Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Herhalde Manyas’ta AK Parti’nin itirazıyla yapılan yeniden sayım sonucu belediye başkanlığını CHP’nin kazandığını duymuşsunuzdur. Elbette ben de duydum. Ama ortada ufak bir sorun var: Böyle bir şey yaşanmadı. Tıpkı daha açılmadan İstanbul Havalimanı’na su basması, Ekrem İmamoğlu’nun ev arkadaşının FETÖ’cü çıkması gibi kolayca yayılan, paylaşanın hiç sorgulamadan inandığı yalan haberlerden biriydi.

        Özellikle seçim dönemlerinde Türkiye’de yalan haberlerin sayısı artıyor, inananlar da azımsanmayacak miktarda çoğalıyor.

        Geçen sene Oxford Üniversitesi’ne bağlı Reuteres Enstitüsü’nün yaptığı dezenformasyon ve yanıltıcı haber konulu araştırma Türkiye’nin ciddi bir yalan haber problemi olduğunu ortaya koyuyor. 37 ülke arasında son bir haftada yalan habere maruz kalanlar arasında Türkiye yüzde 49’la birinci. Sosyal medya kullanımında en üst sıralarda yer almamız yalan haberlerin nasıl yayıldığından bağımsız değil.

        GEZİ’DE BAŞLADI

        Özellikle Gezi olayları sırasında ana akımmedyaya olan inancın sarsılması birçok okur ve izleyiciyi sosyal medyaya itti. Daha önce hiç sosyal medya duymayan, yaşları dolayısıyla bu akımın dışında kalanlar da kendilerine Facebook, Twitter hesabı açıp objektif ve işlenmemiş olduklarına inandıkları haberleri almaya başladı.

        Doğrusu, hükümetin bilgi akışını kontrol ettiği 2009’daki İran seçimlerinde ya da 2011’deki Arap Baharı’nda sosyal medyanın demokrasiye büyük katkıları olduğu düşünüldü. İran’daki seçim hilelerini dünya Twitter’dan öğrendi mesela. Arap Baharı’nda devrilen diktatörlerin zulmü de aynı platformdan yansıdı. Hatta kimi yerleşik medya kuruluşları bile sosyal medya karakterlerine dayanarak haber yapmaya başladı.

        Kısa sürede “Iraklı blogcu kız”ın Irak’ta olmadığı, hatta kız bile olmadığı ortaya çıktı ama. Bizde de buna benzer absürt durumlar olmadı değil. Gezi’de insanları meydana davet eden, ihtiyaç listeleri yayan, meydandaymış gibi haykıran gazeteci Ece Temelkuran yurtdışından bildiriyordu.

        Sosyal medyanın kısıtlı karakterle olayları duyurması okurları tembelleştirmeye başladı. Artık hiç kimse haberlerin tamamını okumuyor, yargıları başlıklara göre veriyor. Bu başlıkların zaman zaman içerikten farklı ve yanıltıcı olduğu, kasten çarpıtılabileceğini anlamıyor bile. Çünkü gerçeği tweet’ten anlayabileceğini zanneden pasif izleyici gazetelerde de başlıkla yetiniyor.

        Güç odaklarının bu manipülasyon olanağını kendi çıkarları doğrultusunda kullanması da uzun sürmedi. Saf seçmeni hedef alan uluslararası troll’ler ABD’de seçim sonucunu bile değiştirmeyi başardı. İngiltere’yi kaosa sürükleyen Brexit kararının köpürtülmesinde bulvar basını kadar sosyal medyadaki yalan haberlerin de etkisi vardı.

        GAZETECİLER YİNE DE DAHA GÜVENİLİR

        Sakallı bebeğin doğumundan cezaevi duvarının arasından bir kadını hamile bırakan mahkuma kadar yalan haber her zaman vardı. Ama asparagas basının eğlencesiydi, ciddiye alınmazdı.

        Hatırladığım en etkili yakın tarihli yalan haber ise kulaktan kulağa yayılan ve “Şimdi bir arkadaşım Erdoğan’ın doktoruyla konuşmuş” diye başlayan ve asla doğrulanmayan rivayetlerdi. Sanırım yaklaşık bin kişi ameliyata girdiğini iddia etmiştir, birkaç milyon kişi ise doktoru tanıdığını. Bir diğer bilinen örnek ise Kabataş.

