Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Çok fazla küpeli erkek görüyorum. En son Erman Toroğlu’nun genç eşinden sonra imajını değiştirip küpe taktığına dair bir haber okudum. Bu konu sadece eski hakemle sınırlı değil. Sanki 80’lerin ortası ve erkekte küpe modası yeni yayılmış gibi. O zamanlar sağa takmakla sola takmak arasında anlam farkı vardı. Ayakkabılarını bağlamakla bağlamamak arasında olduğu gibi. İşin garip tarafı kulağı ta o yıllardan delik pek çok erkek artık küpe takmıyor ama hiç beklenmedik, hiç tahmin edilmeyecek ve hiç yakışmayanlarda küpe görüyorum. Toroğlu sadece biri, Sultanahmet Köftecisi’nin kasasında duran beyaz sakallı adam bir diğeri. Dövme çoktan yaygınlaşmıştı, küpe neden bir anda şimdi patladı anlamaya çalışıyorum.

        Yaşlı erkekler küpe takarken genç kadınlarda çok fazla estetik ameliyat gözüme çarpmaya başladı. Henüz üniversite yıllarındaki gençler bunlar. Belli bir yaşa geldikten sonra kadınlar estetik yaptırdıklarını gizlemeye çalışırdı, şimdi daha yolun başındakiler hiç gizlemeden söylüyor. Epey bir zamandır Türkiye’de neredeyse yapılı olmayan burun kalmadı, ama yaş ortalamasının bu kadar aşağıya düştüğünün farkında değildim. Herkesin kendi bedeni; buradan yola çıkarak dayatılan estetik standartları ve genç kadınların kendilerini mecbur hissetmeleri üzerine ahkam kesmeye kalkmayacağım.

        REKLAM

        Ancak Instagram’ın 13 yaşındaki kız çocuklarını olumsuz etkilediğine dair yapılan araştırmaların ne kadar doğru olduğunu, bu uygulamada dayatılan (önerilen, öne çıkarılan, gözümün içine sokulan) fotoğraflarda belli bir tipolojinin güzel olarak sunulup insanların beyninin yıkandığı da yadsınamaz. Genç kadınların estetik yaptırmalarıyla hayatlarını sosyal medyada yaşamaları arasında illaki bir bağ var.

        Geçenlerde hiç kimsenin beni tanımadığı—arkadaşımın arkadaşı vesilesiyle—bir partiye gittim, sadece eğlencesine kendime farklı bir kimlik icat ettim, ne yaptığımı soranlara ailemden hamam kaldığını ve onu işlettiğimi ama bu durumdan biraz çekindiğimi söyledim. Adımı soranlara başka bir isim uydurdum. Kendi kendime eğleniyordum. İnanması zor ama gecenin sonunda beni çok sevdiler ve iletişimde olmak istediler. Instagram’ımı sordular. Instagram’ımı söylesem yalanım ortaya çıkacaktı, bu sefer başka bir yalanla örtmeye kalktım: “Instagram kullanmıyorum.” Aileden kalan hamamı işlettiğime inananlar IG kullanmadığıma inanmadılar. Ne kadar ikna etmeye çalıştıysam da dört kişi kesinlikle yalan söylediğime, bu çağda bu uygulamayı kullanmamamın mümkün olmadığına ikna oldular. Biri diğerine doğrulattı hatta.

        “Kesin yalan söylüyor, di mi?”

        “Elbette.”

        Sonunda onlarla bir daha görüşmek istemediğim için Instagram’ımı söylemediğime kanaat getirdiler ve “Olsun biz yine de çok eğlendik,” diye vedalaştılar.

        *

        Geçen senenin sonlarına doğru Türkiye’nin en eski pastanesi Lebon’un kapanacağına dair haberler çıktı. Bir İstiklal Caddesi klasiği artan kiralara daha fazla dayanamadığı için 31 Aralık’ta kepenk indirecekti. Böyle birçok haber çıktı. Ama bizde fikri takip olmadığı için Lebon’da neler olduğunu takip edemedim. Çünkü Mart ayında hala açık ve hizmet veriyor.

        Ama garip bir şekilde ya kapanmayı bekliyor ya da caddenin bu halinden bezmiş gibi bir hali vardı. Fırınından ne çıkarsa çıksın lezzetli olmayı başaran bu pastanede toplam üç ürün var desem yeridir. Raflar genellikle boş.

        REKLAM

        Geçenlerde bir sabah peynirli simit aldım, o kadar güzeldi ki ertesi sabah tekrar almak için yola çıktım. Yoktu. Bir gün sonra yine yok. Ne zaman gitsem kaçırmış oluyordum; pastaneyle aramızda bir şakaya dönüştü. Günde toplam iki tane simit yapıyor olabilirler, zaten başka pek çeşit de yok.

        Lebon caddenin son kalan kalesi gibi, ama ruhu bezmiş ve pes etmek ister sanki. İstiklal Caddesi’nin bir Orta Doğu sokağı olmasına bozulmuş, kendisinin bu yeni realitede anlaşılmayacağını düşünmüş, yeni düzene adapte olmakla, sokağın yeni kitlesine kendini beğendirmekle uğraşmaktansa gelip o üç ürününü beğenerek yiyenlerle vaktini tamamlamak ister gibi biraz. Dünyanın en yalnız ve tuhaf pastanesi olabilir.

