozitif ama biraz da düşünceli gördüm. Kolay değil, ciddi bir mücadele veriyor.

        Okulları açmak için çok uğraştı, şimdi de açık tutmaya çabalıyor.

        Yazılarımla okulların açılmasını gündemde tutmamın öneminden bahsederek girdi söze.

        Zira gelişmiş dünyayı takip eden herkes gibi Bakan Bey de tartışmasız bir şekilde en azından ilkokulların belirli şartları sağlayarak ve kontrollü bir şekilde açık tutulması gerektiğini düşünüyor.

        REKLAM

        Kendisine 2 Mart tarihinden beri ortaya çıkan tabloyu, beklentilerini, aksaklıkları ve önümüzdeki süreci sordum.

        Okullar açıldığından beri herhangi bir ciddi problem, salgında okul kaynaklı büyük bir dalgalanma, bir kriz yaşandı mı?

        “Kesinlikle Hayır” cevabını aldım bu soruya.

        “Okullardan kaynaklı bir yayılım, toplumun geri kalanından daha fazla bir rakam yok Nagehan Hanım.”

        Bunun üzerine hafta sonu haberlere yansıyan Trabzon örneğini hatırlattım.

        Nitekim 5 öğretmenin yaşamını yitirdiği, 70 öğretmenin karantinada olduğu söylenmişti.

        Trabzon İl Milli Eğitim Müdürü Hızır Aktaş “Eğitimde tecrübesi olan arkadaşlarımızı kaybettik” diyerek rakamlar vermişti.

        Hayatını kaybeden tüm öğretmenlere Allah'tan rahmet diliyorum ancak o haberde kafama takılan bazı sorular var…

        Yaşamını yitiren öğretmenler virüsü okuldan mı kapmışlar? Süreç nasıl gelişmiş?

        Trabzon’da okullarda enfekte öğretmen ve öğrenci oranı genele göre çok mu yüksek?

        Esasen aynı İl Milli Eğitim Müdürü sayıyı vermiş. 12 bin öğretmen içinde 45 kişi pozitif imiş.

        Bu yüzde 0,3 eder. Üstelik zaman dilimi de verilmemiş.

        Bunu Bakan Bey’e sorunca şu cevabı verdi:

        “Vefat eden öğretmenlere rahmet, ailelerine başsağlığı diliyorum. Maalesef Trabzon’daki haberin iletişimi çok yanlış yapıldı Nagehan Hanım. Trabzon İl Milli Eğitim Müdürü'ne hemen uyarı gönderdik. Yanlış algıya yol açmamak için çok dikkatli olmak gerekir. Vakaların okul kaynaklı olduğu belli değil, okullar kapalı iken öğretmenler enfekte olmuyorlar mıydı? Söz konusu vakalar virüsü dışarıda almış olabilirler, sanki okul virüsün kaynağıymış gibi bir bilgilendirme yapmak toplumda çok yanlış önyargılara sebep oluyor” dedi.

        REKLAM

        Benim temel kaygım artan vaka sayılarının faturasının yeniden okullara kesilmesi…

        Böyle bir risk olup olmadığını Sayın Selçuk’a ısrarla sordum.

        “Nagehan Hanım, okulları tüm illerde haftada iki gün açma kararı aldık. Kırmızıda da mavide de. Dolayısıyla vaka artışından bağımsız olarak okulları açık tutma ilke kararımız var. Vaka sayısı ile okulların açık olması arasında bir korelasyon yok, bu algıyı değiştirmemiz lazım.”

        Öğretmenlerin aşılanmasında hangi aşamaya gelindiğini de sordum.

        Biliyorsunuz başta açıklanan listeye göre öğretmenler epey aşağı sıradaydı. Ben bu sıralamaya en sert itiraz edenlerden biriyim.

        Milli Eğitim Bakanı da o listenin değişmesini istedi. Nitekim açılan sınıfların öğretmenlerinin aşılanmasına bir süre önce başlandı.

        Şimdiye kadar kaç öğretmen aşılandı?

