Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Biliyorsunuz Gezi Parkı alanı İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden alınarak "Sultan Beyazıt Hanı Veli Hazretleri Vakfı"na devredildi.

        İBB basın açıklamasında, “Haber bile verilmeden, sadece 1 günlük yazışma ile yürütülmüş bir devir söz konusudur. Yüz binlerce İstanbullunun oy vererek yapılmasını istediği yeni Taksim Meydanı projesinin çalışmalarına başlamak üzereyken alınan bu kararın zamanlaması manidardır” denildi.

        Bu karardan sadece iki gün önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Saraçhane’deki odasındaydım.

        “Muhalif olmak demokrat olmaya yetiyor mu?” başlıklı yazımda kendisinin de isminin geçmesi üzerine yüz yüze görüşmek, tanışmak için davet almıştım.

        Ekrem Bey’in çalışma arkadaşlarından biri olduğunu, isminin de Fazilet olduğunu öğrendiğim ince uzun başörtülü bir genç hanım tarafından makam odasına alındım.

        İmamoğlu ayaktaydı, misafirperver bir tavırla karşıladı ve nereye oturmak istediğimi sordu. Tokalaşmak için elini uzatmadı, pandemi tedbiri olarak mı, 'muhafazakar kodlara saygı' amacıyla mı emin olamadım.

        Makam koltuğunda oturmaktan neden çok hazzetmediğini ilerleyen dakikalarda öğrenecektim.

        REKLAM

        Görüşme günümüz gelene kadar hem büyükşehir belediyeleri hem de Ekrem İmamoğlu ile ilgili iki yeni gelişme olmuştu.

        Danıştay’ın idari davalar genel kurulu, büyükşehir belediyelerinin iştiraki olan şirketlerde, belediye tüzel kişiliğindeki temsilcilerinin değiştirilmesi yetkisini belediye başkanlarından alarak belediye meclisine veren bakanlık genelgesine ilişkin olarak açılan genelgenin iptali ve yürütmenin durdurulması talebinin reddine karar vermişti.

        Siyasetle yargının fazla yakın temas içinde olmasından mütevellit olarak denilebilirdi ki, özellikle İstanbul ve Ankara’yı AK Parti’den alan Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın yetkileri daraltılmak isteniyordu.

        Diğer gelişme ise Ekrem İmamoğlu hakkında, eski Ordu Valisi Seddar Yavuz’a hakaret ettiği iddiasıyla açılan ve 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası talep edilen davadan çıkan para cezasıydı. Ordu 4’üncü Asliye Ceza Mahkemesi, İmamoğlu’na 7 bin 80 TL para cezası vermişti.

        İmaoğlu bu sohbetimizden sadece iki gün sonra Gezi Parkı'nın da İBB’den alınacağından habersiz, Taksim’de yapmayı planladıkları düzeltme ve geliştirme faaliyetlerinden İBB’nin bastığı “Cumhuriyet İstanbul’unda Kadın” kitabına varana kadar heyecanla pek çok konudan bahsetti. 35 dakika bir çırpıda geçiverdi.

        Röportaj buluşması değildi, tanışma ve sohbetti ama yine de bir noktada kayıt cihazımı açmak için izin istedim.

        Araya HDP’nin kapatılması davası, İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı gibi gündemler girince haliyle görüşme hakkında yazmayı düşündüğüm yazıyı erteledim. Kaydı çözünce epey konu başlığı çıktığını fark ettim ve doğrudan size aktarmayı tercih ettim.

        Başlıyoruz.

        REKLAM

        “ANNEMİ ÖYLE GÖRÜNCE ÇOK GERİLDİM, ACIMASIZ BİR ORTAMDI”

        Ordu Valisi'ne hakaret meselesi ve olay yerindeki ‘Anne faktörü’:

        O gün oldukça zor bir gündü. Ordu mitingini 6-7 gibi bitirecektik ama miting uzun sürdü, derken biz gece 11.00 gibi geldik alana. Çok kalabalıktı, birkaç yüz insan. Fotoğraf çektirmek isteyenler var… Sesim gitmiş. O gün 21 noktada konuşmuşum. VIP salonundan içeri girdim cihazdan geçtim annem karşıdan geliyor, canhıraş bir edası var. Elinde kol çantası, yanında babam ve kız kardeşim var. Başörtüsü dağılmış, “Çıkalım buradan uşağım” diye sesleniyor. Darlanmış. Psikolojisi bozulmuş. İçeri geçtim Seyit Torun Bey’e (CHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, Ordu Milletvekili) sordum.“Ne oluyor başkanım” dedim.

