Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Son yazımda siyasal açıdan Batı modelinden adım adım koptuğumuzu ve Rus politik rejimi çizgisine doğru yanaştığımızı söyledim.

        Aynen bizim gibi “Başkanlık sistemi”ni benimseyen Rusya’nın özellikle 2000 senesinde yaptığı Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesine benzer bir atmosferdeyiz gibi geliyor bana. Rusya’nın 26 Mart 2000 seçimlerinin altını çiziyorum. İleriki yazılarda bu konuyu daha da detaylandıracağım.

        Elbette tam olarak Rusya gibi bir politik rejim değiliz. Bir açıdan Macaristan ve Polonya’ya da benziyor mevcut siyasal sistemimiz. Bu üç ülkenin karması bir model olarak değerlendirmek mümkün Türkiye’yi.

        Yani oran vermek gerekirse 2021 Ekim ayı itibariyle Türk siyasal rejimini tanımlamak için “Yüzde 20 Polonya, Yüzde 35 Macaristan, yüzde 45 Rusya” denebilir siyaset bilimi açısından.

        Önümüzdeki 19 ay bu ibre Rusya’ya doğru mu kayar, yoksa daha fazla Macaristan ve Polonya’ya doğru mu? Bunu zaman gösterecek.

        Bu arada Macaristan ve Polonya siyasal rejimleri de bir açıdan Rusya modeline doğru ilerliyor. Ancak öte yandan çok kuvvetli bir Batı taraftarı direnç de her geçen gün güçleniyor bu ülkelerde. Liderliklerini Budapeşte ve Varşova Belediye Başkanlarının yaptığı “Avrupa Birliği’ne bağlı bir ülke istiyoruz” diyen Batı-yandaşı toplumsal kesimler var.

        Türkiye’de “Avrupa Birliği’ne bağlı bir Türkiye istiyoruz” diye açık açık söyleyen tek bir anaakım siyasetçi yok. Macaristan ve Polonya’dan en önemli farkımız bu. Bu açıdan tam Rusya gibiyiz. Tüm politik atmosfer Batı karşıtı.

        İktidar ve muhalefet söylem olarak Batı düşmanlığı konusunda mangalda kül bırakmıyor burada.

        Rusya’da Grigory Yavlinsky gibi açıkça Batı taraftarı siyasetçiler adım adım marjinalize edildi. Bizde de öyle oldu. Hem AK Parti hem CHP içinde Yavlisnky gibi düşünenler var ama korkudan susuyorlar.

        CUMHURİYET VE YENİÇAĞ'A SORULAR...

        Benim önceki günkü yazım üzerine hem Cumhuriyet hem Yeniçağ haber yapmış. Her iki gazeteye de sormak isterim…

        Senelerce Batı düşmanlığının en ileri versiyonlarını sizler de sergilemediniz mi?

        Hem Cumhuriyet hem Yeniçağ bariz Batı düşmanlığı yaptı bu ülkede.

        Şimdi Türkiye’nin geldiği Rusya benzeri siyasal tabloda sizin bu Batı düşmanlığınızın da hiç rolü yok mu?

        Batı ile ilgili sürüyle saçma komplo teorisi üret, tüm okurlarını Batı’ya karşı kışkırt, sonra da “Türkiye çok otoriter oldu, ah şöyle, vah böyle” …

        Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu…

        Sizler “Tam bağımsızlık” ve “Anti-emperyalizm” maskesi altında Batı düşmanlığı yaparak sözde muhalefete devam ettiğiniz müddetçe Türkiye asla özgürlükçü-demokratik bir hukuk devleti olamayacak.

        Evet Erdoğan’ın muhalifisiniz ama asla mevcut rejimin muhalifi değilsiniz.

        90’larda Tansu Çiller’in kişi olarak Mesut Yılmaz’ın muhalifi olduğu gibi muhalifsiniz. Ama bugün biliyoruz ki ANAP ile DYP’nin ideolojik bazda hemen hemen hiçbir farkı yoktu. Ama bol bol kavga ediyorlardı.

        Cumhuriyet ve Yeniçağ gazetesi olarak önce lütfen kendi yaptığınız Batı düşmanı ve yasakçı-baskıcı tutumlarla yüzleşin ve özeleştiri yapın.

        Bu konudan başka bir mesele ama… Açıkçası Kemal Kılıçdaroğlu’nun tezkereye “Hayır” vermesini bile nasıl karşılayacaksınız merak ediyorum.

        Siz Batı karşıtlığı duruşunuz üzerine özeleştiri yapmadıkça otoriter bir rejim olmaya ve her geçen gün daha fazla Rusya’ya benzemeye de devam edecek Türkiye…

        Diğer Yazılar