Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Hakkında Kemal Kılıçdaroğlu’nun kafasındaki Cumhurbaşkanı adayı olduğuna dair bir hurafe çıkan Özgür Demirtaş dün onu eleştiren yazıma yanıt vermiş. Nereden? Tabii ki bağımlısı olduğu sosyal medya platformu Twitter’dan. Joseph Stiglitz sabahtan akşama kadar tweet atmıyor, ama Demirtaş bayılıyor. Belli ki onu belki bir gün “Dolar alın, hisse senedini satın, parayı faize yatırın,” diye tavsiye verir de zengin eder umuduyla takip edenlerden aldığı gazla kendi kendisini bilirkişi icat ediyor.

        Sosyal medya çukuruna düşen gazetecilerden değilim, ama Demirtaş’ın kötü Türkçesiyle verdiği yanıtları buraya taşıyıp tarihe not olarak düşmek zorunda kaldım. Orada ağız dalaşına girecek halim yok, ama okurların da bu tartışmadan haberi olması gerekiyor.

        MADDE MADDE AÇIKLAYAYIM

        1. Demirtaş diyor ki Sözde ben Cumhurbaşkanı nasıl olmalı şeklinde bir sunum yapmışım. Külliyen YALAN. Hayatımda hiçbir siyasetçiye sunum yapmadım.” Peki bu dediğini aynen kabul edeyim, hiçbir siyasetçiye sunum yapmamış olsun. Özür dilerim. Peki… Hiç kimseye nasıl bir Cumhurbaşkanı olması gerektiğinden bahsedip kendisini tarif etmedi demek. Kemal Kılıçdaroğlu’nun aklına Özgür Demirtaş adı rüyasında mı geldi, yoksa birtakım aracılar mı iletti? Hürriyet’in kullanışlı kulis yazarı da kendi kendine mi uydurdu Demirtaş ismini? Türkiye’de işlerin nasıl yürüdüğünü, medyanın siyaseti, siyasetin de medyayı nasıl kullandığını çok iyi bilirim ben. Şimdi akademi de bu işin içine girmiş belli ki. Ben iddiamın arkasındayım, Demirtaş adını dolaşıma sokan başta Demirtaş’tır. Arkasında kim var, onu hala merak ediyorum.

        2. “Benim Siyaseti istemediğime dair hiçbir şey söylemediğimi yazmış. Külliyen YALAN, tüm takip edenler bunları söylediğimi biliyor.” Doğruya doğru, ben de Kylian Mbappé’yle Hotel du Cap’ta bir hafta sonu geçirmek istemiyorum. Ama geçirirsem itiraz etmem. İstemem ama yan cebime koy, çok tipik bir Türk kurnazlığıdır. “Özgür hocam siz Cumhurbaşkanı olmaya çok yakışırsınız,” gibi tweeet’leri like’ladığını Demirtaş’ın “tüm takip edenler” biliyor.

        3. Demirtaş diyor ki “Beni Kemal Derviş'in ve bazılarının hazırladığını yazmış. Külliyen YALAN kimsenin beni bir yere hazırladığı falan yok.” Ben onu Kemal Derviş’in hazırladığını yazmadım, kelime oyunu yapmasın. Ya da okuduğunu anlasın. Ben Metin Uca’nın 2018’de ortaya attığı ve hala yalanlanmayan bir iddiayı tekrar gündeme getirdim: Kemal Derviş’in Cumhurbaşkanı adayı olarak Demirtaş’ı önerdiği. Bu iddiayı 2018’de yazdığımda yalanlanmadı. Metin Uca’ya da yalanlama gelmedi. Demirtaş bu iddiayı dün de yalanlamadı. “Birileri bu adamı hazırlıyor,” diye yazdım ben. Hala da merak ediyorum. “Beni kimsenin bir yere hazırladığı falan yok,” diyor. Öyle olsun, zamanla göreceğiz. Keşke Yalçın Küçük kamusal alandan çekilmeseydi, yanıtı verirdi.

        4. Ömür boyu çalışma garantisi (“tenure”) aldığı CUNY için “ortalama bir okul” demiştim, “Türkiye’deki en iyi üniversite’den fersah fersah ileri sıralamada,” diye yanıt veriyor. Güler Sabancı gözbebeği okulu hakkında bizzat kendi öğretim üyesinden gelen bu yoruma kırılır sanırım. Türkiye’deki yüksek öğrenim kalitesini tartışmıyoruz, ama kendi ligi içinde ortalama bir okul CUNY. Sabancı’dan ya da ODTÜ’den daha iyi mi, emin değilim. Konumuz CUNY’nin sıralaması da değil. Demirtaş’ın Türkçe imlası ise tartışmaya değer. Kendisine yazım kılavuzu tavsiye ediyorum, çünkü bu yanlışlar ne CUNY ne Sabancı profesörüne yakışıyor.

        5. “Benim Tenur Aldığım okulu ve kariyerimi yerden yere vurmuş,” diyen Demirtaş makalelerinin yayımlandığı yayın organlarını listeliyor. Dünya çapındaki dergilerde yayınlarım var bunları bir bilene soruversin buralarda yayın yapmak VASAT’mıymış diye,” yazmış Demirtaş. Vasat olan Türkçesi.

