Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DünküHürriyet Gazetesi’nde yayımlanan bir röportaj, şeffalık düzeyi hayli yüksek ilginç verilerle doluydu. Cansu Çamlıbel’in röportaj konuğu Mary Beth Long, Trump’lı bir ABD’den neler beklenmesi/hangi konularda pek ümitvar olunmaması konusunda oldukça açık konuşuyordu.

        Long, Trump’ın kampanyasına son anda dahil olmuş ve şu an Trump’ın ekibinde yer alıp almayacağı belli olmayan biri. Ama yıllarca CIA’nın operasyonlar bölümünde görev yapmış, oğul Bush döneminde Pentagon’un kritik koltuklarında oturmuş, 2012’de Mitt Romney’nin kampanyasını yürütmüş biri aynı zamanda ve şimdiden geçen hafta Roma’da düzenlenen Akdeniz Diyalogları toplantısında “Trump’ın Ortadoğu Politikası” başlığını taşıyan bir sunum yapmış bulunuyor.

        “Müttefiklerimiz, özellikle de Türkiye darılmasın. Ama Trump’ın ekibinin geçiş döneminde işi günlük krizleri aşmak olacaktır” diyor. Ona göre Kuzey Kore ve İran’la kriz şimdiden garanti. “Çin’le dahi olabilir” diyor. Ki haksız değil, ben röportajı okurken başka bir haber, Trump’ın attığı iki tweet’in yuanın düşmesine neden olduğunu yazıyor.

        Türkiye bahsinde dilediği sabrın konusu, Gülen’in iadesiyle ilgili. “Ben bu iade meselesini Trump yönetiminin ilk 100 gün içinde halledeceği öncelikler arasında görürsem çok şaşırırım açıkçası!” Bunun gerekçelerinden biri Obama yönetimininkiyle aynı: “Bu öncelikle hukuki bir konu.” İkincisi Trump yönetimine özgü: “Şu an Trump yönetiminde görev alması muhtemel kişilerin büyük bölümü ne iade talebinin detaylarına vâkıf ne de bu konuya dair güçlü duyguları var.”

        Oysa Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak getirdiği General Michael Flynn’ın Fethullah Gülen hakkında oldukça “güçlü duyguları” vardı! Öyle ki kendisi kaleme aldığı bir yazıda Gülen’i Usame bin Ladin’e benzetmişti. Long, pek tabii kendisine röportör tarafından hatırlatılan Flynn ismini es geçmiyor: “(...) Bu grubu suçla ilişkilendiren yeterli bilgi ve belge var mı bunu ben bilmiyorum. Sanıyorum bu kadar detay sorulsa General Flynn da ‘Hukukçu değilim’ diye yanıtlardı” cevabını veriyor.

        Long’un ifadeleri, Türkiye’nin Gülen’in iadesi konusunda kısa vadede hızlı sonuç alma ihtimalinin düşük olduğunu gösterse de, uzun vadede sonuç alınmayacak diye bir şey yok. Cevaplarındaki asıl sorun, ABD’nin IŞİD’e karşı da, sonrasında da Irak ve Suriye Kürtleriyle çalışmaya devam edeceği hükmündeki netlikte.

        Long hiç uzatmadan, “ABD, Kürtlerden vazgeçemez” diyor.

        “Ankara’nın bastırması durumunda” Trump’ın PYD’yi Suriye’deki oyunun dışına itme olasılığı sorulduğunda bile cevaplar, Trump döneminin Obama döneminden farklı olmayacağını vurgular nitelikte geliyor.

        Long, ABD’nin kriz sonrası Rusya-İran-Esad blokunun oluşturduğu düşman yapıya karşı Kürtleri tampon olarak gördüğünü ve bunu kaybetmek istemeyeceğini söylüyor. Ancak ilginç olan konuyla ilgili cevapta sık sık “Irak’taki Kürtlerin bağımsızlığı...” olasılığının geçmesi. Biri şöyle: “(...) Türkiye’nin Irak sınırı da benzer bir belirsizlikle karşı karşıya. Kürt bölgesi bağımsızlığını ilan etsin ya da şu anki haliyle kalsın, aşağıdaki Şii İran destekli kukla devletle Türkiye arasında bir tampon olacak.”

        Asıl bomba ise Trump ekibinde olması beklenen Long’un, Suriyeli Kürtlerin özerkliği ihtimalini reddetmemesi. “Öte yandan” diyor ve Trump’ın en iyi alışverişi yapmak isteyeceğini söyleyerek devam ediyor: “Eğer Türkiye uzun vadede Suriyeli Kürtlerin özerkliğinden daha fazla değer ifade edebilecek bir şey önerirse onu alır.”

        Soru, “Türkiye ne önerebilir ki?” oluyor haliyle. Cevap kaçamak ve gülerek geçiştirilen türden: Emin değilim. Sanırım Türkiye’nin çok yaratıcı olması gerekecek.

        Trump, sempatisini kendisine “Trump Reyiz” diye hitap etmeye kadar vardıranlara ne ifade eder bilmiyorum, ama şunu görüyor olmalıyız: ABD’nin stratejik çıkarları Trump geldi diye değişmeyecek. Ama o çıkarların savunulma tarzı değişecek, artık diplomatik nezaket kurallarıyla perdelenmeyecek, daha “esnaf stayla” olacak, kamuoyunun gözü önünde sert kapışmalar ve pazarlıklar yaşanabilecek. Müstakbel danışmanın açık sözlülüğü bile, muhtemel görevi için yaptığı pazarlığın parçası olabilir.

        Diğer Yazılar