Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yaklaşık 40 sene önce, tam olarak 24 Nisan 1980’de San Fransciso’da yaşayan Ken Horne isimli bir hasta Kaposi Sarkomu teşhisiyle hastaneye kaldırılıyor. Bir sene sonra, 3 Temmuz 1981’de New York Times gazetesi New York ve San Francisco şehirlerinde 41 homoseksüelde görünen nadir bir kanser türünü haber yapıyor, Horne da sonradan tarihe ilk AIDS hastası olarak geçiyor. Bu “kanser türü”nün ne kadar ciddi olduğunu anlamak ve tedbirler almak içinse üzerinden epey bir zaman geçmesi ve binlerce insanın hayatını kaybetmesi gerekiyor. 80’lerde sokaklarda birbiri ardına genç ölümler yaşanırken Amerikan Başkanı hala hastalığı görmezden gelmeye çalışıyor, “gay hastalığı” olduğundan araştırılması ve önlenmesi için yeteri kadar tedbir alınmıyor, bütçe ayrılmıyordu.

        Bugün Donald Trump’ın COVID-19’u hafife alması zamanında Reagan’ın AIDS’ı görmezden gelmesinden farksız değil. İkisi de kusurlu ve yetersiz. Ama ikisi de kusurlu ve yetersiz olmakta yalnız değil, böyle çok insan var.

        ÖNCE EŞCİNSELLER, SONRA ÇİNLİLER

        40 sene sonra AIDS hala ölümcül bir hastalık, hala önüne geçilemedi ama AIDS’den ölenler haber bile olmuyor artık. Kat edilen mesafede görmezden gelinerek hayatını kaybeden binlerce insanın acısını taşıyan yakınlarının eylemlerinin, Başkan’a karşı bağıra bağıra bu hastalığa dikkat çekmelerinin etkisi çok önemli bir etken. AIDS’ın sadece gay’lerin yakalandığı bir kanser türü olmadığı, yeni doğan çocukların, kadınların, erkeklerin de tehlike altında olduğuna dair bilinç oluşturmak ise kuşaklar süren bir mücadele oldu.

        AIDS’e neden olan virüs HIV bugün ilaçlarla tedavi altında, kanda izine rastlanmayacak kadar etkisiz hale getirilebiliyor. AIDS ölümlerinin yok olduğu anlamına gelmiyor tabii ki bu. Sadece ABD’de 2017 yılında 16 bin 350 kişi AIDS’den öldü. Gelişmekte olan veya gelişmemiş ülkelerdeki önyargı ve HIV üzerindeki damga hala hastalığa karşı tedbirlerin alınması engelliyor.

        Daha erken harekete geçilse, AIDS tehlikesi görmezden gelinmese, zaten sadece homoseksüeller ölüyor diye bakılmasa aralarında Freddie Mercury ve Rudolf Nureyev’in 32 milyon insan ölmezdi. Bu rakamı bir kez daha okumanızı istiyorum: 1980’den bu yana 32 milyon kişi hayatını kaybetti. Orta nüfuslu bir dünya ülkesinin adeta haritadan silinmesi demek bu.

        AIDS’den ölenler insanlığın cehaletinin ve ilkelliğinin tek kurbanları değil. AIDS’i bir homoseksüel hastalığı olarak gören, tanrının cezası olarak yorumlayan bu zihniyet daha sonra SARS’ı Asyalılar, Ebola’yı da Afrikalılarla sınırlandırarak görmezden gelmeyi tercih etti. Özellikle bu coğrafyaların dışında yaşayanlar için bir başkasının derdiydi bu ölümcül hastalıklar. Bize dokunmadığı sürece de hiçbir sorun yoktu.

        Şimdi evdeki konserve kutularına, makarna paketlerine ve dezenfektan bezlere bakarken Corona veya COVID-19 virüsünü daha yılbaşında nasıl algıladığımızı düşünüyorum. Çinlilerin yarasa çorbası içmesinden kendi kendini öldürdüklerini, salgının Vuhan’la sınırlı kalacağı ve sadece Çinlileri vuracağının rahatlatıcı bir etkisi vardı adeta. İnsanın ilkelliği hemen kendini belli etti tabii ki: New York gibi şehirlerde bile Çin lokantalarına gitmek, Çinlilerle görüşmek bir tereddüt nedeni oldu. Hayatı boyunca Çin’e gitmemiş Çinlilerle bile. İlkel kişi kendisinden biraz daha utandıracak malzeme vermekte hiçbir zaman zorlanmıyor.