        Bu soru üzerine şunları söyledi Sayın Selçuk:

        “Aşağı yukarı öğretmenlerimizin yüzde 10’unu aşıladık, süreç devam ediyor ancak burada okulları açmayı aşılama şartına bağlamamak gerekir Nagehan Hanım. Bakın Fransa’ya, Almanya’ya… Okullarını açık tutuyorlar ama öğretmenleri aşılanmış değil. Aşı şartına bağlamamak gerekir okulları…”

        Yüz yüze eğitime devam ne durumda?

        Malum çocukları okula göndermek bu süreçte gönüllülük esasına dayanıyor ve bazı veliler çok endişeli...

        Bakan bu konuda rakamların çok iyi olduğunu söyledi.

        Okul öncesi, ilkokul ve ortaokul seviyesinde yüzde 80, lise seviyesinde ise yüzde 70 oranında devamlılık varmış.

        Bu Bakanlığın da tahminlerinin ötesinde memnun edici bir rakam.

        Ve bu kadar yoğun katılıma rağmen herhangi bir kayda değer sıkıntı ortaya çıkmış değil.

        REKLAM

        Öte yandan ilkokul çocuklarının yaş itibarıyla uzaktan eğitime uygun olmadıkları gerçeği bir yana Türkiye uzaktan eğitim konusunda epey yol kat etti. Elbette sıkıntılar var. İnternet erişimi hiç olmayan yerler var.

        Kaç kişinin erişimi yok diye sordum. Türkiye’de internet erişimi olmayanların oranı yüzde 10’muş.

        Bu çok ciddi bir rakam ama Bakan Selçuk Fransa’da da bu rakamın yüzde 8 olduğunu söyledi.

        EBA aradan geçen bir yıl içinde epey oturdu. Türkiye pandemi sürecinde dijitalde çok yol kat etti. Bunda öğretmenlerimizin ortalama olarak genç olmasının da çok olumlu etkisi var.

        Mesela Almanya gibi teknik altyapı olarak bizden çok daha güçlü bir ülkede öğretmenler çoğunlukla belli bir yaşın üzerinde olduğu için büyük adaptasyon sorunları yaşanmış.

        Ziya Selçuk uzaktan eğitimin altyapısı üzerine titizlikle çalıştığını söylese de en azından okul öncesi ve ilkokul için yüz yüze eğitimin yerini hiçbir şeyin tutmayacağının altını çiziyor.

        Haftada iki gün açılan okulların şu aşamada çocuklar için pedagojik olarak çok önemli olduğunu hatırlatıyor.

        Kendisinden çok ilginç bir bilgi de öğrendim: Okulların birçoğunda öğrenciler sohbet etmekten, öğretmenleriyle konuşmaktan ders yapmaya zor vakit buluyorlarmış.

        Okul bahçelerinde koşarak birbirine çarpma sonucu hafif yaralanmaların sayısında ciddi bir artış varmış. Kısacası çocuklar sosyalleşmeye, birlikte olmaya hasret.

        Benim konuştuğum doktor ve eğitimciler günlük vaka sayılarının yaş gruplarına göre verilmesinin 10 yaş altında salgının çok daha düşük seyrettiğini anlatmak ve okullara yönelik kaygıyı gidermek için çok önemli olduğunu söylüyorlar.

        Sayın Bakan’a bunu söylediğimde bu tezi destekleyerek telefonundaki yaş gruplarına göre rakamları gösterdi. Anbean takip ediyor ancak şu aşamada vaka sayıları total veriliyormuş.

        Bunun sebebi üzerine yorum yapmadı Sayın Bakan ama bence bu doğru bir strateji değil.

        Şayet okulların tamamen açılması amaçlanıyorsa salgının risk grubu içinde olmayan ve bulaştırıcılıkları diğer yaş gruplarına göre daha düşük olan çocukların oranları paylaşılmalı.

        Tabii “Ne olur ne olmaz, çocuklar evlerinde otursunlar” diyen varsa o başka..

        Diğer Yazılar