        “Bizi VIP’ten çıkarmayacaklarmış" denildi.

        “Nasıl yani? O zaman bizi neden içeri aldılar, neden kapı açık?” dedim. O akşam başka uçuş yok. Orada sadece bizim özel uçağımız var. Madem geçiş vermeyeceksin o zaman neden bavulları X ray’den geçirttin. Anneme, bana, babama neden arama yaptın. Madem geçirtmeyeceksin bizi, neden içeri alıyorsun.

        Gerçekten acımasız bir ortamdı. Annemi öyle görünce çok gerildim. Karadeniz şivesiyle feryad ediyor. Bunun üzerine “Vali basitlik yapmış” dedim, eh, çünkü basitlik.

        Dava süreci de kötü geçti. İfade vermek isteyenler veremedi. Bizim lehimize olabilecek deliller değerlendirilmedi. Vali'nin 12 tanığının hepsini dinlediler. Bizim de bir o kadar tanığımız vardı, bizden sadece 4 tanık dinlediler. Hemen yanımdaki Seyit Torun’u bile dinlemedi mahkeme.

        REKLAM

        Nihal hanım, Bir gün önce ben Trabzon’dan VIP girişi yapmışım. Ben girmeden bir saat önce Süleyman Soylu girdi oradan. Soylu girdiğinde bütün kalabalık oradaydı. 1 saat sonra kimin geleceğini herkes biliyordu. Madem bana VIP yasak, nasıl oldu da Trabzon’dakini kullanabildim?

        O yüzden diyorum ki, Ordu Valisi nedeni belli olmayan, kişisel ve kışkırtıcı bir tavır almayı seçti.

        Hiç de düşkün değilimdir, ille de VIP kullanayım gibi dertlerim yoktur. Ama şunun bilinmesi lazım, Ordu’da bu olay olduğunda ben 18 günlük belediye başkanıydım. Benim VIP hakkım vardı, aykırı bir kullanım içinde de değildim.

        Ben hakkım olanı kullanırken biliyorum ki usulsüz şekilde hakkı olmadan kullanan çok kişi var. Tanıdık, eş dost geçişlerine izin veriliyor. Kimler var kimler.

        Cezaya elbette itiraz edeceğiz. Hiç öyle aman sadece para cezası ne olsun ödeyelim bitsin demeyeceğiz.”

        Danıştay kararı, büyükşehir belediye başkanlıklarına bağlı şirketlere atama yetkisinin belediye meclislerine geçmesi konusu:

        “Yerel seçimlerden sonra bakanlık genelgesiyle duyurulan bu yetki devrine karşı biz yürütmeyi durdurma kararı istedik. Şu anda çıkan karar yürütmeyi durdurma kararının iptaline dair karar.

        Adli yargı diyor ki bu hak belediye başkanınındır. Bu doğrultuda emsal yargı kararları var. Bizim davamız idari yargıda, davamız esastan devam ediyor. Şu an için iştiraklerde bir sorunumuz yok. Her iştirakin kendi tüzel kişilik oluşumu var. Ticaret Bakanlığı'nın genelgesi her iştirak için bağlayıcı değil. 28’i de aynı konumda değil. Danıştay'da alınan kararın içeriğine baktığınızda orada muhalefet şerhlerine baktığınızda aslında ne kadar hukuksuz bir karar alındığını net olarak okuyabiliyorsunuz.”

