Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bence üzerine kolayca bir bardak su içilip geçiştirilemeyecek bir olaydı.

        Tuhaftı, agresifti ve ibretlikti.

        Sosyal medyada bir video paylaşırlar ve üzerine bu "Bu videodan çıkamıyorum" yazarlar ya… Günlerdir ben de bahsettiğim hadisedeki mantıktan, daha doğrusu mantıksızlıktan çıkamıyorum.

        Konya Tanıtım Günleri'ne katılan BBP lideri Mustafa Destici'nin AKP'li Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay tarafından ‘isminin anılmaması’ üzerine kopan fırtınaydı. Büyük Birlik Partisi (BBP) Kocaeli İl Başkanı Remzi Kaya sazı eline aldı ve ancak düşmana söylenebilecek kadar ağır olan şu ifadeleri kullandı:

        “Aklınızı başınıza alın AKP’liler! Sırf 2016 yılından sonra devletin millileşen dış politikası ve terörle mücadelesi yüzünden her türlü hırsızlığa, liyakatsizliğe, adam kayırmacılığa, yandaş, candaş ihalelerine, eş dost, akraba kayırmacılığına, belediyelerde dönen dolaplara, kötü ekonomi yönetimine ve her şeye rağmen devletin yönetimi CHP-HDP bloğunun kontrolüne geçmesin diye din, devlet, vatan, millet için Cumhur İttifakı bloğunda yer alıyoruz.”

        "Yoksa sizin cemazüel evvelinizi, yağma ve talan düzeninizi unuttuk sanmayın. Aklınızı başınıza alın, terbiyesizlik yapmayın.(…) Genel Başkanımız Sn. Mustafa Destici Bey’in ağzından çıkacak tek bir cümle ile #2023 seçimlerini kaybedersiniz. Siz AKP'lilere rağmen sırf Türk Milleti uğruna memleketin yönetimi CHP- HDP bloğunun kontrolüne girmesin diye bu ittifakı devam ettirdiğimizi unutmayın."

        Daha başka cümleler de var, ama bu kadar kâfi sanırım.

        Remzi Kaya bu olaydan birkaç gün sonra sözlerinin ‘bazı’ medya organları ve ‘karşı görüşten kesimler’ tarafından istismar edildiğini söyleyerek istifa etti.

        İstismar derken ne kastediliyor anlamak zor.

        Böyle durumlarda ‘istismar’ her şekilde anlaşılabilecek bir sözün belirli bir amaçla zorlanarak başka anlamlara gelecek şekilde anlaşılmasını sağlayan çabaya denir. Kaya’nın ifadeleri ise, adrese teslim, herhangi bir çabaya ihtiyaç göstermeyecek kadar açıktı.

        Kaya BBP’yi neredeyse blok arası iç savaşa sokuyordu. Hem de yenemeyeceği kadar büyük bir unsura yani AK Parti’ye karşı. Dolayısıyla Kaya’nın istifasının çok yüksek mevkilerden talep edildiğine kuşku yok.

        Bu hengameden geride kalan ise benim açımdan, “Ne kadar acayip bir ‘vatan’, ne kadar tuhaf bir ‘millilik’ anlayışı” teessüfü oldu.

        Remzi Kaya tek başına olsa neyse dersiniz. Oysa değil. Üzerinden zaman geçmesine rağmen bu konuyu es geçmiyor olmamın nedeni Cumhur İttifakı'nın içinde de, tabanında Remzi Kaya gibi düşünenlerin hayli fazla olması.

        Bu kişilerin hali bir garip değerli okurlar.

        Hem ittifak yaptıkları yerin böyle yağmacı talancı olduğunu düşünüyor, hem de ‘milli kaygılar’ yahut ‘vatanseverlik’ adına Cumhur İttifakı partilerinden birinde konumlanıyor ya da Cumhur İttifakı partilerine oy vereceklerini söylüyorlar.

        Erdemli oldukları, erdemin neye benzediğini bildikleri, aynı zamanda ‘her şeyin de farkında oldukları’ alt metinleriyle, benzer cümleleri sar fedip, "Gelgelelim, bunlara katlanmamız lazım, çünkü diğer taraf kazanırsa, devletin bekası tehlikeye girer" diyorlar.

        Sürekli Mehmet Barlas okuyorlar sanırım. Malum bu kişi, altılı masanın adayı iktidarı ele geçirirse, Cumhurbaşkanı danışmanının ABD Büyükelçisi olabileceğini ‘bile’ yazdı.

        Sözün özü, bu profil Cumhur İttifakı'nın iki büyük partisine sırf terörle mücadele ve devletin bekası gerekçeleriyle ‘katlanırken’, Cumhur İttifakı da %0.5’i bile kaybetme lüksüne sahip olmadığı için, kendi aleyhlerinde böyle düşünceler de olduğu gerçeğine ‘katlanıyor’. Zira %50+1 bunu gerektiriyor.

        Hadi, ikincisinin gerekçesinin bir mantığı var. Seçime bölünmeden parçalanmadan, yarım puanın yarısını bile kaybetmeden firesiz gidip bir dönem daha kazanmak.

        İlkinin mantığını da ahlakını da anlamıyorum ve saygı duyamıyorum. Remzi Kayalar kusura bakmasın.

        Adama sorarlar çünkü: Tuttuğun ortaklıkta yağmanın, talanın, liyakatsizliğin, kayırmacılığın, yandaş-candaş ihalelerin olduğuna inanıyorsan, bütün bunların olduğu yerde geride sağlam bir vatanın kalacağına nasıl inanabiliyorsun?

        Bu saydığın şeyler bir ülkeye bir devlete ya da devleti devlet yapan ilkeselliğe HDP’den ya da HDP’nin meşru kabul edildiği bir denklemden daha mı az zarar veriyor sanıyorsun?

        ‘Adam kayırmacılığın’ soru çalmaktan çok farkı var mı mesela?

        Adalet kavramı çöktüğünde devletten geriye ne kalıyor ki, devletin istikbali için adaletsizliklere katlanmak bir erdem olsun?

        Ya çok naifler, yani sayılan bu olumsuzlukların devletlerin, ulusların çöküşünü hazırladığından haberleri yok ya da aslında basbayağı suç ortaklığı var, "Susuyorsak bir sebebi var, ama üzerimize çok gelirseniz o sebebi görmezden gelebiliriz" demeye getiriyorlar.

        Böyleleri ile karşılaşınca insan, Gezi eylemcilerinin kötücül betimlemesiyle lakapları ‘hülooğğ’ olarak kalmış olan geniş kalabalıkların, yani partisinde bu tür şeylerin olduğuna asla inanmayan, “Benim partim temizdir, adildir, olmaz öyle şeyler burada…” diyen kesimlerin ahlaken çok daha ideal bir durumda olduğunu anlıyor. En azından masumlar.

        Olası bir iktidar profili değişiminde çok şaşıracak, yıkıma uğrayacak, masumiyetlerinin gafletle eş değer olduğunu fark edip depresyona girecek olanlar da bu kitle olacak.

        Zira görünen o ki, onlar dışında maşallah herkes her şeyin farkında.

        Ayrışma, farkındalığının gereğini yerine getirenlerle, ortaklığı sürdürerek sağdığı faydayı maksimize etmek isteyen ve bu faaliyetin adını vatan millet dava koyanlar arasında yaşanıyor.

        Diğer Yazılar