Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hükümet mensubu ya da hükümet taraftarı basın+sosyal medya hesaplarının abartılı iktidar övücülüğüne karşılık muhalif -ya da kendisini muhalif olarak konumlandırmasa bile iktidara karşı olumsuz hisler besleyen- kesimde sebebi az çok kestirilebilir olan bir ‘çekingenlik’ var.

        Türkiye’nin pandemi yönetiminde diğer ülkelere kıyasla gayet başarılı bir sınav verdiğini itiraf edebilme çekingenliği.

        Hakkı hak sahibine verebilme çekingenliği.

        Adil duruş ve davranış geliştirme isteksizliği.

        Böyle olunca bırakın hükümeti, Türkiye’yi doğru yerde konumlandırma noktasında bile bir mutabakat oluşmuyor. Hatta ‘eleştiri’ de yerini bulmuyor. Çünkü halk hakkı teslim etmeyenin adil olma vasfından da yoksun olduğunu düşünüyor. Böyle düşündüğü zaman da hakkı yenen tarafın (bu örnekte AK Parti) hakkını vermek için daha hızlı koşuyor, daha yüksek sesle bağırıyor ve AK Parti’nin onaylanma oranını belirli bir çıtada tutmaya gayret ediyor.

        Hakkı teslim etmekte çekingenlik gösterenler de halkın bu gayretini görüp halktan daha fazla kopuyor.

        İşte kısır döngü. İşte hamster çarkında beyhude mesai. İşte kalori harcamakla beraber, koştuğu halde bir yere varamayan itiraz, eleştiri, hakikat ya da alternatif arayışı.

        TÜRKİYE’NİN HAKKINI TESLİM ETMEK

        Gerçekten yapılması gereken önce Türkiye’nin ne durumda olduğunu temiz bir gözle görebilmek.

        Sağlığa erişimde nüfusa oranla en iyi durumda olan ülkelerden biriyiz.

        Sağlık gereçleri malzemeleri konusunda nüfusa oranla en donanımlı ülkeyiz.

        Tedavi ve iyileşme oranlarında nüfusa göre en iyi durumda olan ülkeyiz.

        Salgında sağlık ve tedaviye en ucuz/hatta bedava erişimi olan ülkeyiz.

        Gönüllü kısıtlamaya en yüksek oranlarda uyan ülkelerden biriyiz. (ABD’de yapılan ‘Evde kalmayacağız’ protestolarını görüyorsunuzdur.)

        Sağlık hizmetlerinin kalitesi bağlamında gayet iyi durumdayız. (Avrupa ülkelerinden gelen tedaviye cevap vermeyen yaşlı /yabancı hastaların solunum cihazının fişini çekme haberlerini de görüyorsunuzdur.)

        Daha başka şunlar da var: Bizde sağlık sistemi avantajlı durumda olmayanları korumaktan yana, hekimlerimiz iyi. Sağlık çalışanlarımız hastanelerin acil servislerinde söz konusu olan yığılmalar, eşit hizmet alma ayrıcalığını kullanmak için doktora gitmeyi adeta zevk haline getirmiş kitlelerimiz nedeniyle yoğun; adeta aralıksız çalışmaya alışık. Dayanıklı.

        Sağlık Bakanlığı verileri kamuoyu ile paylaşma noktasında şeffaf. Fahrettin Koca’nın fikri olan ‘Bilim Kurulu’ salgını kontrol etme, tedavi yollarını araştırma, halkı bilinçlendirme noktasında oldukça etkin çalıştı. Bakanlık tedavi için kullanılacak ilaçların ihtiyaç duyulan yerlere iletilmesini sağlamak için doğru kararlar aldı.

        Öte yandan ABD çok kötü bir sınav verdi, ABD’nin sağlık sistemi vahşi kapitalizm konulu bir karikatür gibi çöktü. Ama ABD gibi olmaya özenseler de hâlâ nitelikleri itibarıyla sosyal devlet olan Avrupa ülkeleri de sınavdan başarısız olarak ayrılıyorlar.

        İtalya ve Fransa’da ölü sayıları toplam 45 bin’i geçti. Son baktığımda bu sayı ABD’de 47 bin, İngiltere’de 19 bin civarında; özellikle filyasyon konusunda erken tedbirler almış ve uygulamış olması nedeniyle başarılı bir örnek olarak benzerlerinden ayrılmış Almanya’da da 5 bini geçmiş durumda.