        REKLAM

        “İKTİDARLA İLİŞKİLERİMİZİN NORMALLEŞMESİ İÇİN ÇOK POZİTİF ADIMLAR ATTIK MAALESEF DEĞİŞEN BİR ŞEY OLMADI”

        “Benim anladığım İstanbul’u kaybetmekle ilgili bir travması var muhataplarımızın.

        Biz çok kez farklı şekillerde insani adım attık. İlk görev aldığımda defalarca davet etmeme rağmen belediye başkanından önce gelmeme refleksi gösterdiler. 39 ilçenin 25’inden bahsediyorum. Bir süre sonra baktılar olmuyor geldiler. Sonra yine aynı reflekse geri döndüler.

        Ben, Mehmet Akif Ersoy’u anma törenine gidiyorum mesela. Akif’in mezarının başındayız, dua ediyoruz. Tören yapılıyor, bitiyor. Ben törenin bittiğini zannediyorum daha doğrusu. Sosyal medyaya bakarken birden önüme Vali Bey'in canlı yayını düşüyor. Turizm Bakanı Vali Bey'le beraber, Mehmet Akif Ersoy’la ilgili İstiklal Caddesi'nde tören yapıyor. Neyin töreni? Akif’in öldüğü apartmanın en üst katında müze açılışı. Bunu benden gizliyorlar. Böyle yüz tane örnek dizerim.

        Hatta bir bakana dedim ki, “Beni davet edersek gelir diye davet etmiyorsanız bilin ki gelirim. Benden kaçamazsınız. Ama tavrınız buysa bilin ki yanlış yapıyorsunuz.”

        Devletin bakanlıklarının yaptığı açılışlar oldu, tünel açılışı, metro temeli. Bakanlıkların İstanbul’da yaptığı işler var.

        Nihal Hanım, tek birine davet edilmedim. Ama ben her seferinde hepsini davet ettim hala ediyorum. Benim davet ettiğim hiçbir işe de, mülki amir dahil hiçbiri gelmiyor. Bu acı bir şey.

        Yani umarım bir noktada rahatlarlar. Bir rehabilitasyona ihtiyaçları var. Bu belediyeler şahsi mülk değil. Ekrem İmamoğlu olarak benim en az tercih ettiğim şey şu makam koltuğuna oturmak.

        Sizin gibi şu misafir koltuğunda oturmayı tercih ediyorum.”

        REKLAM

        “BU MAKAMLAR BİZLERİN MÜLKÜ DEĞİL, BİZLER SADECE EMANETÇİYİZ”

        “Çünkü makam koltuğunun beni ısıtmasından endişe ederim.

        Gerçekten bizim mülkümüz deği o, biz emanetçiyiz. İnsanlar bu tür görevlere gelince ilginç bir anlayış ve motivasyonla zannediyorlar ki burası bizim.

        Daha ötesini söyleyeyim, manevi ruhani tarafına bakarak. Bütün bu anlayış zihinde şöyle tasavvur ediliyor zamanla, sanki hiç ölmeyecekmişsiniz gibi. Bu o kadar kötü ki.

        O yüzden bu alan, gerçekten rehabilitasyona muhtaç olunan bir alan.

        Bu, senin mülkün değil, benim mülküm değil.

        Ayrıca belki ben senin çocuğun için daha iyi şeyler yapacağım. O yüzden diyorum, ben Sayın Cumhrbaşkanının torunlarının oylarına talibim. Ya da çocuklarının.

        Çünkü onlar için de iyi şeyler düşünüyorum.

        Onun için diyorum. Bu değişimin, dönüşümün normal olduğunu herkesin kabul etmesi lazım.

        Ve normalleşmesi için inanın Nihal Hanım, pek çok adım attım.

        İletişim açısından adımlar attım. Buluşmalar açısından adımlar attım.

        Defalarca Sayın Cumhurbaşkanımıza dedim ki 'Bizim buluşmamız lazım, konu İstanbul.' Bundan niye çekinilir? Bundan niye uzak durulur. Birisi kavrayabiliyorsa izah etsin ben anlayamıyorum."

        “YA TEDAVİ OLACAKLAR YA KAYBEDEREK REHABİLİTE OLACAKLAR”

        REKLAM

        "Problem bizde değil. Biz tümden şeffaf tümdem kucaklayıcı tavır gösterdik.

