Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Çok bilinen birSoğuk Savaşfıkrası var. Amerikalı“Bizim ülkemiz ne güzel, Beyaz Saray’ın önünde durup ‘Reagan bir geri zekalı’ diye bağırabilirim,”diyor. Buna karşılık Rus da “Ne olacak ki, ben de Moskova’da Kızıl Meydan’ın ortasında ‘Reagan bir geri zekalı’ diye bağırabilirim,”diye karşılık veriyor.
        Fransa, İngiltere, Danimarka gibi en gelişmiş ülkelerden Amerika’ya gelenler bile bu ülkede ifade özgürlüğünün genişliğini başta anlayamıyorlar. Dünyanın en eskisi olan Amerikan anayasasının bir numaralı ek maddesi ifade özgürlüğünü kanunen garanti altına alıyor; protesto hakkını da ifade kapsamında değerlendiriyor ve Kongre’nin bu verilmiş hakları engelleyecek ya da sınırlayarak herhangi bir karşı kanun çıkarmasının önüne geçiyor.

        Bu anayasal hak sayesindeAmerika ağzı olanın konuştuğu, her önüne gelenin aklına eseni söylediği bir ülke.Dünyanın düz olduğunu söylemek de mümkün, istediğin dine inanmak da,Kanarya Sevenler Derneğiadına gösteri düzenlemek de. Ayrıca herhangi kurum veya kişi, devlet başkanı da olsa hakaretten muaf değil.

        MEDENİ ÜLKELERDE HAKARET

        Önceki günFatih Altaylıyazıyor.

        Adalet BakanıAbdülhamit Gül “Devlet başkanlarına hakaret etmek dünyanın her yerinde suçtur,” diyor.Dünyanın her yerini bilmiyorum, ama Amerika’da suç olmadığını biliyorum. Altaylı da“Sadece devlet başkanlarına değil, kimseye hakaret edemezsiniz,”diyor ve“medeni ülkeler”diyor. Birçok kusuru var elbette ABD’nin, ama medeni ülkeler listesinde tepelerde olduğu tartışmasızdır herhalde. Ve burada herkese özgürce hakaret ediliyor. (Öte yandan ABD'de hakaret konusundaki tazminat davaları çok yüksek rakamlara çıkabiliyor. Bunun insanlara hakaret etme konusunda caydırıcı bir etken olduğu da biliniyor.)

        Aslında bu biraz çelişkili bir durum. Çünkü Amerikalılar kültürel olarak çok kibar bir millet. Genelde gündelik hayatta herkes birbirine son derece mesafeli ve saygılı yaklaşır. Herhangi bir şeyi beğenmediklerini bile söylemezler,“ilginç”deyip geçiştirirler. Emir vermezler,“Bunu böyle yapmak isteyebilirsin,”diye tavsiyede bulunurlar ama bu aslında“Bunu böyle yap”demektir. Öte yandan, arkadaşların birbirine“Fuck you!”ya da“Salak mısın”demesi de kavga nedeni olmaz, gülüp geçilir.

        Buna karşılık gündelik hayatta biz Türkler son derece kabayız, kabul edelim.New Yorklular kabalıklarıyla bilinirler; bir de İstanbul’u görseler.Hal hatır sormak bir yana, sokaklar her an sıradan insanların öfke patlamak üzere olduğu bir savaş alanıdır adeta. Dışarıdan gelen birinin İstanbul’daki ilk 24 saati içinde birkaç sözlü ya da fiziksel kavga görmesi kaçınılmazdır. Bıçaklama ya da silah patlamasına bile rastlamak mümkündür. Gündelik hayatta küfür duymak için 24 saati bile beklemek gerekmez, birkaç dakikada birisi bir başkasının aile bireylerini en sapkın beyinlerin bile tasavvur edemeyeceği pornografik fantezilerin içine dahil edebilir. En terbiyesizimizin bile bu küfür dağarcığı (veya yaratıcılığı?) karşısında ağzı açık kalır.

