Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Donald Trump büyük ihtimalle azledilmeyecek. “Zaten görevden ayrılmadı mı, ne azledilmesi?” diyenler olacaktır kuşkusuz. Nitekim Trump’ın savunma ekibi de azil (‘impeachment’) davasının sadece görevdeki başkanı yargılayabileceğini, görevi bırakmış bir başkana uygulanamayacağını savundu. Dün Amerikan Senatosu dört saat boyunca bu konuyu tartıştı, sonunda 56’ya karşı 44 oyla görevi bırakmış başkanın da yargılanabileceğine karar verdiler.

        Aslında bu 56 oy mahkemenin sonucu hakkında da fikir verebilir. Daha önce de 100 senatörden 55’i bu davanın görülmesi yönünde oy kullanmıştı. 50-50’ye eşitliğin olduğu Senato’da o günden bugüne tek bir Cumhuriyetçi ekleyebildi saflarına Demokratlar. Ama Trump’ın mahkum olması için 67 oy gerekiyor, mahkeme sonucunda da Cumhuriyetçiler’den 17 oy bulmaları zor görünüyor.

        Amerikan tarihinde ilk kez bir Başkan görevden ayrıldıktan sonra azil davasında yargılanıyor; daha önce bir bakan görevi bırakmasına rağmen yargılanmıştı. Trump aynı zamanda ikinci kez azil davası görülen ilk Amerikan başkanı.

        HERKESİN AMACI BAŞKA

        Cumhuriyetçi senatörlerin bir kısmı hakikaten de Trump’ı geride bırakmaktan, yakın tarihin hesabını sormamaktan yana. İçlerinden 2024 hesabı yapanlar var; Trump tabanını ürkütmek, giderek aşırı sağın etkili olduğu Cumhuriyetçi Parti seçmenini ürkütmek istemiyorlar. Bir başka kesim Trump’ın artık partiden ve tarihten silindiğini, bundan sonra siyasete dönme ihtimalinin olmadığını düşünüyor. Zaten bu azil davasının asıl amacı da Trump’ı mahkum edip siyasi yasak getirmek—siyasi yasak oylaması ancak azil davasında yargılandıktan sonra mümkün olabiliyor.

        Ama araştırmalar Trump’ın yeniden aday olma veya seçilme ihtimalinin zayıfladığını gösteriyor, Cumhuriyetçiler de böyle bir durumda Demokratlar’a ahlaki üstünlüğü vermek istemiyor. Beş-altı senatör de sadece Trump’ı yargılamak ahlaken doğru olduğu için, partinin genel havasının aksine kendi vicdanlarına göre oy kullanacak gözüküyor. Ama şimdilik matematik tutmuyor.

        ‘Impeachment’ davasının yöneticileri de davada Trump’ın 6 Ocak’taki Kongre baskınında doğrudan dahli olduğunu gösterecek yeni kanıtlar sunacaklarını söylüyor. Amerikan basını Trump’ın Ukrayna devlet başkanıyla yaptığı pazarlık telefonundaki gibi soyut bir suçtan değil, bizzat somut bir nedenden yargılanacağının altını çiziyor.

        Hatırlayalım, ilk azil davasına giden süreçte Ukrayna devlet başkanından o dönem olası rakibi Joe Biden’ı (ve oğlu) zor durumda bırakacak bilgi istemişti Trump. Karşılığında da… bir şeyler vaat etmişti ama tam olarak da etmemiş, biraz yuvarlak konuşmuş, bu sayede de kendini kurtarabilmişti. En azından o zamanlar çıkarları gereği yanında yer alan partinin önde gelenlerine kendisini savunacak bir alan bırakmıştı. Cumhuriyetçiler de Trump’ın bir başka devlet başkanıyla pazarlık yaptığını biliyordu, ama kıvırmalarına izin verecek kadar muğlaktı telefon görüşmesi. En azından kağıda döküldüğünde.

        İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ SINAVI

        Şimdi Trump’ın 6 Ocak’taki baskının bizzat arkasındaki isim olduğu kanıtlanmaya çalışılacak. Dün ilk kanıt 6 Ocak’taki mitingdeki kendi konuşmalarıydı eski başkanın. “Capitol’e yürüyeceğiz, korkak senatörlere biraz cesaret vereceğiz,” gibi sözleri Senato’da yeniden gösterildi.

        Trump ekibi Amerika’nın geniş ifade özgürlüğü kanunlarına dayanarak savunma yapacak.

        Sonuçta Trump hiç kimseyi peşinden sürüklemedi, öncülük etmedi, kapıları kırıp meclisi basmadı. İfade ve toplu gösteri özgürlüğünün anayasal hak olduğu bir ülkede de ne söylerse söylesin yargılanamaz görüşündeler. Buna karşılık ifade özgürlüğü hakkının bireyi devletten korumak olduğunu, devlet başkanının bu hakkın arkasına sığınamayacağını iddia edenler de var.

        Açıkçası, kamuoyunda karşıt görüşte olsalar da sırf ilkeler uğruna Trump’ın ifade özgürlüğünü savunan fikir önderlerine de pek rastlanmıyor. Normal şartlarda sırf eşitlik ilkesi uğruna Trump’a bile destek çıkan, bunu ilke ve prensip meselesine dönüştürenler çıkardı. Ama Kongre baskını toplumda neredeyse 9/11 gibi bir travma yarattığı için bu geniş ifade özgürlüğü ortamında bile Trump’a bulaşmak istemiyor gibi kimse.

