Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Metropol hayatının yazılı olmayan kurallarından biridir. Birileri bir yerde sorun yaratıyorsa, sokakta kavga çıktıysa, birileri mağdur durumdaysa yardım eli uzatılmaz, görmezden gelinerek yola devam edilir. İlk anda insanlık dışı görünen bu tavrın arkasında insanın kendini koruması içgüdüsü vardır. Zira sokaktaki şiddeti önleme amacıyla iyi niyetli müdahale etmeye çalışan kişi bir anda kendisini olayın mağduru olarak bulabilir. Önceki gün Alaçatı’da yaşanan cinayet de böyle bir olay. Sokakta kadına şiddet uygulandığına tanık olan iyi niyetli biri kavgayı ayırmak için müdahale ediyor, kavgayı ayırmaya kalkarken de etraftaki valelerin bıçak darbeleriyle hayatını kaybediyor. Metropolde bela gördün mü bulaşmayacak, uzaklaşacaksın. Kendini korumanın tek yolu bu.

        Ancak bu önermede ufak bir sorun var: Alaçatı bir metropol değil, küçük bir kasaba. Çeşme yakınındaki bu gözde tatil beldesinin “bir zamanlarki” halini düşünüp nostalji yapmanın vakti çoktan geçti. Bu kasabada bir ana cadde, birkaç tane lokanta, bir kahve, üç-dört tane de butik otel vardı. Kendisini sonradan kasabanın karakterlerinden ilan eden Haşo bile dinci artık, kızarmış ekmeklerin üzerine zeytinyağı damlattığı günlerin üzerine perde çekti. Hemen her yıl tatil yaptığım Çeşme’nin eski halini hemen her yaz özlemle anıyorum. Ama bu nostalji belki de hiçbir zaman bu seneki kadar anlamlı olmamıştı. Eski Alaçatı’da sokak ortasında cinayet işlenmezdi; en azından benim bildiğim kadarıyla.

        REKLAM

        HERKES SORUMLU

        İlk not basına: Cinayet işlenen mekanın adresi yazılıyor ama yoldan geçen iyi niyetli bir vatandaşı öldürecek kadar gözü dönen mekanın adı ısrarla gizleniyor. Bu yaz Bodrum’un lahmacunuyla ünlü lüks bir otelinde yaşanan tecavüz iddiasıyla da ilgili basında hiç haber çıkmadı, mekan korundu. Otel sahibinin gazetecilere para yedirip konuyu kapattığı konuşuluyor. Kim bu satılık gazeteciler, deşifre edilmeli.

        Şu anda tatil yaptığım Alaçatı’daki cinayet mahalliyle ilgili sokakta farklı isimler konuşuyor, sosyal medyada farklı. Mekanın adresi haberlerde yer alıyor, ama adı gizleniyor. Halbuki bıçağı kapıp sokaktan geçen birini öldürecek kadar gözü dönen sapkınları işe alan işletmenin eline kan bulaşmıştır artık. Ucuz işçi ihtiyacı yüzünden mi sabıka kaydına bakılmıyor, ya da görmezden geliniyor, bilmiyorum, ama mutfaktan fırlayıp cinayet işleyebilecek personele sahip bir mekan lanetlenmeli, tarihe karışmalı.

        İkinci not polise: Bu sene Çeşme’de hiç görmediğim kadar çok polis var. Günün hemen her saatinde trafik denetimi yapıyorlar. Geceleri Alaçatı sokaklarında çay ve su içerek gruplar halinde mekanların gece yarısı müzik kısmasını bekliyor polis. Güzel bir tatil geçirmek için gelinen bu kasabada otobandan çıkar çıkmaz eli tüfekli polis memuruyla karşılaşıyorsunuz. Türkiye’nin polis devleti olduğunu unutmak tatilde bile mümkün değil. Adım başı trafik kontrolü, gürültü kontrolü, korsan taksi bağlama, alkol denetiminin yapıldığı küçücük bir kasabada herkesin gözü önünde yaşanan bir kavgaya polisin anında müdahale etmesini beklemek hayalcilik olmasa gerek. Metropolde etrafta olan bitene bulaşmamayı en azından olaya anında polis müdahale edecek diye kendi kendinize açıklayabilirsiniz. Neredeyse turistten çok polisin olduğu bir yazlık kasabada kavga çıkıyor, kavgayı ayırmak vatandaşa düşüyor, öldürülen de vatandaş oluyor. Ortada bir çarpıklık var.