        VİRÜSÜN BİR MİZAH ANLAYIŞI VAR

        Dünya çapında yaşanan paniğin bir nedeni de hastalığın pek çoğumuzun temenni ettiği gibi Vuhan’la veya yarasa çorbası tevatürüyle sınırlı kalmaması. Bu salgın kendine özgü bir mizah anlayışıyla da geliyor. İlk defa eşcinseller, Afrikalılar, Asyalılar veya dışlanan bir azınlık grubu değil herkesi vuruyor virüs ve hiçbirimiz tam olarak ne yapmamız gerektiğini bilmiyoruz.

        Virüs aynı zamanda alışılmışın dışında bir seçiciliğe sahip. Fakirleri değil, zenginleri vuruyor ilk başta adeta. Kaç gündür Afrikalı arkadaşlarım kıtada izine çok az rastlanmasından dolayı espriyle böbürleniyorlar haklı olarak mesela. Virüsün ilk olarak İtalya’da yayılmasından dolayı ABD’deki siyahlar (ki tarih boyunca hep yok edilmeye çalışılmış o ırk) kendi aralarında bize bulaşmaz diye espri yapıyorlar.

        PRADA NE OLACAK PEKİ

        İtalya’da bile seçici virüs. Önceliği çizmenin en zengin şehirlerini vurması. Modanın ve finansın merkezi Milano’nun ilk kapatılan şehirlerden biri olması ironik değildir de nedir? Prada önümüzdeki sezon koleksiyon çıkartabilecek mi!

        New York eyaletinde ilk kapatılan yer zenginlerin yaşadığı Westchester County’de yer alan New Rochelle şehri mesela. Amerika’da virüsün ilk yayıldığı yer dünyanın en zengin insanının (Jeff Bezos) şirketinin (Amazon) merkezinin bulunduğu Washington eyaleti. Aynı Washington eyaleti hem epey bir zamandır krizlerle boğuşan Boeing’in merkezi, hem Bill Gates’in kurucusu olduğu Microsoft’un. Virüsü Gates’in icat edip yaydığına inanan epey geri zekalı var “tvitre”de mesela; buna inanacak olursak Gates önce kendisinde mi denemek istemiş virüsü?

        Virüs lüks cruise gemileriyle Amerikan kıyısına geliyor ve dünyanın beşinci veya altıncı en büyük ekonomisi California’da ilk kez acil durum ilan ediliyor. AIDS, Ebola ya da Sars’ta olduğu gibi tarihin görmezden geleceği fakir insanların değil ünlülerin, zenginlerin hastalık veya karantina haberleri geliyor yakın tarihte ilk kez. Genç insanların Davos toplantısı SXSW iptal ediliyor, milyarderlerin bahar eğlencesi Coachella festivali de. Broadway perde indirdi, dünyanın en büyük şirketlerinden birinin altın yumurtlayan tavuğu Disney parkları tarihinde dördüncü kez kapatıldı. Havayolları zarar açıklıyor, borsa ve altın çakılıyor. Tom Hanks, Justin Trudeau, Bolsanaro, kraliçe, Ronaldo derken önce fakirleri ve çocukları değil, zenginleri ve ünlüleri vuruyor gibi gözüküyor virüs.

        Hani nüfus planlaması için yaratmıştı Amerika’daki milyarderler bu virüsü? Belli ki yanlış planlamışlar. Şaka bir yana, belki bilimin reddi ve zekasız komplo teorilerine yaslanmanın da sonunu getirecek belki bu virüs. Kapitalizmin bağışıklık sistemine saldırdığı da ortada.

        Congo’da bir gencin bu haberleri okurken yüzünü alaycı bir gülümsememenin kaplamaması imkansız. Sadece zenginleri vurmuyor elbette virüs. Sadece Çinlileri öldürmediği ya da Çin yemeklerinden yayılmadığı gibi. Ama zenginleri ve ünlüleri de vurduğu için bu kadar büyük bir panik yaşanıyor. Başkalarının acılarını görmezden gelmeye alışmışlara da, biraz ağır olacak ama, hak ettikleri bir uyanış oldu bu virüs.

        Diğer Yazılar