Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Dün ilk günden beri deprem bölgesinde olan muhalefet partili bir milletvekiliyle konuşuyorum. Gördüklerini tane tane anlatıyor, kelimelerinde özel olarak bir abartı ya da çarpıtma yok. Asma ses tonundan çok sarsıldığını, yorulduğunu, dahası değiştiğini hissediyorum. Bölgeye gidenlerde sonradan ortaya çıkacak bir PTSD salgınına hazırlıklı olmamız gerektiğini anlıyorum. Kiminle konuşsam bu depreme tanık olduktan sonra değiştiğini söylüyor; demek ki orada olmak bizim uzaktan gördüğümüzden çok daha sarsıcı yaralar bıraktı. Herkes unutmayacağına yemin ediyor.

        Depremi televizyondan izleyen Türkiye’nin geri kalanındaysa pek bir değişiklik yok gibi. IPSOS’un yaptığı araştırmaya göre deprem yüzde 61’in oyunu değiştirmedi. Yüzde 15 ise oyunu değiştirdiğini söylüyor. CHP’ye yakın kaynaklar duyduğum kadarıyla iktidarın yüzde 7.5 oy kaybına uğradığını hesap ediyor. Böylece zaten kolayca kazanacaklarını düşündükleri seçimlere daha da rahatlamış girmeye hazırlanıyorlar. “Tayyip Erdoğan’ın gitmesini isteyenler yüzde 72’ye çıktı,” diye konuşuyor Kemal Kılıçdaroğlu’nun en yakınları. Ancak deprem bölgesindeki milletvekili o kadar umutlu değil.

        İNSANLARIN BEKLENTİSİ

        REKLAM

        “Şu bir-iki ay çok önemli ve muhalefetin insanlara umut vermesi lazım,” diyor. “Seçmen öfkeli ama karşı taraftan bir vaat duymazsa yine bu işi yaparsa Erdoğan yapar diye ona oy verebilirler.” Yüzde 7.5 ya da 15 bu iktidar veya Erdoğan için çok büyük bir kayıp. En son Kürt açılımı sırasında ani oy düşüşü riski yaşamış, hemen bu adımlardan vazgeçip milliyetçi bir ton tutturmuştu. Sonra da oyunu artırarak yine seçildi.

        Demek ki iktidar salıncaktaki seçmenin tepkisini okuyup ona göre tedbir almayı biliyor. Son deprem yaşanan hiçbir krize benzemiyor elbette, bizzat bu iktidarın en çok övündüğü kalkınma projesini, inşaatçılığı vurdu. Pek çoğumuz da buna rağmen Cumhurbaşkanı’nın nasıl kalkıp hala yeni inşaatlar vaat ettiğini, yıkımın sorumlusu olarak kentsel dönüşüm karşıtlarının ilan edilmesini, bir senede yeni konutların tamamlanacağı vaatlerini anlayamıyoruz.

        Ancak bölgeyi gezen milletvekili birkaç gün ölülere üzülen, şok geçiren depremzedenin kısa süre sonra haklı olarak kendi geleceğiyle ilgili sorulara muhatap olduğunu aktarıyor. “Bizim evimiz ne olacak şimdi?” diyen çok fazla insan var.

        Bu soruyu küçümsememek gerek. İnsanlar öldü, yas sürüyor ve depremi yaşayanlar hala şokta. Ama ister istemez kendi geleceklerini de düşünüyorlar, çünkü herkesin bir akrabasının evine sığınma, başka bir şehre göçme gibi seçenekleri yok. “Bu insanlar nerede kalacak, nerede bu devlet?” sloganını hatırlayan olabilir: Devlet nihayet geldi ve inşaata başlıyor.

        Normal şartlarda depremde yıkılan şehirlerin yeniden planlanması için en az masa başında altı ay, belki bir sene geçmesi gerekir. Ama tıpkı hükümetin aceleciliği gibi “Maraş’ı üç günde baştan çizdim,” diyen mimarlar da belirlemeye başladı. İnsanlar üfürükçü hocalara da gidiyor, böylesi aceleci bir plana neden inanmasın?

        Özellikle yerin yedi kat altından tarih fışkıran Antakya’da yıllar içinde arka arkaya şehircilik cinayetleri işlendi. Bu deprem şehri yeniden inşa etmek, tarihine uygun yeniden planlamak için bir fırsat olabilir. Ama açıkta kalan depremzedenin bunu bekleyecek sabrı yok. Zemin çalışması, mimarların görüşleri, tarihi göz önünde bulundurarak varılacak sonuçlar acil çözüm bekleyen insanlar için fazla entelektüel tartışmalar. Olması gereken bu; bir de insanların acil çözüm beklentisi var.

        REKLAM

        Erdoğan’ın bir ay içinde arka arkaya temel atmaya başlaması, en iyi bildiği konu olan inşaatçılığı ön plana çıkarması, berbat da olsa insanlara kısa sürede kafalarını sokacak sıfırdan inşa edilmiş konut vaat etmesi bugünkü olası oy kaybını geri kazanmasına neden olabilir. Kaybettiği oyları geçmişte kazanmıştı, bakalım aynı formül tutacak mı?

        AYNI YERDEYİZ

        Konuştuğum milletvekiline göre deprem öncesinde neredeysek yine oradayız: Seçim hala başa baş. Ama burada muhalefetin yapması gereken Erdoğan’ın kaybettiği oyların geri dönmesini engellemek.

        Umut vaat etmek sadece bu ülkede değil, her yerde seçim kazanmanın en önemli anahtarı. Pek çokları “bedava kek” verilen kütüphanelere gülmüştü, ama pek çok seçmen bunu benimsedi. Şimdi de unutulması imkansız gibi gözüken bu hasarı hızlı apartman vaadiyle aşması mümkün. Aceleyle yapılan yollar, havalimanları ve binaların hasar görmüş olması, geçmişin geleceğinin habercisi olacağı gerçeği de önemli değil. Şok içindeki insanın bunları düşünecek hali yok.

        Erdoğan apartman yapacağını ve bir sene içinde teslim edeceğini söylüyor. Buna karşılık muhalefetin önerisi ne? Mesele artık adayın kim olduğunun da ötesine geçmiş durumda. Sadece öfke ve eleştiri yetmiyor. Çalıştay, konferans, kağıtta kalan proje veya lafta kalan düşüncelerin ötesinde somut, elle tutulabilir bir çözüm bekliyor seçmen. Birçok başka ülkede alternatifin beceriksizliği yüzünden seçmen istemeye istemeye bıktığı liderleri yeniden seçti: Orbán ve Netanyahu.

        Diğer Yazılar