        Sadece Türkiye’de değil, dünyada da inandırıcılık konusunda medyanın büyük bir erozyona uğradığı ortada. Siyasi baskıdan ekonomik sıkıntılara kadar gazetecilere yönelik güvenin kaybolmasının çeşitli nedenleri var, kuşkusuz. Ama bütün buna rağmen mevcut gazetecilik sosyal medyadaki tevatürlerden daha inandırıcı ve desteklenmesi gerekiyor. Unutmamak gerekir ki okur desteğiyle ayakta kalan gazetecilik siyasi baskılara ve ekonomik krizlere karşı da dokunulmaz kılar.

        Bütün şikayetlere, eğilip bükülmelere rağmen Türkiye’deki mevcut medya sisteminde bile ana akım medyada seçerek okuma yöntemiyle doğru habere ulaşmak mümkün. Başta ben olmak üzere yazarlara istediğinizi diyebilirsiniz, ama mesela Habertürk’ün haberlerini okuduğumda “Acaba mı” diye tereddüt etmiyorum ben. Yakın zamana kadar aynısı Hürriyet, Milliyet için de geçerliydi ama bunu bile yok ettiler.

        Mevcut medya tık haberciliği, rating yarışına teslim olunca ister istemez gündeliğin hızında bazen yalan haberi yayan bile oluyor. Neyse ki sosyal medyaya kıyasla bunun önüne geçilmesi, hatadan dönülmesi gazeteciliğin bekçileri sayesinde daha çabuk oluyor.

        Yine de gazeteciler olarak yalan haber konusunda üzerimize düşeni yapıyor muyuz? Sanmıyorum.

        REKLAM

        ***

        Medya patronlarına ve gazetecilerine bir çağrı

        Yalan haber parti bağlığı tanımadan herkesi vuran, zararı herkese dokunan bir virüs. Kısa süreli manipülasyon çıkar gruplarının hoşuna gidebilir, bireylerin ise kendi kendilerini tatmin etmesini sağlayabilir. Ama uzun vadeli zararı anlık tatminden çok daha büyük olacak kuşkusuz. Demokrasi biraz da eğitimli, bilinçli seçmenler sayesinde ayakta kalır. Medyanın görevi de gerçeğe sadakati en üstte tutmasıdır.

        O yüzden ilk aşamada atılacak adım bağımsız denetim kuruluşlarını, medya “watchdog”larını desteklemek olmalı.

        TEYİT.ORG’A DESTEK OLALIM

        Genç girişimcilerin kurduğu kar amacı gütmeyen teyit.org bir süredir yalan haberle mücadele işini tek başına büyük ustalık ve objektif biçimde götürüyor. Sitenin yapısı şeffaf; kim oldukları, nereden masraflarını karşıladıkları, nasıl kuruldukları ayrıntıyla yazılıyor. Böylesi bir şeffaflık yalan haberle mücadele amacıyla kurulan bir platform için şart zaten.

        Site bir süredir vakıflardan para almamak için bireysel bağışlarla ayakta kalabileceği bir modele geçmeye çalışıyor, ama içeriğe bedava ulaşmaya alışmış okurlar kendi sorumluluklarının ne kadar farkında emin değilim. Verdikleri rakamlara göre takipçilerinden gelen bağışlar şu an epey cüzi.

        Oysa yapabileceğimiz basit bir şey var.

        En azından biz gazetecilerin teyit.org’u ayakta tutmamız, bizi de eleştirebilmesi için bağımsız kalmasını sağlayıp yaşatmasına katkıda bulunmamız gerekiyor. Manevi değil, maddi katkıdan bahsediyorum. Site takipçilerinden Patreon üzerinden düzenli bağış alıyor çeşitli miktarlarda.

        Ben her ay 5 dolar bağışlamak için kaydoldum mesela.

        Başka gazetecilerin, meslektaşlarımın, köşe yazarları hatta medya patronlarının da benzer bir yol izlemelerini umut ediyorum. Hatta herkesi siteye destek olmaya davet ediyorum.

        Hiçbirini tanımadığım, ama işlerini takip ettiğim teyit.org’u yöneten gençler iyi eğitimli, kendilerini gerçeğe adamış, taraf tutmayan araştırmacılar ve işlerini düzgün yapıyorlar.Verebileceğimiz en asgari destek düzenli olarak onları cüzi bir rakamla desteklemek olabilir.

        Diğer Yazılar