Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Türk siyaseti demokratik ve ekonomik reform paketleri, İnsan Hakları Eylem Planı ile nefes alır gibi olmuştu. Üzülerek söylemek zorundayım ki şu an hepsi birden çöp oldu.

        Meğer bu insan hakları hazırlıkları bize fazlaymış.

        Hayır, “Toplum olarak bunu hak etmiyoruz” diyemeyeceğim. Çünkü tam olarak bunu hak ettiğimizi düşünüyorum.

        Eğer hak etmiyor olsaydık, dün TBMM’de, kocaman adamlar talimatla bir vekile cezaevi yolunu açmak için el kaldırırken isyan eden tek kişi eski AK Partili Abdurrahim Aksoy olmazdı.

        Kendisi AK Parti 22. Dönem Milletvekiliymiş... Abdurrahim Aksoy Meclis’te, “Kahrolsun otokrasi, yaşasın özgürlükçü demokrasi, yaşasın demokratik Türkiye” sözleriyle basın locasından bağırarak protesto düzenledi.

        17 Mart 2021 tarihe kötü bir şekilde nakşedildi.

        Olanlara şöyle bir bakalım.

        Önce Danıştay’ın belediyelerin iştiraki olduğu şirketlerdeki belediye tüzel kişiliğindeki temsilcilerinin değiştirilmesi yetkisini belediye başkanlarından alarak belediye meclisine verdiğini öğrendik.

        Hedef elbette son yerel seçimde İstanbul ve Ankara’yı AK Parti’den alan Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın yetkileri idi.

        REKLAM

        Aynı gün İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında, eski Ordu Valisi Seddar Yavuz’a hakaret ettiği iddiasıyla açılan ve 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası talep edilen davada karar çıktı.

        Ordu 4’üncü Asliye Ceza Mahkemesi, İmamoğlu’na 7 bin 80 TL para cezası verdi.

        Aynı gün ilerleyen saatlerde sosyal paylaşım sitesinde bir haberi rt ettiği için hakkında fezleke düzenlenen HDP milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na yargı yolunu açmak için milletvekilliği düşürüldü.

        Demokrasi tarihinde kötü bir şaka gibi duracak 17 Mart’ın ilerleyen saatlerinde HDP’nin kapatılması için dava açıldığını öğrendik.

        TEK KİŞİLİK MUHALEFET ORDUSU

        Ömer Faruk Gergerlioğlu, insan haklarını yeni keşfetmiş biri değil.

        On yıllardır, rejim tarafından ötekileştirilen kim varsa onun yanında Gergerlioğlu var.

        Bakın burada dikkat edin sadece hükümet tarafından ötekileştirilenler değil, ‘rejim tarafından da ötekileştirilenler’ dedim.

        Rejimin tabularına yandaş ama hükümete muhalif isimleri gerçek demokrat sahici muhalif görmediğimi bir önceki yazımda ifade etmiştim.

        Dün de rejimin “Cadı” ilan ettiği başörtülü genç öğrencilerin yanındaydı Gergerlioğlu. Bugün de.

        Rüzgarın nereden estiğine bakmadan, “Aman da hitabetim güçlü değil az geri durayım” demeden, "Aman ben hekimim yahu, ne işim olur bunlarla" demeden.

        Siyasi oyunlardan anlamaması, siyaseti kariyer yapma yeri olarak görmemesi, günün sonunda onu en sorumlu siyasetçi yaptı.

        REKLAM

        Kendisine oy verip vermemesine bakmadan, suçludur suçsuzdur sorgulamadan devletin sakıncalı saydığı hatta medeni ölüme mahkum ettiği herkesin sıkıntısına tercüman olmaya, onların sesini çoğaltmaya çalıştı. Muktedirlerin canını sıkıyordu, aldırmadı.

        Nagehan Alçı dün Gergerlioğlu hadisesini güzel özetlemiş:

        “Gergerlioğlu yaptıklarıyla tek başına mevcut sistemi tüm muhalefet mensuplarının toplamından daha fazla rahatsız ediyordu." Evet sahiden "Bütün muhalefet unsurları toplansa bir Gergerlioğlu etmiyor"du. Başına gelenlerin nedeni bu.

        Nagehan “Enemy of The State” filmini örnek vermiş ama Hollywood tarihinden örnek vermek gerekirse ben Gergerlioğlu’nu tek kişilik ordu olan John Rambo karakterine benzetmeyi tercih ederim.

