Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir süredir Amerika’da esen sosyalist rüzgarları anlatıyorum, bu seneki başkanlık seçiminde Donald Trump’ı yenebilecek ismin “demokratik sosyalist” aday Bernie Sanders olabileceğinden bahsediyorum. Gerçekten heyecanlanmıştım; kitlelerin vizyonuna ve zekasına fazla güvendiğimi dün gece bir kez daha fark ettim.

        Sanders ihtimali -her ne kadar istatistiki olarak hala mümkünse de- dün gece epey bir çıkmaza girdi. Devam eden ön seçimlerde başta delege sayısı epey yüksek Michigan eyaletini Joe Biden kazanarak geçen hafta yakaladığı rüzgarı sürdürdü. Sanders artık Pazar gününden sonra yarışta kalıp kalmayacağına karar verecek. Ama öyle görünüyor ki en azından şimdilik ABD’de sosyalist devrim ertelendi. (2024’te Alexandria Ocasio-Cortez adaylığı?)

        BUNAK JOE’NUN TEK VAADİ

        Kasım ayında Donald Trump büyük ihtimalle eski Başkan Yardımcısı Biden’la yarışacak. “Bunak Joe” dediği ve kolayca yenebileceğine inandığı adayla. COVID-19 için riskli grupta bulunan Biden’ın kognitif fonksiyonları bir süredir alarm veriyor. Kız kardeşiyle eşini karıştırdı, “Süper Salı”ya “Süper Perşembe” dedi, Amerika’nın kuruluşunda yer alan “Bağımsızlık Bildirgesi”ni unuttu, Başkanlık değil Senato yarışında olduğunu söyledi.

        Gaf üstüne gaf yaptığı yetmiyormuş gibi sicili de hiç parlak değil. Siyahların adaletsiz bir şekilde daha fazla hapse girmesine yarayan kanundan ABD’nin Irak savaşına desteğe, bankalara kıyak çekilmesine kadar neresinden tutsanız elinizden kalacak bir sürü çarpık işte imzası var. Ama buna rağmen Trump’ı engelleyeceği düşünülüyor ve “ortalama seçmen” onun etrafında birleşti, kusurlarını görmezden geliyor.

        Zaten kendisinin de tek vaadi Donald Trump’ı yenmek, öyle radikal bir değişime de inanmıyor. Anayasa Mahkemesi’ne aşırı sağcı yargıçlar atanmaz, Amerikan Başkanı Twitter’dan dünyayı tehdit etmez belki, ama büyük şirketlerin işine gelecek uygulamalar sürer, orta ve alt sınıf biraz daha darbe yer, zenginler kazanır Biden iktidarında. Tabii bir de Amerikan Başkanı herhalde dünyaya savaş açmaya kalkmaz.

        Bütün bunlar Trump’ın kalmasından daha iyi elbette. Ama yeterli değil.

        Bernie Sanders sadece Trump’ı devirmeyi değil, yapısal ve köklü bir değişimi vaat ediyordu. Amerikan İmparatorluğu’nun bu şekilde gitmeyeceğini, tıpkı FDR döneminde olduğu gibi sosyal demokrat politikalara yönelmesi gerektiğini anlatıyor, gelir adaletsizliğine karşı çıkıyor, zenginlerden daha fazla vergi alınmasını savunuyordu. Üstelik ilerleyen yaşına rağmen berrak bir zihnin ürünü ikna edici cümlelerle, karmaşık konuları teker teker anlatarak.

        Sanders’ın yakaladığı rüzgarı kaybetmesinin birçok nedeni var ama en önemlisi Amerikan seçmeni şimdilik devrimin sırası gelmediğini düşünüyor. Kolay değil, koskoca bir müesses nizam ona karşı çıktı ve seçmeni manipüle etmeyi başardı. New York Times’dan Washington Post’a Sanders tehlikesine karşı temelsiz ne çok yazı çıktı. Bankalar, Silikon Vadisi, ilaç şirketleri bir olup Sanders’a karşı gizliden veya açıktan kampanya yaptı, o seçilirse ABD’ye adeta kıyametin geleceği mesajını verdiler. Seçmen köklü ve yapısal bir değişimin değil, öncelikli olanın Donald Trump’ı yenmek olduğu konusunda ikna edildi.

        Son bir haftadır “Bernie’ciydim ama Trump’ı yenebilecek kişi Biden olduğu için onu destekliyorum,” diyen kaç kişi duydum. Vasat insanların korkusunu ve bu korkunun vereceği hasarı asla küçümsememek gerekirmiş, bir kez daha anladım.

        TÜRKİYE’DEKİ SEÇİMLERİ HATIRLATIYOR

        Donald Trump’ın seçilme sürecinin Türkiye’ye çok benzediğini düşünüyordum, Donald Trump’tan kurtulmama çaresizliğini daha da benzetiyorum.

        Joe Biden’ın aslında “Diet Cola” adaylar Ekmel Bey veya Muharrem İnce projelerinden hiç farkı yok. Bu adayların da tek vaat ettikleri Erdoğan’ı yenmekti, yoksa Türkiye’nin gidişatını değiştirecek bir vizyon sunmuyorlardı. Vaatleri Erdoğan’dan sonra ülkenin gideceği yöne dair yol haritası değil,fasafiso projelerdi. Seçmene tek verdikleri mesaj da “Ne olursa olsun ama yeter ki Erdoğan olmasın”dı. Aynısının ılımlı İslamcısı, aynısının içki içenini seçmen kabul etmedi. Aynısının Abdullah Gül’ünü de kabul etmeyecek.

        İstanbul seçimlerinde de türlü nedenlerden (yorgunluk, yanlış aday, kötü kampanya vs) Erdoğan kaybettiği için Ekrem İmamoğlu seçildi. Yoksa İstanbul’da da muhalefetin bir seçim başarısı yok.

        Kasım ayında da Donald Trump kaybedebilir elbette. Ama bu Biden çok iyi bir aday olduğu için olmaz. Korona virüsü, ekonominin çökmesi, Trump’ın kriz yönetmekteki beceriksizliği daha fazla göze batarsa oyları düşer ve o kaybettiği için Biden seçilir.

        Oysa Amerika’nın ve dünyanın Donald Trump’tan kurtulmaktan daha büyük sorunları var. Gelir adaletsizliği önümüzdeki dönemin en önemli global sorunu ve asıl mücadele alanı. Sanders’ın ortaya attığı gibi bir yapısal değişim ve devrim gerçekleşmediği sürece de toplu kıyamete doğru gideceğiz.

        Bu değişimin kaçınılmaz olduğunu Başkan’ın görev süresinin Anayasa’yla sınırlandırıldığı ABD’de seçmen 2024’te anlayacak. Ne olursa olsun en azından 2024’ten sonra Trump yok. Bu da muhalefete toparlanma ve “Bernie haklıymış” demek için yeteri kadar süre verecek. Bizde ise aynı hatayı tekrar etmek bir muhalefet biçimi ve kaç seçim olursa olsun Erdoğan kaybetmediği sürece kimse kazanamaz.

        Diğer Yazılar