Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Sağından bakıyorum, solundan bakıyorum, yandaş olmaya, muhalif olmaya çalışıyorum yine de bir türlü Ekrem İmamoğlu’nun kar kıyamette balıkçıya gitme tercihini savunamıyorum. Özrü olmayan, utanç verici, ayıp bir hareket. Sabah saatlerinde balıkçı fotoğrafının yanlış olduğunun yayılması, kamuoyunun önündeki pek çok kişinin kullanılarak yanlış bilgi vermek zorunda bırakılması daha da ayıp. “19 saatlik mesai yaptı, bir saatlik bir yemeği abartmayın,”demek duyduğum en terbiyesiz açıklamalardan biri. “Rezervasyonu çok önceden vardı,” lafına da çok güldüm. Rezervasyon iptal olunca puan mı kırıyorlar?

        19 saatlik mesai yapıp bir saat Bambi’de tost yemiyor Ekrem İmamoğlu. İstanbullunun evine gitmek için yollarda süründüğü saatlerde kentin kalkanıyla ünlü en pahalı balık lokantasında tam da mevsimi olmamasına rağmen yemeğe oturuyor. Dün, Güntay Şimşek’in yazısını okuyanlar Taksim’den Bahçeşehir’e 11 saatte zor vardığını görmüştür. Bana kalırsa Ekrem İmamoğlu’nun en büyük başarısı normal şartlarda gitmeye kalksanız – taksi bulabilirseniz tabii – saatler sürecek bir yolculuğu yemeği de sığdırıp bir saatte tamamlayabilmesi. Kahraman adlı balıkçı ta Rumeli Kavağı’nda; biz sıradan insanlar oraya yemeğe gitmeye kalksak, sadece bir saat oturacaksak bile beş-altı saat çalınır günümüzden. Aklı başında herhangi bir insan da kar fırtınasında Kavak’a balık yemeğe gitmeyi hayal dahi etmez. İngiliz Büyükelçisi daha bilinçlidir diyeceğim ama temsil ettiği hükümetin başı halka evde oturun çağrıları yaparken kendi bahçesinde parti verdiği için ondan da böyle bir sorumluluk beklemiyorum. Politikanın “optics” (dışarıdan görünme) sanatı olduğunu bilmesi gereken Ekrem İmamoğlu’nun nasıl bu balıkçı randevusuna gidebildiğininse tek açıklaması var: Umurunda değil.

        ŞEHRİ KAPATMAK GEREKİR

        Ekrem İmamoğlu keşke kendisine yönelik haklı eleştirilere karşı işi iyice pişkinliğe vursaydı, “Ne güzel belediye çalışıyor ki yollar açıldı, çabucak Kavak’a gidip gelebildim,” deseydi. Ben yaz günü Taksim’den Beylikdüzü’ne özel arabayla dört saatte gidebilmiştim.

        İmamoğlu daha evvel de kayak tatilini ve sel baskını sırasında tekne gezisini aksatmamıştı. Kar yağdığında yapacak bir şey yok, bütün büyük şehirler teslim oluyor. Pek çok şehir birkaç günlük kar yağışına çok değerli belediye kaynaklarını – bizim vergilerimiz – harcamaktansa şehri kapatmayı tercih ediyor. Herkese tatil çıkıyor, böylece kar felaketleri de önleniyor. Güneşli havada bile işlemeyen İstanbul’da kar zaten kaos demek, ama İstanbullu da tıpkı İmamoğlu gibi umursamıyor.

        Belediye başkanının akşam yemeği tam bir skandal ama tek sorumlu o değil. Neredeyse belediyeyi sabote etmek için şehri kapatmayan merkezi hükümete bağlı makamlar da sorumlu yaşanan felaketten. Daha beteri hava durumuna aldırmadan sokağa çıkan vatandaş, özellikle de kamyon ve TIR’lar. Yine Şimşek’in yazısından öğrendim, otobandaki kaosun başlı başına sorumlusu yeterli tedbir almadan yahut yola çıkmaması gerektiği halde yola çıkan büyük araçlar.

        İmamoğlu da 19 saatlik mesaisinin bir saatlik yemek molasında kumanya yeseydi bile İstanbul kara teslim olacaktı. Ben Ali Müfit Gürtüna başkanken yaşanan kar fırtınasını hatırlıyorum. İşin ironisi tam da o günlerde bütün kente hizmet vermek yerine billboard’lara sırıtan fotoğraflarını asıyordu. Kar felaketi de Gürtuna’nın son poster çalışması oldu, daha sonra da siyasi kariyeri bitti.

        İktidar cenahının Cumhurbaşkanlığı’nı alabilecek en büyük tehdit olarak gördükleri İmamoğlu’nun da akıbetinin böyle olmasını beklediği belli.

        HİÇ ETKİLENMEYECEK

        Ancak İmamoğlu’nun karakteri itibarıyla üzerine bu yemeğin yapışacağını zannetmiyorum. Zaten o da bunu biliyor; kendi tabanı ve bugünkü iktidardan memnun olmayan seçmen onu bir kalemde silip atmayacak. Dahası, Erdoğan’ın gidici olduğuna inanıyor. O yüzden de muazzam bir özgüvenle, bir politikacıdan beklenen bilindik ezberleri ve siyasi strateji kitabının kurallarını umursamadan yoluna devam ediyor. Teflon olmak siyasette bazen işe yarar, bazen yaramaz. Şu ana kadar İmamoğlu’nun hep işine yaradı. Hafızasız ve gündemin sürekli değiştiği Türkiye’de Kahraman’daki lüzumsuz akşam yemeği de birkaç haftaya unutulur.

        Normal şartlarda bu akşam yemeğinin kariyer bitirmesi gerekirdi, ama bugünkü ortam farklı. İmamoğlu’nun özgüveni de buradan geliyor zaten. Toplumdaki değişim beklentisinin önünde büyük ya da küçük hatalarının fark etmeyeceğini biliyor. Ortada Erdoğan’a rakip olacak çok da fazla aday yok. İnsan kaynakları yokluğunda “kurtarıcı” bir akşama yemeğine kurban edilir mi? O sözü biraz değiştirerek söylemek bugünkü ortama çok uygun: Türkiye’de her şey olabilirsiniz, Cumhurbaşkanı bile.

        Diğer Yazılar