        İnsan Hakları için tek kişilik bir gerçek muhalefet ordusuydu Gergerlioğlu.

        Vekilliğinin düşmesine neden olan etken, sosyal paylaşım sitesinde yaptığı bir haber paylaşımı değil, hesapsız kitapsız sadece ‘insan hakları’ için mücadele etmesiydi diye düşünüyorum.

        Canını sıktığı kişiler kendisini hedef göstermekte hiç tereddüt etmediler ve "Bir kişi de canımızı sıkıversin biraz, iyidir, böyle insanlar erken uyarı sistemi gibi fonksiyoneldir, bizi büyük hata yapmaktan koruyabilir” gibi bir feraset de kalmadığı için, elbirliği ile vekilliğini düşürüp, yargılama yani cezaevi yolunu açtılar Gergerlioğlu’na.

        Maide Suresi 8. Ayeti unutanlar utansın.

        Bilen bilir, ayette der ki, "Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletli davranmaktan alıkoymasın."

        Gergerlioğlu, ayete ve Kur’an'a iman ettiğini söyleyenlerin yapması gerekeni, onlar yerine yapıyordu. Onların adaletle davranmadıklarına adalet arıyordu.

        REKLAM

        Gergerlioğlu’na kaybettirdiğini zannedenler aslında kendileri kaybediyor.

        Kötü haber: Gergerlioğlu’nu yargılayıp çok büyük ihtimalle cezaevine yollayacaklar.

        İyi haber: Gergerlioğlu’nu cezalandırdıklarını sanıyorlar ama tam tersine geleceğin kahramanlar locasında yer rezerve ediyorlar.

        94 RUHU MEŞGULMÜŞ YERİNE 97 GELDİ

        HDP’nin terör eylemleri icra eden bir silahlı ve siyasi örgüt olan PKK ile bağını koparmaması elbette yasalar nezdinde bir sorun.

        HDP’nin varlığının yasalarla tenakuz teşkil eden durumu, meşruiyet sorunu kimsenin inkar ettiği bir şey değil.

        Çünkü konu HDP’nin kapanmayı hak edip hak etmemesi değil.

        Konu bir partinin kapatılması söz konusu olduğunda aslında siyasetin işe yaramazlığının, işlevsizliğinin ilan ediliyor olması.

        Siyasetin varoluş sebebi tenakuzları, çelişkileri gidermektir.

        ‘Temsil’ kavramının önemi en uçta olanları bile belirli bir mutabakat skalasının içinde tutmayı önermesinden ileri gelir. HDP ve aynı siyasi çizgide olup daha önce kapatılan partilerinin varlığı da söz konusu çelişkiyi giderme çabasıydı.

        Kapatma yolunun açılması, HDP’nin kapatılması ile sonuçlandığında bu sadece HDP’nin kaybı olmayacak, AK Parti de, Türk siyaseti de kaybetmiş olacak. Hatta muhalefet de.

        Çok açıktır ki, AK Parti’nin başlattığı ama çeşitli nedenlerle sürdürmediği barış süreci HDP’yi Türkiyelileştirmeyi de kapsıyordu. Ama olmadı.

        REKLAM

        Muhalefet de iktidarın yapamadığını ben yaparım diyemedi.

        Erdoğan’ın çözüm sürecini başlatırken ortaya koyduğu cesareti gösteremediler.

        Yeni hükümet modeli nedeniyle, sadece getireceği oy potansiyeli ile ilgilendiler HDP’nin.

        Onu yasal bir düzleme çekmek ile ilgilenmediler.

        AK Parti’nin getirdiği ve zaman içinde tek tek geri aldığı bütün demokratikleşme adımlarından geride kalan çok az şey var.

        En görkemli olanı, “Parti kapatma” alışkanlığının tarih olmasıydı.

        Şimdi kutuda kalan bu son değerli parça da yeni hükümet modeli sonrası AK Parti ile ittifak kurarak ortaya yeşil tonlu yeni bir ulusalcı-rejim çıkarmış koalisyon tarafından yok ediliyor.

        Yazık oluyor.

        Her akıl sahibi sivil kendisine şunu sormalı: Siyasetin bu denli işlevsizleşmesi, kimin işine yarar?

        Diğer Yazılar