        Aslında Trump bu davadan mahkum olursa ifade özgürlüğü hakkı büyük darbe alacak, ileride ifade özgürlüğünü kısmak isteyenlere de emsal teşkil edecek. ABD’de çoktandır aşırı sağ kesim bu özgürlüğün fazla olduğunu düşünüyor ama yargı karşısında sonuç alamıyordu. Şimdi acaba karşı tarafı siyaseten, Trump’ı kullanarak tuzağa düşürdüler mi diye merak etmiyor değilim. Kanıtları göreceğiz, ama bu dava özünde ifade özgürlüğü için büyük bir sınav, yoksa Trump sahiden de bitmiş gitmiş artık.

        https://www.haberturk.com/yazarlar/oray-egin/2764375-ifade-ozgurlugu-nedir-ne-degildir

        Düzeltme servisi: "LGBT+ üyesi"

        Düzeltme servisi: "LGBT+ üyesi"
        0:00 / 0:00

        Cinsel tercih yerine cinsel yönelim veya cinsel kimlik kullanılması konusunda epey yol aldık sayılır. Giderek daha az rastlıyorum cinselliğe tercih diyenlere. Sonuçta bir mağazadan kıyafet tercih etmiyoruz, ya da açık büfeden önümüze yemek koymuyoruz.

        Ancak bugünlerde bir başka ifade karşıma çıkıyor: “LGBT+ üyesi.” Burası da bir kulüp değil ki üye olunsun… Herhalde kibar olmak için kullanılıyor bu “üye” kelimesi ama komik duruma düşüyor. Oysa tercihten pek de farkı yok bu ifadenin.

        Benim doğrudan “eşcinsel” denmesine bir itirazım yok, ama LGBT+ “üyeleri” eski kafalı olmakla suçlayacaklar beni. “Mensubu” demekle “bireyi” demek arasında da pek fark yok, o zaman LGBT+ veya “LGBT+ bireyi” desek?

        Magazin muhabirliğine devam ediyorum

        Magazin muhabirliğine devam ediyorum
        0:00 / 0:00

        Modern Mahrem artık Instagram’da

        Hesap sahiden onun mu değil mi bilmiyorum, çünkü kapalı. Ama önceki gün Instagram’da Nilüfer Göle beni takibe aldı. Kimi takip ettiğini, hangi fotoğrafları yüklediğini göremedim çünkü emin olamadığım için “istek” yollamadım. Ama Göle’nin en çok kullanılan sosyal medya platformunda olması birkaç açıdan anlamlı.

        “Modern Mahrem” artık Instagram’da yaşanıyor ve burası bir sosyolog için en verimli araştırma alanı. Ama ona gerçek bir inceleme için sadece Insta’ları değil, Finsta’ları da takip etmeni öneriyorum. Sosyal medya incelemeleri sonrası Göle’nin tespitlerini merakla okumak isteyeceğim.

        Şayet bu bir “fake” hesapsa, bu da ilginç bir durum. Demek ki Türkiye’de bir sosyolog sahte hesap açılacak kadar şöhrete ulaşmış demek. Dizi yıldızları ya da şarkıcılar değil, akademisyenlerin sahte hesaplarının açıldığı bir sosyal medya ülkenin okuma-yazma düzeyi hakkında fikir verir mi? Rüyalarda… Rüyalarda…

        Neresi “Upper” neresi “Lower” Cihangir

        Artık entelektüel magazinde bir “Upper Cihangir” kavramı var, dolaşıma sokan da Cihangir entelektüellerinin önderi gazeteci Tuğrul Eryılmaz. Sadece küçük bir çevrenin kendi kendine kullandığı bu kavramı kitleselleştirense sosyolog Ertuğrul Özkök. Bakıyorum, spektrumun iki ucundaki Özkök’le Eryılmaz birbirlerinin ilgi alanından bir türlü çıkamıyor.

        Ben de eski bir Cihangir Cumhuriyeti tefrikacısı olarak araya kafamı uzatmak istiyorum.

        “Upper Cihangir” diye konuşuyoruz da, neresi tam olarak bu bölge… Bana kalırsa Cihangir Caddesi’nden Susam Sokak ve Akarsu Caddesi’ne uzanan, Firüzağa Camii’nin kahvesinde biten alan “Upper Cihangir.”

        Eğer bu coğrafi ayrımı kabul edeceksek bir apartmanın hem dördüncü hem yedinci katını işgal eden Orhan Pamuk da “Upper Cihangir” mensubu.

        Bu durumda da “Lower Cihangir” olarak Cihangir Caddesi’nin alt kısımları, Akyol’dan Fındıklı’ya ve Ertuğrul Özkök’ün de yaşadığı “Lower Gümüşsuyu”na uzanan kısım kalıyor. Şener Şen ve Ayşegül Aldinç tam sınırda, Lale Müldür ve Nuri Bilge Ceylan arafta.

        “Lower Cihangir”in en meşhur sakiniyse mahallenin toprak ağası Sinan Çetin. Bir dönem Teoman da “Lower Cihangir”liydi.

        Tabii bu sınırlar benim kendi kendime çizdiğim haritadan. Konuyu doğrudan T24’ün “düzeyli magazin” yazarı Eryılmaz’a sordum. “Sınır Cihangir Caddesi,” yanıtını aldım. “Upper-Lower sınıfına göre esneyebiliyor.” Heteronormatif düzene isyan etmek için bir de gökkuşağı emoji’si ekledi.

        Özetle Eryılmaz’a güvenerek emlak yatırımı yapmayın: Bir sabah aniden sizi gözünüzün yaşına bakmadan “Upper”dan “Lower”a indirebilir.

        Diğer Yazılar