Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir haftadır Avrupa’daydım.

        Avrupa’ya her gittiğimde, onlarda varolan, ancak bizde yeterince olmayan “önemli bir eksiği” daha fazla hissetmeye başladığımı anladım.

        Elbette her alanda pek çok eksiğimiz bulunuyor, onlar malum, fakat “temelde ciddi bir sorunumuz var” ve o sorun da yaşamın bütününü fazlasıyla etkiliyor.

        Nedir o peki?..

        Bence, “saygı”..

        Avrupa’da yüksek miktarda bulunan, ancak bizde en alt seviyede seyreden sihirli davranış biçimi “saygı”nın, toplumların refahında ve huzurunda “en belirgin unsur” olduğunu bir kez daha keşfettim.

        İmrendiğimiz Avrupa kültüründe her şey “saygı”ya, özellikle de karşılıklı “saygı”ya dayanıyor.

        Bu duyarlılık nedeniyle de..

        *

        - Kimse kimseyi rahatsız etmeden yaşayabiliyor.

        - Herkes özgürlüğünü doyasıya kullanabiliyor.

        - Özgürlük ile ölçüsüzlük, hak ile haksızlık arasına kalın bir sınır çekilebiliyor.

        - Düşünce farklılıkları olgunlukla karşılanabiliyor.

        - Ahlaki ve hukuki kurallar ile toplumsal değerler, problemsiz işleyebiliyor.

        *

        “Saygı” kavramı ne zamanki bizde de gelişir, işte o zaman bizler de çağdaş toplumlardaki gibi huzurlu ve mutlu yaşamaya başlarız.

        Son seyahatimde bunu daha iyi kavradım, gördüm.

        Ülkemizdeki en büyük sıkıntı “saygı” eksikliğidir.

        Avrupalılar bu sözcüğe o kadar sıkı sarılıyorlar ki, FIFA ile UEFA “saygı”yı (respect) her alanda resmi sloganı yaptı.

        Darısı başımıza..

        ************

        Partiler hevesli gençleri izliyor mu

        Milletvekilliği aday adaylığı başvurularına bakıyorum da, artık gençlerin de “siyasete ilgi duymaya” başladıklarını görüyorum.

        Bu, ülkemiz için iyiye işaret..

        Gençlerin de ülke yönetiminde “sorumluluk almak istemeleri” hoşuma gidiyor.

        Hatta, aralarında bazı isimler var ki, yaptıkları işlerle daha siyasetçi olmadan pek çok siyasetçiyi geride bırakıyor.

        Mesela, onlardan biri de İzmir’de bizim Küçük Kulüp Tenis Derneği Başkanı Emre Sarıgedik’tir.

        Emre, tenis kulübü değil de, sosyal projelerin yoğun olduğu dev bir işletmeyi yönetir gibi çalışmalar sergiliyor.

        Topluma duyarlı, halka yararlı pek çok girişimde bulunuyor.

        Kulüpte tenis faaliyetlerinin yanında; “ciddi söyleşiler, imza günleri, konsoloslarla buluşmalar, uluslararası ilişkiler, yardım kampanyaları, kütüphane açılımları” gibi sosyal organizasyonlara önemli yer veriyor.

        Emre bir örnek, onun gibi daha nice atılımcı gençlerimiz var çevremizde..

        Umarım; aktif, dinamik, yaratıcı milletvekili adayı arayan partilerimiz, yalnızca eş-dostu değil, onları da fark ederler.

        ************

        Osman Akça’yı görür gibiyim

        Bazı çocuklar vardır, büyüdüklerinde annelerinin veya babalarının kopyaları gibi olurlar.

        İşte, sevgili dostum, Akça Holding’in patronu Rıza Akça da aynen öyle oldu bugünlerde..

        Babası Osman amcaya zaten benziyordu, fakat şimdi bıyık bırakınca tamamen Osman Akça’ya dönüştü.

        Onu gördüğümde, karşımda Osman amca var zannediyorum.

        Rıza Akça, sadece fiziksel benzerlik taşımıyor babasıyla..

        Girişimciliğiyle, ufkunun geniş olmasıyla, dost canlısı halleriyle ve yardımseverliğiyle de babasının izinden yürüyor.

        1955’te kurulan Osman Akça A.Ş’yi, babasının 2000 yılında ani vefatından sonra devralan Rıza Akça, bugün şirketini Türkiye’nin en büyükleri arasına sokmanın haklı gururunu taşıyor.

        “Bıyık” vesilesiyle Osman amcayı bir kez daha güzelliklerle anıyor, Rıza kardeşimize de başarılarının devamını diliyorum.

        ************

        Dursunbey örnek alınmalı

        Balıkesir Dursunbey Belediyesi’nin hayata geçirdiği “Sevgi Eli Düğmesi” (onlar yabancı kelime kullanıp buton demişler, ama ben düğme demeyi tercih ediyorum) projesini çok tuttum.

        Kimsesiz yaşlıların evlerine “özel cihaz” yerleştiriyorlar.

        Yatalak olanların ise cihazı yataklarına bağlıyorlar.

        Yaşlılar da ihtiyaç duyduklarında cihazın üzerindeki “düğmeye” basıyorlar ve yardım talep edebiliyorlar.

        Belediye görevlileri de günün her saatinde yardımlarına koşabiliyor.

        İsteyene “evde bakım”, isteyene “temizlik, tadilat, alışveriş, yıkanma” gibi hizmetler veriliyor.

        Başkan Ramazan Bahçavan’ı tebrik ederim.

        Güzel bir çalışma yapmış, umarım projesi diğer belediyelere de yayılır, örnek olur.

        ************

        Toyluğu sayesinde

        Kendisinden 12 yaş küçük sevgilisinden son iki ayda iki kez ayrılıp barışan şarkıcı Hande Yener, “biz ateşli bir çiftiz, öyle emekli çiftlerden değiliz, adrenalin dozumuz fazla” demiş.

        Çocukcağız iyi ki küçük de, ne olup bittiğini anlamadan seninle tekrar barışıyor, yoksa bu gel-gitlere hiçbir adrenalin dayanmaz!..

        ************

        İmkanları kullan

        Cem Yılmaz’ın eski eşi Ahu Yağtu, “aşık olacağım erkek gelirse göreceğim, öyle peşin paket gibi sipariş mümkün mü, gönül bu” demiş.

        Peşin olmasa bile, günümüzde taksit imkanı da var biliyorsun, istersen taksit taksit de aşık olabiliyorsun artık!..

        ************

        Onlar bile bizden akıllı

        Bilimadamları, antibiyotiğe maruz kalan bakterilerin diğerlerine sinyal gönderdiğini, sinyali alanların da gelişimi durdurarak antibiyotik etkisinin geçmesini beklediklerini saptamışlar.

        Benim grip o yüzden iki aydır geçmek bilmiyor demek, meğer mikroplar aralarında konuşup pusuya yatıyorlarmış da haberim yok!..

        Diğer Yazılar