Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Önceki akşam çantamı hazırlarken düşündüm…

        Bugüne kadar yüzlerce seyahate çıktım ama hiç birinde yanıma alacakların listesini yaparken böyle hissetmemiştim. Bir yandan dünyanın adaletsizliğine ve çirkinliğine isyan, diğer yandan bu çirkin dünyaya tanıklık etmenin getirdiği suçluluk…

        Elim hangi kazağa gitse, hangi çorabı katlasam içimdeki ses başlıyor: Nagehan hayatlarından ancak bir iki kazak bir iki çorap alarak meçhule giden binlerin, on binlerin yanına gidiyorsun. Evlerinden, vatanlarından bir anda kovulan çocukların, kadınların, anneannelerin, dedelerin günlerdir ekranda izlediğin görüntülerinin buz gibi canlısına değmeye hazır mısın?

        Bilmiyorum. Hakikaten bu kadar dev boyutlu bir trajediye tanıklık etmeye ne kadar hazır olunur bilmiyorum. Dün akşam vardığımız Romanya-Ukrayna sınırında şimdi kameraman arkadaşım Özgür Balaban ile birlikte bizi Ukrayna’ya götürecek olan otobüsü bekliyoruz.

        Siret sınır kapısını yayınlarda görmüşsünüzdür.

        Dün geldiğimizde burada kar çiseliyordu, yerler vıcık vıcık çamur ve hava keskin bir kılıç kadar soğuktu.

        UNUTMAYACAĞIM O MANZARA

        O soğukta gördüğüm bir manzarayı hayatım boyunca unutmayacağım. En fazla 3 yaşında dünyalar güzeli bir oğlan çocuğu bir eli ile annesini tutmuş, diğer elinde ise küçük oyuncak ayısı. Ayı çamurlara bulanmış. Zaten çocuk öyle titriyor ki ayı sürekli elinden düşüyor. Her seferinde o minicik morarmış eli ile ayıyı tekrar alıyor birkaç adım sonra düşürüyor, bir kez daha alıyor…

        REKLAM

        Minicik bedeni bu soğuğa, bu zorluğa dayanır mı?

        Dayanmaz. Dayanamıyor.

        Ukrayna sınırında bekleyen kilometrelerce kuyruklarda donma tehlikesi ile karşı karşıya yüzlerce çocuk var şu an.

        Kadın, yaşlı, hasta, herkes için çok acı ama bana en çok çocuklar dokunuyor…

        Bu sabah da onlarcasını gördüm. Bir yandan titriyor, bir yandan gülümsüyorlar. Ama anneleri öyle gururlu ki fotoğrafı acziyet gibi algılayıp kabul etmiyorlar.

        Sınırdan öteye yol boyunca yardım çadırları ve portatif tuvaletler kurulmuş. Tuvaletlerde ne su, ne elektrik var.

        Romanya Patrikhanesi bir stant açmış, İtalya ve İsrail’den yardım kuruluşları var onun dışında kayda değer bir destek göremedim.

        Türkiye hariç… Biz burada Afad, Umke, Diyanet, Gea olarak varız. Tıbbi destek, yemek hizmeti, ulaşım desteği… Hakikaten böyle insani krizlerde Türk devletinin gösterdiği refleks ve organizasyon becerisi gurur verici. Buradaki tek, yataklı çadır bizim. En teşekküllü gıda yardımı bizim.

        AVRUPA'NIN GÜÇLÜ DEVLETLERİ NEREDE?

        Öte yandan gözlerim Birleşmiş Milletleri aradı. Yok! BM burada olmayacaksa nerede olacak?

        Avrupa’nın güçlü ve zengin devletleri Almanya, Fransa, İngiltere? Yok.

        Neden yok? Nasıl olmazlar?

        Maddi durumu iyi olan Ukraynalılar kendilerine otobüslerde yer satın almışlar, onlar sınırı geçip o otobüslerle devam edebiliyorlar ama parası olmayanlar ortada…

        Yürüyerek sınırı geçiyor ve buradan Bükreş’e ulaşmak için çırpınıyorlar.

        Neden onlar için otobüsler gelmiyor? Niçin en azından suyu akan, asgari insani koşullarda tuvaletler ve ısınmak için kullanabilecekleri çadırlar kurulmuyor?

        Bu henüz trajedinin Romanya tarafında gördüğüm boyutu..

        Yarından itibaren Ukrayna sayfasına düştüğüm notları sizlerle paylaşacağım…

        Diğer Yazılar