Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ABU Dabi, Dubai, Miami’den sonra geçen hafta New York’ta açıldı Nusret. Manhattan’ın büyük şirket çalışanları ve turistlerin sokaklarında dolaştığı bir bölgesinde, MoMA’nın sokağında, CBS televizyonunun binasında.

        Binanın giriş katının neredeyse yarısını kaplayacak kadar büyük bir lokanta olmuş. Havalimanı oteli lobisini andıran dekorunu sadece lokantanın tam ortasındaki kasap vitrini bozuyor. Dekorasyonun, hatta yemeğin bile önemi yok. Nusret’in tek çekim merkezi Nusret’in kendisi.

        Cumartesi öğleden sonra uğradığımda simsiyah kıyafeti ve güneş gözlükleriyle karanlık lokantanın içinde sırayla selfie çektiriyordu kapıdan girenlerle. Tek bir kelime İngilizce konuşmuyor, ama hiç önemli değil. Giren herkesle teker teker fotoğraf çektirip hiç kimseyi kırmıyor. Alışveriş torbalarıyla Manhattan’ın Midtown bölgesinde dolaşan turistler için biraz ilerideki Robert Indiana’nın Love heykelinin önünde fotoğraf çektirmek gibi bir atraksiyon Nusret’le selfie.

        HESAPLAR YÜKSEK

        Fotoğraf çektirmek için lokantaya gelenlerin ne kadarı masada oturacak ve iş modeli tek bir kişiyle fotoğraf çektirmek üzerine kurulu bu sistem daha ne kadar ilerleyecek?

        Abu Dabi’de akşam yemeği daha erken yenildiği için her akşam 19.00 gibi orada fotoğraf çektirip daha sonra arabayla Dubai’ye geçip aynı ritüele devam ediyormuş. İleride Londra, Los Angeles, Dallas gibi şehirlere şube açma planları var ama mesafeler arttıkça lokantaya gidenler Nusret’i bulamayacaklar. Nitekim, o gittikten sonra Abu Dabi’de işler azalmaya başlamış.

        Nusret’te yemek yiyenler arasındaysa müthiş bir memnuniyetsizlik sosyal medyada yayılıyor. Nusret bir sosyal medya starı olduğu için tepkinin de Facebook’ta dolaşması manalı. Dört kişi gidip 1400 dolar hesap ödeyen birinin faturası binlerce kişi tarafından paylaşıldı geçen gün. İçki çıkartıldığında bile adam başı 250 dolar, yaklaşık 1000 TL hesap ödemişler. Bir Diet Cola’nın sekiz dolar, bir kadeh şarabın 32 dolar olması göze çarpıyor.

        New York için bile çok pahalı. Doğruya doğru, kullandığı Wagyu etinin alımı yüksek ama Nusret’in mönüsündeki fiyatlar da epey abartılı. Dananın New York steak diye bilinen kesimini hem de New York’ta “İstanbul steak” olarak 100 dolara satıyor Nusret. En pahalı et ise 275 dolarlık (1030 TL) “Tomahawk”; bu eti kasaptan almaya kalkan da 125 dolar ödemek zorunda gerçi.

        ELEŞTİRMENLER SERT

        Yelp gibi sitelere değerlendirme bırakanlar da çok para ödeyip aç kalkmaktan şikâyetçi. Ayrıca basında çıkan yazılar da Nusret’in başını ağrıtacağa benziyor.

        New York Post’un yemek eleştirmeni lokantayı yerden yere vurdu. Eater adlı etkili sitede garsonun et suşi hazırlarken eldivenine yağ döküp pirinci ve eti mıncıklaması iğrenç olarak tarif edildi.

        New York Times’ın restoran eleştirmeni henüz gitmedi, eli kulağındadır. Bir lokantaya en az dört kere gidip yazmasıyla bilinen Pete Wells’in şöhretli aşçıların lokantalarına ettiği hakaretler kimi zaman rekor okunma oranlarına ulaşıyor. Pete Wells’in kurbanlarından biri olan Guy Fieri geçen senenin son gününde lokantasını kapatmak zorunda kaldı.

        Kim ne yazarsa yazsın mı? Ne yazık ki eleştirmenlerin gücü New York’ta çok fazla ve en iyi lokantaya bile ilk açılışında altı ay ömür biçilen şehirde rekabet çok kesin. New York ne Miami’ye ne Dubai’ye benziyor. Burada başaran her yerde başarıyor. Peki ya başaramayan?

        ***********

        ÖZEL HABERYARIŞI

        YAZILARINI ilgiyle okuduğum Sabah’ın okur temsilcisi İbrahim Altay, ekibiyle bütün hafta gazetesini tarayıp ne kadar özel haber yaptıklarını duyuracağını açıkladı köşesinde.

        Önce oyunda bir şike var dedim; önceden anons ederek gazeteyi bu sınava hazırlıyor. Ama sonradan Türk basınının işleyişini bildiğim için Altay’ın yazısından sonra bile yazı işlerinin gaza gelmeyeceğini düşündüm.

        Altay sonuçları pazartesi günü açıklayacak; Sabah’ta ne kadar özel haber var, ne kadarı ajanstan kes-yapıştır. Merakla bekliyorum.

        Emin olduğum tek şey, hiçbir gazetedeki özel haber heyecanının, Naim Süleymanoğlu’nun kayıp kızını bulmaktan Emrah Serbes’in darmadağın ettiği aileye mikrofon tutan Habertürk’teki kadar olmadığı.

        ***********

        EŞOFMAN MODASI ZİRVEDE

        BİR dönem hava yolculuğu görkemli bir töreni andırırdı. Yolcular da özenle hazırlanır, süslenirdi. Sık seyahat ettiğim için hâlâ eski kuşağın bu geleneği ısrarla korumaya çalıştığını, uçağa eşofman ve terlikle binenlere nefretle baktıklarını görüyorum.

        GQ gibi dergiler sık sık “havalimanı modası” konulu haberler yapıyorlar, ünlülerin kıyafetlerinden örnekler veriyorlar.

        Yolcusuna konserveye sıkışmış sardalya muamelesi yapan havayolu şirketleri yüzünden uçak yolcuğunun artık süslenmeyi gerektirmediği konusunda hepimiz hemfikiriz sanırım. Ama hâlâ bir şıklık arayışı peşinde koşanlar var.

        EVDEN YEMEĞE

        Ünlü tasarımcıların yüksek fiyatlara sattığı eşofmanlar sık sık moda dergilerinde kurtarıcı olarak sunuluyor. Eskiden küçümsenen eşofman şimdi üzerine şık bir ceket giyildiğinde şık oluyor. Geçenlerde küçük bir servet yatırarak En Noir marka siyah bir eşofman altı aldım ve bu kış sanırım hiç üzerimden çıkarmayacağım. Kesimi mükemmel, kumaşı harika ama sonuçta bir eşofman. Bana kalırsa bir uçak yolculuğuna fazla bile. Ama hayatımı kurtarıyor. Mesela evden şık bir lokantaya akşam yemeğine üzerimi hiç değiştirmeden gidebiliyorum, uçağa bindiğimde artık evsiz gibi görünmem gerekmiyor.

        Yeter ki şıklıkla rahatlık birbirine eşitlensin, benim daha rahat edebildiğim bir dünya bu.

        ***********

        Diğer Yazılar