        REKLAM

        Üçüncü not belediyeye: Herhalde yaklaşık 15 sene önce Alaçatı’nın asıl işi nalbur olan belediye başkanıyla tanıştıktan sonra “Çeşme’ye sosyalist başkan gerekiyor,” diye yazı yazmış, zaten bozulmuş bu kasabanın işinin ehli olmayan inşaat meraklısı belediye başkanlarıyla çok daha kötüye gideceğini öngörmüştüm. 15 sene önce dahi tek bir çivi bile çakılmaması, koruma altında tutulması gereken bir yerdi Çeşme. Özellikle Alaçatı kontrolsüz büyümeyi kaldırmıyor, adım başı bar, lokanta, uyduruk butikle yaşanmaz hale geliyordu. Milyonlarca dolarlık eviniz var ama gece pavyon sesinden uyuyamıyorsunuz. Geceleri yüzlerce euro’luk lüks otelde kalıyorsunuz ama yandan türkü geliyor. Oteller barlarla, müşteriler otel sahipleriyle, lokantacılar yerel halkla, halk turistlerle kavga edip duruyor. Ta o yıllarda bile Türkiye’nin en geleneksel kavga konusu otoparktan çıngar çıkıyordu ara sokaklarda.

        BELEDİYE NEREDE

        Çeşme’nin yeni belediye başkanı Ekrem Oran’ı tanımayan yok. Ben bile yıllar önce bir düğünde tanışmış, ayak üstü propagandasına maruz kalmıştım. Nam-ı diğer “Eko” yıllardır belediye başkanı olmak için uğraşıp duruyordu, nihayet muradına erdi. Çeşme’yi iyi bilmesi, yıllardır bu sorunlara tanık olması nedeniyle belki çarpık yapılaşmaya son verir diye umut ediyordum. Merkezi iktidarın imar affıyla kaçak yapılaşmalar insanların yanına kar kaldığından yerel yönetimlerin de eli kolu bağlanıyor. Ama yerel yönetimler de hal ve tavırlarıyla nerede durduklarını belli ediveriyorlar.

        WhatsApp haber ajansının geçtiğimiz haftalarda geçtiğine göre “Eko” gezdiği mekanlarda “Müziğin sesini kısmayın, ben buradayken ne sorun olur,” diye eğlenmeye devam ediyormuş. Çeşme civarındaki kimi mekanlar “Müzik ne zaman kısılıyor?” sorusuna “Jandarma geldiği zaman,” diyorlar. “Eko” yönetiminde Alaçatı küçülmek yerine daha da büyümüş, yeni yeni sokaklar ve birbirinden zevksiz dükkanlar açılmış. CHP bir gün AK Partili belediye başkanlarını aday göstermekten vazgeçer belki.

        Ortada bir “zoning” planı yok hala, müzik yasağını bir şekilde delmenin yolu bulunuyor, barlarla oteller ve evler hala iç içe, kontrolsüz büyüme devam ediyor. Kontrolsüz büyüme kaos getirir, kent kültüründe kaos metropol hayatına özgü bir kavramdır, metropol hayatında da cinayet de dahil her şey olur. “Yavaş şehir” projesiyle ünlenen İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer burada yaşanan “hızlı büyüme” hakkında ne düşünüyor, Alaçatı’nın metropolleşmesine el koyacak mı merak ediyorum.

        Diğer Yazılar