        *

        Türkiye değişime ne kadar hazırlıklı, ne hızlı uyum sağlıyor. Beyoğlu çok fazla Arap turist geldiği için bütün çehresini ona göre değiştirmişti adeta, şimdi sokaklarda sık sık Rusça duyuluyor. Dünyanın geri kalanından kovulan Ruslar sadece Türkiye’ye gelebilirse hizmet sektörü de onlara yoğunlaşacağa benziyor. Bazı otellerin Rus müşterilerden peşin para aldığı konuşuluyor; haklılar, çünkü kredi kartları çalışmıyor. Bir otelci arkadaşım Antalya’da önümüzdeki yaz için otellerin Rus turistler ve diğerleri diye ayrıldığını, sadece bazı otellerin Rus müşterileri kabul edeceğini söylüyor.

        Ben en çok bu yaz mağazalardaki Arapça yazılar sökülecek, yerini Rusça alacak mı diye merak ediyorum.

        Emir Can İğrek yaşayan en büyük Türk star'ı olabilir mi?

        Emir Can İğrek yaşayan en büyük Türk star'ı olabilir mi?
        0:00 / 0:00

        Fena halde bu soruya kafayı takmış durumdayım. Hatta “Felfena” halde diyeyim ve berbat bir geçişle birkaç hafta önce çıkan şarkısına gönderme yapayım. Emir Canİğrek’in adını ilk kez birkaç hafta önce duydum, çünkü yıllardır Türkçe müziği takip etmiyordum. Ama “Yeni Türkü Zamansız” albümündeki olağanüstü “Gurbete Kaçacağım” yorumundan sonra dikkat kesildim. Günlerdir onu dinliyorum.

        O kadar geriyim ki “Nalan” şarkısını da daha yeni duydum. Benim keşfetmeme gerek yok, zaten durmadan konser veriyor ve epey de ciddi bir hayran kitlesi var.

        Onda tam olarak sırrını çözemediğim ama yeteri kadar üzerinde düşünürsem anlayacağım bir formül var. Biraz yaşlı bir ruh gibi. “Felfena” single’ının kapağı PTT jetonu. Bu jetona yaşı itibarıyla yetişmiş olması mümkün değil. “Karşı’nın taksisi” gibi bir başka 10 yıla ait ifadeler kullanıyor ama bütün bunları kendisine yakıştırıyor.

        Türk pop müziğini çok iyi bildiğini verdiği söyleşilerden anlıyorum. Hızlı hızlı konuşuyor, vurguları ve ses tonu çok sokak. Hafif taşra, kaba ama sevimli. Bir 20 sene önce olsa bu dan-dun höt-zöt konuşma tarzı ve üslubuyla mizah dergileri hırbo falan diye dalda geçerdi. Ama bu konuşmada bugün bir masumiyet, naiflik ve mizah var. İyi biri gibi, temiz ve kirlenmemiş sanki. Bu ağız şarkılarını söyleyişine uyuyor; hiç bilmeyen sırf konuşmasına bakarak türkücü sanır. Görüntüsün gören 2000’ler başı Türk rap’çisi olduğuna inanır. İkisi de değil. Altını kazıyınca kendine özgü bir dil çıkıyor. Şarkılar anında ezberleniyor ama anında tüketilmiyor.

        Eski LeMan dergisinde bir karikatür olabilir. Lisedeki bıçkın delikanlı çocukların kendisini güncellemiş hali gibi. Tam Türkiye. Tam Türkiye gibi çok iyi şarkıları ve çok kötü şarkıları var, bir arada geçinip gidiyorlar. Kendini tam olarak bulduğu gün sadece çok güzel şarkı yapacakmış gibi bir bekleyiş var işte.

        Sadece Z kuşağı değil, bir ayağı 90’lar başına, Küçük Emrah-Seren Serengil filmlerine dayanıyor sanki. Zaman kapsülünden buraya mı gönderilmiş; hem çok genç hem değil. Çocukluğunu televizyon başında mı geçirmiş. Başka şarkıcıların eski söyleşilerine gönderme yapıyor zaman zaman.

        Klibinde durmadan sigara içiyor. Sigara içmek en son 80’lerde cool’du. Yoksa inadına mı yapıyor, bu kendince bir protest tavır mı? Bence bir başka zaman diliminde yaşıyor. O yıllarda filmi çekilseydi Tolga Savacı oynardı.

        Bir saç kesimi insanı nasıl değiştirebiliyor. İki sene önceki haliyle şimdinin alakası yok. Asla saçını uzatmamalı. Kendisini çok beğeniyor, durmadan vücudunu sergiliyor. Çalışılmış ama kalınlığı gitmemiş, reforme edilmiş şişman gibi biraz. Dünyanın en güzel vücudu değil ama dünyanın en güzel vücuduymuş gibi sunuyor. O kadar özgüven sahibi.

        “Geççek” karşısında TDK uzmanı kesilenler “Felfena” sözcüğüne laf etmiyor. Daha önce duymadığım için şüpheye düştüm, acaba ben mi bilmiyorum diye. TDK sözlüğüne baktım, “Felfelek” var. Dil müzikte, sinemada, yazıda eğilip bükülebilir. Önemli olan bunu ustaca yapabilmek. Ustaca yapılırsa da kimse itiraz edemez. İğrek’in konuşma tarzı, şarkı söyleyişi ve yeni sözcük üretişi bu yüzden başarılı. Hakkında birçok şeyi merak ediyorum, ana akım medya yaşlı ve demode insanlardan oluştuğu için ona ilgi göstermiyor. Merak ettiklerimden biri: Dahi anlamına gelen de’leri ayırabiliyor mu?

        Diğer Yazılar