        Ben olaya şöyle bakıyorum. Ben bu devletin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyım. Sayın Valimiz, İstanbul’un valisi. Sayın Bakanımız devletin bakanı. Cumhurbaşkanımız da Türkiye’nin Cumhurbaşkanı. Ben olaya hep böyle baktım. Siyaseten farklı düşünebiliriz, yol haritamız farklı olabilir ama hepimizin bir rolü var. Görevi var. Amacımız 83 milyona hizmet, 20 milyona hizmet, 16 milyona hizmet .

        Bir terapi ihtiyacı var Nihal Hanım, maalesef.

        Terapiye ihtiyaç duyduğunu düşündüğüm kişiler yani, ya bu ihtiyacı kendileri giderecekeler ya tıbbi olarak ya da toplumdan ders alarak. Ya da ne olacak biliyor musunuz? Bir sonraki seçim rehabilite edecek.

        Kaybetmek tedavi eder çünkü. Kaybederek rehabilite olacaklar.

        Misal Beylikdüzü. Beylikdüzü’nde 2014’te kazandığımda da aynı refleksleri göstermişlerdi yıllar geçti şimdiki Beylikdüzü Belediye Başkanı benim karşılaştıklarıma oranla çok az dirençle karşılaşıyor.”

        “BEN İBB BAŞKANIYIM VE DAHA ÜÇ SENEM VAR”

        Millet İttifakı'ndaki çelişkiler, çatışma alanları:

        Türkiye’de düzen değişecek. Böyle gitmeyecek. Türkiye'de temel konular var mesela Hukuk. Adalet. Demokrasi. Türkiye önce ana meselelere bakmalı. Siyasi mekanizmalar temel meselelere bakarak ayrışmalı ya da bütünleşmeli.

        Geri kalanı, partiler arasındaki görüş farkları, çelişkiler, sonra kademe kademe çözülür.”

        REKLAM

        Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve adaylığı konusu:

        Ben İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıyım. Daha üç senem var.

        Seçimler 2023’te yapılır. İktidar partisi hakkı olanı son ana kadar kullanmak isteyecektir. Çünkü yönetme becerisi konusunda ciddi sıkıntıları var.”

        “MUTLULUĞU ÖLÇTÜK: İSTANBULLU MUTLU”

        “Biz mesela, yönetirken mutluluğu ölçüyoruz ve tüm engellere rağmen epey de iyi yönetiyoruz İstanbul’u… Bizim varlığımızdan mutlu olan İstanbullu sayısı seçimde aldığımız oy oranının üzerinde şu an. Niye? diye sorulduğunda ‘Çünkü yönetiyor’ diyorlar.”

        Maltepe'de toplanmayan çöpler, basına yansıyan olumsuz görüntüler:

        “İnsanların grev hakları var. Bu anayasal bir hak. Hayatında grev nedir, çöp arabası nedir bilmeyen bir bakan çıktı, ‘E toplayamıyorlarsa ben toplayayım’ dedi. Çünkü grev nedir bilmiyor, greve müdahale edilemeyeceğini bilmiyor. Grevde ilk 24 saat nedir, ilk 48 saat nedir bilmiyor.

        Bakın Nihal Hanım ben insan kaynakları masteri yaptım.

        İş gücünün önemini, endüstriyel ilişkileri bilen biriyim.

        Grev hakkına ancak toplumsal huzuru, kamu sağlığını tehdit etme olasılığı doğarsa müdahale edilir. Biz de zaten o noktada müdahale ettik.

        Bunlar önemli konular değil, çünkü bu yokken de en birinci ağızdan toplantılarda, açılışlarda İstanbul'da çöp dağları var denildi.

        Hatta ben bir kere hatırlattım 'Sayın Cumburbaşkanımız unuttu herhalde çöpleri ilçeler toplar. Eğer bir çöp dağı varsa ilçenin adının versin de bizi suçlamasın' dedim, o zaman eleştiriler suçlamalar kesildi.”

        Diğer Yazılar