        Tribünlerden taksi duraklarına kavga ve hakaretin eksik olmadığı bir ülkede, nedense hem sıradan insanlar hem de kamuoyunun önündeki figürler (siyasetçiden pop şarkıcısına) hareket konusunda çok hassas.

        Siyasetinden şarkıcısına Türkler fazla alıngan. Yasalar ve yasaların yorumlanması da bu alınganlığa fazlasıyla imkan tanıyor. Halbuki hakarete karşı en iyi çözüm görmezden gelmek, ya da kişinin hakaret edenden daha üstün olduğuna kendisini inandırıp derisini kalınlaştırması.

        BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN GARANTİSİ

        Amerikan Anayasası’nın bir numaralı ek maddesi sadece hakaret etmenin değil, basın özgürlüğünün de garantisi. Bu güvence yüzünden ABD’de hapse atılan gazetecilere dair pek haber okumuyoruz Türkiye’nin aksine.

        Anayasa tartışmasının sık sık yapıldığı, sık sık Anayasa’nın değiştiği Türkiye’de ise ifade ve basın özgürlüğünü tıpkı ABD’deki gibi kanuni güvence altına almak hiç gündeme gelmiyor.Ana muhalefet partisinde bir sürü gazeteci var, partide yöneticilik seviyesine ulaşmışlar var. Onların bile gündeminde değil. Gazeteci vekillerden -reddedilse bile- böyle bir kanun teklifi görmedim hiç. Çünkü muhalefet de aslında eleştirilmek istemiyor. Ama böyle olunca da basın özgürlüğüne dair atılan bütün sloganlar havada kalıyor, devamı gelmiyor. Türkiye’de ifade özgürlüğü ve gazetecilik yapmak anayasal hak kapsamında olsaydı bugünBarış Terkoğlu ve diğer gazeteciler hapiste olmazdı zaten.


        *


        Kurum içi övgü

        Genelde çalıştığım kurumları övmeyi değil, eleştirmeyi seviyorum. Zaman zaman kamuoyunun önünde aile sırlarımızı paylaşarak, zaman zaman da yöneticilerin yüzüne duymak istemeyeceklerini söylemekte ısrar ederek. Sanırım ne kazandıysam bundan kaybettim ne kaybettiysem de.

        Bugün bir istisna yapacağım veHabertürk’ten bir gazeteciye hem hoş geldin diyeceğim, hem de öveceğim.Çünkü sonuna kadar hak ediyor.

        Önceki geceErdoğan Aktaş’ın Habertürk’teki İdlib yayınınıizlediyseniz bana hak vermişsinizdir. Ne olduğunu, neden olduğunu anlatan, kavga ettirmek değil bilgilendirmek isteyen bu yayıncılık anlayışını çoktandır unutmuştu Türk televizyon gazeteciliği.

        Basında yöneticilik seviyesine ulaşıp gazetecilik içgüdülerini hala korumak kolay değildir. Kirlenmemek de bir o kadar zordur.Aktaş bunca sene en üst seviyelerde çalışmasına rağmen haberci olmaktan hiç vazgeçmedi—bir de solculuktan veBeşiktaş’tan.

        Habertürk çoktandır rakiplerinin düşürdüğü seviyeye rağmen doğru olanı yapmakta ısrar ediyor. Her zaman hepimiz doğru olanı yapmıyoruz. Ama bu sefer doğru yapılan işlerden biri Erdoğan Aktaş’ın gelmesi.

        Bir kere Habertürk’ün DNA’sında var… Hayır, 10 sene önce de Habertürk ekranlarında olmasından bahsetmiyorum. Daha Habertürk ortada yokken bile ileride Habertürk’ü yaratacak beynin yanındaydı.Ufuk Güldemir’in yıldız habercilerden oluşan haber merkezinin solcu muhabiri olarak farkını ta o yıllarda göstermişti; ta o yıllardan benim beynime kazınmıştı yaptığı haber dosyalarıyla. 10 sene önce Habertürk’te olması da kaçınılmazdı, bugün yeniden bu ekrandan habercilik yapması da.

        Diğer Yazılar