        6. Tabii ki akademide yükselmek için makale yayımlaması şart. Ancak Demirtaş kendisini medyatik olmaya kaptıran pek çok akademisyen gibi üniversiteyi unuttu ve sosyal medyaya daldı. Geçmişte akademik araştırma yapmış olması bugün vaktini sabahtan akşama kadar sosyal medyada geçirdiği gerçeğini değiştirmiyor. Yeri gelmişken, “tenure” da başlı başına bir övünç kaynağı değil. Hatta akademide tartışılan, pek çoklarının yerine alternatif bir model gelmesini arzuladığı bir konum. Ömür boyu işten atılmama garantisi zamanında bu konuma ulaşan (beyazlıklarıyla, bağlantılarıyla vs.) birçok yarım akıllının eyalet ve özel üniversitelerden yüklü maaşlar almalarına ve karşılığında yan gelip yatmalarına yarıyor. Ne öğrencilerine bir katkıları var, ne de araştırmalarıyla insanlığa. Bunların bazılarıyla birebir muhatap oldum, “tenure”ün çirkin yüzünü gördüm.

        7. “Ortada Lise Mezunu siyasetçiler varken, yabancı bir konukla 3 tercümanla iletişim kurabilirlerken, bu arkadaşın siyaset için benim TENÜR aldığım okulu değerlendirmesi de komik olmuş.” Okuduğunu anlamamak herkes için utanç kaynağıdır ama profesör seviyesine gelmiş birinin de bu kadar aciz olduğunu tahmin edemezdim. İkinci kez yakalanıyor. Ben genel bir Demirtaş portresi yazdım, elbette akademisyenliği de bunun bir parçası olacak. Kaldı ki yazımda neyi nasıl değerlendireceğimin tek muhatabı ben ve bu gazeteyi yönetenlerdir. “Lise mezunu ve üç tercümanla iletişim kurabilen siyasetçiyi” küçümsememeyi tavsiye ederim Demirtaş’a. Benim de hoşuma gitmiyor, ama onların bizden daha iyi bildiği bir şey var: Seçim kazanmak.

        REKLAM

        8. “Benim kendisi gibi bir KÖŞEM olsaydı asla ‘Oray Ergin VASAT gazetecinin teki, HaberTürk’de Fatih Altaylı gibi bir DEV dururken niye onu okuyasınız. Olmayan şeyleri olmuş gibi yazan, köşesi olmasa hayatta tutunacak dalı olmaz AÇ kalır,diye bir şey asla yazmazdım.” Bir gün “KÖŞEN” olursa yazabilirsin, ben ifade özgürlüğünün sınırsızlığa inanıyorum. Kimler neler yazmadı ki hakkımda, alışkınım…

        İşin ilginci daha birkaç ay önce ben bu köşe yazarlığı işini en iyi Fatih Altaylı’nın yaptığını bizzat yazdım. Ben Altaylı’nın yaptığını yapamam, ama o da benim yaptığımı yapamaz. Ama ikimizin de bazı ortak noktaları var: Medyatik olmak için çok fazla can atan tiplerden ikimizin de midesi bulanır ve gerektiğinde kendi çevremizde köprüleri yakmak uğruna onların maskelerini indiririz. Bir de, ikimiz de hedef / muhatap aldığımız birinin en azından adını doğru yazmasını biliriz, imlamız ve dilbilgimiz de iyidir.

        Bu arada not: Köşem olmadığı yıllar da oldu, neyse ki şanslıyım da “AÇ” kalmadım. Bu köşelerin babamızın malı olmadığını, kendimizi pek çok Babıali duayeninin aksine köşelerimizle tanımlamamız gerektiğini çok erken öğrendim.

        DİĞER SÖZLERİMİ KABUL EDİYOR

        Bütün bu büyük harfli “YALAN” açıklamalarına rağmen Demirtaş daha 10 sene önceki ekonomik öngörüsüzlüğünü, Türk Lirası’nın orta ve uzun vadede değer kazanacağına dair yanlış çıkan tespitlerine bir şey demiyor.

        Hürriyet’in kendisiyle neden söyleşi yaptığı, Abdülkadir Selvi’nin nasıl devreye sokulduğunu da yanıtsız bırakmış. “ABD’de kalsa Bir Dani Rodrik ya da Daron Acemoğlu olamayacağını biliyor,” cümleme sessiz kalmasının mahcup bir kabul anlamına geldiğini varsayıyorum. Bir kara tahtaya tebeşirle doldurana kadar “BEN DARON DEĞİLİM… BEN DARON DEĞİLİM…” yazarak terapi yapabilir. (“The Simpsons,” get it?)

        Neyse bu konuyu burada bitiriyorum.

        REKLAM

        Özgür Demirtaş’tan Cumhurbaşkanı adayı olmayacak, bu kadar net. (Başak Demirtaş’ın daha fazla şansı var, en azından bir oy benden gider.) Bir süre sonra takipçileri de sıkılınca kendi kendini konumladığı bu ortamların bilir kişisi / Sacit Aslan’ı havası da sönecek.

        Bu gözler “Sen Sezen Aksu’ya nasıl saldırırsın,” diyenlerin “Sezen Aksu konusunda çok haklıymışsın,” dediğini gördü. Özgür Demirtaş onun yanında ne ki?

        Ben buradayım sevgili okuyucu.

        Diğer Yazılar