Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bu ırkçıve aşağılıksorunun ne yeri ne zamanı diye düşünmek mümkün. AmaCoronavirüsünün yayılma hızı ve hastanelerin kapasitelerinin yetmeme ihtimali karşısında daha kim bilir ne gibibuna benzersorulargündeme gelecek, insanlıkkendi içindenasıl bir hesaplaşmaya girecek. Virüsün hızla yayıldığı ve ölü sayısının her geçen gün katlanarak arttığı Amerika’da şimdiden kimin hayata kalıp kimin ölüme terk edilmesi gerektiğine dair hesaplar yapılıyor.İtalya aynı tartışmayla kaçınılmaz olarak yüzleşti.Tıp dilinde “triaj” denen buelemehesabıhepimizin vicdanını da zorluyorama ne yazık ki kaçınılmaz.

        Öyle anlaşılıyor ki hepimize bir şekilde bu virüs bulaşacak. Evde kalarak kaçınılmazı erteliyoruz ve önceden hastalananların hayatta kalması için uğraşıyoruz. Önemli olan herkesin aynı anda hasta olmaması; ancaksırayla hastalanırsakhastanelerhepimize yetebilir. Bugünkü olağanüstü durumda zorunlu olmayan ameliyatlar, doktor randevuları da erteleniyor.

        İleride rakam çoğalırsa bütünAVM’lerhastaneye dönüşse bile herkesinaynı anda tedavi görmesiimkansız. Hem yatakyok,hem de yeterli suni solunum cihazı.Er geç kimin suni solunum cihazına bağlanıp kimin tedavisinin kesilmesine karar verilecek.

        İNSAN ÖMRÜNÜN DEĞERİ

        ABD’detriajtartışmalarında öne sürülen senaryolardan biri hastanelerin ilk gelene öncelik vermesi. Ama bu durum da hastaneye uzakta yaşayan insanların aleyhine işliyor.

        New York Times’ta yer alan habere göre çoğu eyalette yaşayanlarbir tür “kura” yönteminin daha adil olduğunu düşünüyor. Hastanelerinkriz anlarında uyguladıkları ayakta kalma öngörülerinin önyargı içerdiği, azınlık gruplarının (mesela Amerika’da siyahların) aleyhine işleyebileceği gerçeği var. Doktorları bekleyen bir başka soru hastanın yaşına bakılmaksızın mümkün olduğu kadar çok hayat kurtarılmasını mı?

        Buna karşılık kişinin kalan ömrüne göre öncelik verilmesi gerektiğigörüşü de var.Bu durumda 20 yaşındaki birini kurtarmak 50 yaşında birine göre daha önem kazanıyor. Ama yaş da tek başına bir anlam ifade etmiyor, çünkü birikimiyle 50 yaşındaki birinin topluma, insanlığave ekonomiye katkısı 20 yaşındaki bir gençten daha fazla olabilir. Bu durumda kime öncelik verileceğini de kestirmek zorlaşıyor.

        Üzerinde durulan bir diğer nokta sağlıklı hastalara öncelik verilmesi.Corona’yayakalanan kişinin daha önceden devam eden tıbbi sorunları varsa,meselabir sene ömrü kalmışsa tedavietmeyedeğer mi?

        En önemlisi buna kim karar verecek? Hepimizin hayatına kim değer biçecek? Tek birimizin hayatının değeri ne kadar?

        Bu gibi senaryolarda sosyal statü, maddi servet, etnik köken gibi etkenlerin devreye girmemesi için ABD’de Johns Hopkins Üniversitesi’nintriajyöntemleri benimsenmeye başlıyor. Hopkins’inkriterlerine göre kısa ve uzun vadeli hayatta kalma süresi, hastanın ömrünün hangi aşamasında olduğu gibi faktörlergöz önünde bulundurulacak.Eşit şartlardaki hastalar arasında kura çekilecek, itiraz hakkı sınırlı tutulacak. Kimi aşamalarda hastalara suni solunum cihazlarından vazgeçip geçmeyecekleri sorulacak. En önemlisi dekimin tedavi görüp görmeyeceğine“triajmemurları”karar verecek, doktorlar değil.

        BALONDAN KİMİ ATALIM

        Sıcak hava balonu okullarda öğretilen popüler bir münazarakonusudur.Öğrencilerin her biri hayali bir balona bindirilir, amadiğerlerininhayatta kalması içiniçlerindenbirinin balondan atılması gerekmektedir. Her bir öğrenci de münazaranın tarafı olarak kendilerini değil, tarihten önemli kişilikleri temsil edip neden balonda kalmaları gerektiğine dair tezlerini öne sürerler. İçinde MarieCurie’nin, AlbertEinstein’in, IsaacNewton’ın, Henry Ford’un, NikolaTesla’nın, AlexanderGrahamBell’in olduğu bir balon havalandığında kim balondan atılmayı hak eder? Konuyu daha bilindik figürleri balona katarak düşünebilirsiniz: Atatürk, Fatih Sultan MehmetveMevlanaaynı balondaysa kimin hayatta kalacağına nasıl karar verilir?

        Toplumlar ve devletler bilerek veya bilmeyerek her gün böyle kararlarveriyorlar. Hatta insan hayatının değeri konusunda gayrı resmi bir sıralama bile var. Hoşumuza gitmese bile hepimiz biliyoruz ki bir Amerikalının ömrünün değeri bir Etiyopyalıdan daha fazla. Zaten o yüzden tek bir Amerikalıyı kurtarmak için gerektiğinde savaş çıkartılıyor, öte yandan on binlerce Afrikalı ölüme terk ediliyor.BugünCoronavirüsü Afrika kıtasında yavaş yavaş yayılıyor ve hepimiz aşı çıktığında / çıkarsa ilk olarak New York, Londra ve Paris’e gönderileceğini içten içe biliyoruz.

        KeşkeCoronavirüsü insan ömrünü değer sıralamasına bağlayacak bir acımasızlığa dönüşmese, elbette. Ama bu hızla yayıldığında, tedbirlere uyulmadığında bu tartışma kaçınılmaz gözüküyor. Tabii ki hepimizin içindeki çirkinlikler de ortaya çıkacak bu durumda.Yağmalama, felaket senaryoları, silahlanma, bireyler arası savaş ihtimalleri felaket senaryosu olaraktartışılıyor.İş büyürse “Suriyelileri hastanemizde istemiyoruz” kampanyaları bileçıkar ve bugün bu soruyuyakışıksız bulanlar bilebile o gün kendileriyle çelişiyor olabilir.

        Ben tıbbın tıpkı adalet gibi gözünün kör olması gerektiğini düşünüyorum. Ama hayatta kalmaya çalışaninsanın ilkel içgüdülerine sığınıp bencilleşerek vahşileşeceğinden de korkuyorum.

        Umarım böyle bir karar almak zorunda kalmayız.

        Lafı dolandırmadan doğrudan söyleyeyim. Tedbir almak zorundayız. Evde oturup kendimizi korumalıyız. Bu tedbirlere uymayanlar şu gerçeğin farkında olsunlar: Yarın öbür gün hastanede kurtarılmaya “değmeyecek” hayat kendilerininki olabilir.

        Diğer Yazılar