        “Bizde koronavirüs yoktur bu yalan Amerigan propogandasıdır” dedikten birkaç saat sonra bakanlarından biri yoğun bakıma alınan İran’a, sürecin başından beri ölü taklidi yapan Rusya’ya ve pandeminin başlı başına sorumlusu olan ve açıkladığı rakamlara asla güvenemeyeceğimiz Çin’e zaten hiç girmeyelim. Çünkü insani gelişmişlik, hizmete erişim, bilgi dahil her türden avantajın halkla paylaşımı gibi konularda kıyas noktamız olabilecek donanımda değiller. Hatta diyebiliriz ki, Türkiye onlara ‘rağmen’ iyi bir noktada. Onlarla aynı coğrafyada olmasına rağmen, kendisini bu ülkelerle tartmadığı, gözünü daha ileri medeniyet ölçütlerine diktiği için iyi noktada. (Son dört yıl hariç.)

        TOPLUMA DANIŞMADAN YARDIM YAPMAK SORUNLU AMA..

        Batılı modern demokrasiler bağlamında yaşanan bir başka hayal kırıklığına daha değinelim.

        Bu gözler iki Fransız doktorun “Aşı Afrikalılar üzerinde denensin” dediğini bile gördü.

        “Pandemi koşullarına karşı ancak küresel dayanışma içinde olunursa etkili bir mücadele mümkün olabilir” demeçlerinin olduğu zamanda oldu bu.

        Türkiye ise topluma sorulmadan tek taraflı bir kararla alınan ‘tartışmalı’ kararıyla pandemide zarar gören pek çok ülkeye yardım etti.

        Maske konusunda vatandaşıyla/ özel klinik ve hastaneleriyle halen ‘yokluk’ çeken bir ülke olmamıza rağmen İtalya’ya, İspanya’ya, Sırbistan’a tek taraflı bir kararla yüzbinlerce maske hibe edilmesini doğru bulmuyorum.

        Ancak bu süreçte tam 104 ülke Türkiye’yi yardım istenecek bir kapı olarak gördü ve Türkiye Yemen’de sağlık çalışanlarının eğitilmesinden Sudan’a 3D yazıcı bağışlanmasına, Romanya’da sağlık ocağını yenilemekten Gazze’ye hastane hibe etmeye varana dek Doğulu Batılı demeden pek çok ihtiyaç sahibi ülkeye insani diplomasinin en billur örneğini gösterdi. Açık söyleyeyim ben de zaman zaman bunun koronavirüs temalı “Bakın biz iyi partneriz” gösterisi olduğunu düşündüm. “Ayranı yok içmeye…” diye başlayan nahoş betimlemeyi hatırlamadan edemedim. Lakin hoşumuza gitsin ya da gitmesin bunun uluslararası sistemde ve pek sevmediğim bir ibare olsa da ‘Büyük Resim’de bir karşılığı olduğunu, Türkiye’ye Osmanlı’dan miras olan ‘kara gün dostu’ algısını canlandırarak itibar kazandırdığını inkar edemeyiz: Türkiye ‘küresel dayanışma’ sınavından da başarı ile çıktı. Bunu telaffuz etmek o kadar zor olmamalı.

        Aksaklıklar, yanlışlıklar, hatalar yok mu?

        Elbette var. Sözgelimi bir doktor eşi olmama rağmen ben bile hâlâ maskeye erişim sağlayamadıysam, burada bir sorun var demektir. Bazı diş klinikleri maske çok pahalı olduğu için işyerlerinde hizmet veremiyorsa sorun var demektir. Bazı özel hastaneler koruyucu giysi ve tulumlara kolaylıkla ulaşamıyorsa, fiyatlarından dolayı edinemiyorlarsa sorun var demektir. Bazı özel hastane doktorları covid19 olduklarında diğerleri gibi devlet tarafından tahsis edilen otellerde kalamıyor, kimi arabasında yatmak zorunda kalıyorsa sorun var demektir.

        Ancak bütün bunlardan önce yukarıda uzun uzun anlattığım gibi yapmak lazım: Önce açık yüreklilikle Türkiye’yi refah seviyesi ve insani gelişmişlik endeksi yüksek diğer ülkelerle mukayese edelim ve Türkiye’nin salgın yönetiminde olabilecek azami şeffaflıkla ve maksimum efor sarf ederek başarılı bir kapasite yönetimi gerçekleştirdiğini kabul edelim.

        Diğer Yazılar