Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Kars’tan tanıdığım kişilerle konuşuyorum iki gündür.

        Anladığım bir şeyi direkti dolaştırmadan söyleyeyim. İnsanlar Ayhan Bilgen’den memnunmuş. Bilgen, HDP’li olsun olmasın pek çok kişide, daha önceki belediye yönetimine kıyasla gayet başarılı bulunuyor, şehirle gerçekten ilgilendiği duygusunu kent ahalisine geçirebilmiş. O yüzden olsa gerek, HDP’ye refleksi olanlar bile Bilgen’in klasik bir HDP’li olmadığını, mütedeyyin bir kişi ve dürüst bir olduğunu vurguluyor. HDP’yi bilenler, Bilgen’in gerçekten de sadece ‘belediyecilik’ ile ilgilendiğini, bu yönünün öne çıkması nedeniyle de HDP’de çok sahiplenilmediğini ifade ediyor. Bu görüşlerin bir serhat şehri olan ve hatırı sayılır oranda milliyetçisi bulunan bir kentten yükseliyor olması önemli.

        Sahiden de, Ayhan Bilgen hükümete yakın gazetecilerin hükümetin kayyum politikasını meşrulaştırmak için ortaya attıkları argümanlara da zaman zaman konu oluyordu. Kendilerini ekranlarda ‘Bakın Kars’a, orada Ayhan Bilgen sadece belediyecilik yapıyor, halka neyi vadederek seçimi kazandıysa onu yapıyor. Dolayısıyla hükümet de oraya kayyum atamıyor” derken görüyorduk. Sonra ne olduysa, Ayhan Bilgen gözaltına alındı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2014’te düzenlenen Kobani eylemlerine ilişkin yürütülen soruşturmadan dolayı gözaltına alınan diğer 81 kişiyle beraber. Derken bir baktık tutuklanmış.

        Gözaltı sürecinde iken, belediye meclisinin yeni bir belediye başkanı seçmesine imkan tanımak için istifa kararı verdi Bilgen.

        Ancak belediye başkanından sonra halkın seçimlerinin yansıdığı ikinci önemli makam olan belediye meclisinin bir temsilci seçmesine izin verilmedi. Atanmış kayyum, seçilmiş ve tutuklanmış asilin koltuğuna oturmakta gecikmedi.

        Kars, HDP’nin elinde olan il belediyelerinden henüz kayyum atanmamış son ildi.

        Ben halkın seçimiyle belediye başkanı olan kişilerin derdest edilip yerlerine kayyum atanmasına daha ilk örnekler vuku bulduğunda karşı çıkmıştım. O zamanlar henüz, "Ama belediye başkanı seçildikten sonra suça bulaşmışsa ya da seçimden önce başlayan soruşturma seçimden sonra sonuçlanmışsa devlet ne yapsın? Yerel yönetim terörizme peşkeş mi çekilsin?” gibi bir argüman vardı. Bütün HDP’li belediyeler tek tek kayyumun eline geçmeye başlayınca, bu açıklama çöktü. Artık bir inandırıcılığı yok. Hele Kars örneğinden sonra, hiç yok. Kars Belediye Başkanı'nı bagajında suç taşımadığı için, 2014’te yaşanan Kobani eylemlerinden dolayı ve tam altı yıl sonra tutukluyorsanız, inandırıcılık gibi bir kaygınızın da kalmadığı sonucuna varılır. Öyle de oluyor.

        HDP’nin sorunlu bir parti olduğuna kuşku yok. PKK gibi terör eylemleri de gerçekleştiren silahlı bir örgütle arasına yeterince mesafe koyamadığı bir gerçek. Çözüm sürecini mahvettiği de bir realite. Tam da bu nedenle hendek olaylarından sonra yaşanan siyasetçilerin tutuklanması sırasında, hatta ilk kayyumlar atandığında bölge halkı ‘ee, kel başa şimşir tarak’ deyip tepki vermedi. Ancak terörün ciddi şekilde geriletildiği bir dönemde, HDP’den gelen Türkiye siyasetinin parçası olma arzusunun sinyalleri artarken gerçekleştirilen kayyum atamaları bölge halkında oylarının güvenlik için değil siyaset için ‘çöp muamelesi gördüğü’ duygusu uyandırıyor.

        Bazı hüsnü zan sahiplerine göre hükümetin sürdürdüğü uygulamalar HDP’yi marjinalize etme yoluyla yeni Kürt partilerine alan açılması olasılığını güçlendiriyor. Diyelim ki öyle, peki o arada oyu yok sayılan, siyasi meydan okuma ile karşı karşıya olduğunu düşünerek incinen, öfkelenen taban radikalleşirse ne olacak? Bunun sonucu düşünülüyor mu?

        Ünlü özdeyişle bitirelim: Nereye varılmak, ne yapılmak istenmektedir?

        Diğer Yazılar