Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Öyle anlaşılıyor ki, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, keskin bir stratejik değişiklikle yola devam etmekte kararlı. Bu denli sert bir dönüşün siyasi maliyeti üzerinde yeterince tartışıldığını sanmıyorum.

        Öncelikle bu hamlenin kendisine oy veren seçmeni nasıl etkileyeceği ve yeni seçmen kazandırıp kazandırmayacağı üzerinde bir tartışma yürütülmesi daha doğru olur muydu? Evet, ancak CHP tarafından aldığım hava özetle şöyle: “Buna ne zaman vardı ne de ortak bir zemin.”

        CHP listesinden seçime girip muhtemel oy oranlarının çok üzerinde milletvekili çıkaran siyasi partilerle ilgili tartışma şimdilik bastırılmış olsa da, ikinci tur sonrasında bambaşka boyutlar kazanacağı ortada.

        Bunu hatırlatmamın nedeni şu. 14 Mayıs’ta ortaya çıkan tablonun ardından iki gelişme yaşandı. Birincisi CHP’nin kendi içinde kampanya sürecine dair bir hesaplaşma ortaya çıktı. Esasen bu durumun kampanyanın çok ötesinde karşılığı olan bir güç çatışması olduğunu ilerleyen zamanda daha net görebileceğiz.

        İkincisi, ilk tur sonrasında CHP listesinden seçime giren partilerle, ortak bir strateji konusunda gözle görülür bir ortak çalışma olmadı. Bu durum seçim sonuçlarının da etkisiyle, listeler hazırlanırken ortaya çıkan sancının giderek bir “güven krizi”ne dönüşmesi mi; yoksa CHP kurmaylarının süreci baskın bir yeni stratejiyle yönetme kararı mı?

        Şimdilik sonucu biliyoruz. Diğer dört partinin genel olarak onaylaması zor bir çizgide yeni bir söylem oluşturuluyor. Milliyetçi seçmene hitap edeceği düşünülen bir hamleyle Cumhur İttifakı köşeye sıkıştırılmak isteniyor.

        Mevcut ittifakın, resmî ve gayrı resmî ortaklarında bir değişim ya da tasfiye olmadan yeni seçmen kazanmak mümkün mü?

        Bu da gerçekten çok zor görünüyor. Üstelik bu yeni söylemin sahici bulunmamasının getireceği sıkıntıların yanı sıra, ittifaka oy veren kesimlerde de ciddi rahatsızlık oluşturması muhtemel.

        İYİ PARTİ NE YAPACAK?

        Bugün muhtemelen siz bu yazıyı okuduğunuz saatlerde İYİ Parti lideri Meral Akşener bir basın toplantısı yapacak.

        Öğrendiğim kadarıyla bu toplantıda Kılıçdaroğlu’na verilen desteğin devam edeceği ifade edilecek. Bunu çoğumuz tahmin ediyoruz zaten.

        Ancak Akşener, seçim sürecinde iktidarın devlet imkanlarıyla kampanya yürüttüğünü, sürecin adil olmadığını, ayrıca terör başlığı altındaki suçlamaların haksız olduğunu dile getirecek. Bunun için de geçmişte AK Parti’nin bazı politikaları üzerinden karşı hamle yapılacak. Bunlar şimdilik kulis elbette.

        Asıl tartışma, 28 Mayıs’tan sonra Erdoğan seçimi kazandığı takdirde başlayacak. İYİ Parti’nin böyle bir durumda ittifak çatısı altında kalarak yoluna devam etmesinin zorlukları bir yana; kendi içinde başlayacak eleştiri ve çıkışları da göğüslemek gibi bir sorunu olabilir.

        ATA İTTİFAKI VE SİNAN OĞAN

        Dün önce Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Kılıçdaroğlu ile görüştü. Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan Sinan Oğan’ı kabul etti. İki görüşme de elbette kritikti.

        Benim edindiğim duyumlar, Erdoğan-Oğan görüşmesinin iyi geçtiği yolunda. Bu bir destek açıklamasına dönüşür mü, onun cevabını birkaç gün içinde almak mümkün olabilir.

        Ancak şu nokta önemli. Cumhurbaşkanı, uluslararası medyaya verdiği demeçte vurguladığı gibi, bu süreci bir pazarlık olarak ele almaktan yana değil. Dahası Sinan Oğan aldığı oyları ne kadar kontrol edebilir sorusundan bağımsız olarak, bu oyların dikkatle bakıldığında Cumhur İttifakı denklemine daha yakın olduğu analiz edilebilir.

        Bu analizin temeli nedir diye soranlar, 2016 itibarıyla Tayyip Erdoğan’ın oluşturduğu yeni siyasi blok ya da bugünkü adıyla ittifaka daha yakından bakmalı. Çok geniş bir tanımla ele alınırsa, “milliyetçilik” şemsiyesi altında ortaya çıkan yeni siyaset alanının kodlarını görebilir. Bu alandaki kodlarla Özdağ-Oğan tarafından inşa edilen alanın uzlaşmaz olduğunu söylemek çok aceleci bir yaklaşım.

        Kılıçdaroğlu’nun uzun zamandır emek verdiği ittifak alanında İYİ Parti’nin varlığına rağmen bu yakınlığı sağlaması çok zor. Hele bunu YSP (HDP)’nin de içinde bulunduğu bir yerde yapması, dahası bunu son 10 günde denemesi zorluklarını daha da artırıyor.

        Büyük usta Sun Tzu’dan bir cümle aktarmanın tam zamanı.

        “Karşısındakini ve kendini bilen, hiçbir savaşta tehlikeye düşmez; karşısındakini bilmeyen, sadece kendini bilen, bir kazanır, bir kaybeder; karşısındakini de kendini de bilmeyen her savaşta mutlaka tehlikeye düşer.” (Savaş Sanatı, Türkiye İş Bankası Yayınları ve kıymetli hocalar Pulat Utkan-Giray Fidan çevirisiyle.)

        Diğer Yazılar