Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Türk basınında gazetecilik görevini yerine getirdiği için saldırıya uğrayıp hayatını kaybeden gazetecileri anmak ve bu konuda toplumsal duyarlılık yaratmak amacıyla, her yıl 6 Nisan günü Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce "Öldürülen Gazeteciler Günü" ilan edildi.

        Bu konu ilk olarak 1996 yılında gündeme geldi.

        Cemiyet, o yıl gazeteci Hasan Fehmi Bey’in suikasta kurban gittiği 6 Nisan gününü “Basın Şehitleri Günü” olarak anmaya başladı.

        2005’te anma gününün ismi "Öldürülen Gazeteciler Günü” olarak değiştirildi.

        O zamandan beri her 6 Nisan’da, Serbesti gazetesi başyazarı Hasan Fehmi, Çemberlitaş Sultan Mahmut Türbesi’ndeki mezarı başında anılıyor.

        Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce, toplumun haber alma özgürlüğüne ve gazeteci cinayetlerine dikkat çekmeyi amaçlayan etkinlikler gerçekleştiriliyor.

        *

        Öldürülen meslektaşlarımızı bu yıl da saygıyla andık.

        Gazeteciler ne yazık ki, demokrasiyi tam olarak benimsememiş, hazmetmemiş pek çok ülkede olduğu gibi, bizim ülkemizde de Osmanlı İmparatorluğu'nun sön döneminden itibaren şiddetle karşı karşıya kalıyorlar.

        Yayımladıkları haberler, eleştiriler nedeniyle gazeteciler iktidar ve çıkar çevrelerinin her dönem hedefi oluyor.

        Özellikle yolsuzlukları, yasadışı ilişkileri, işlemleri araştırıp gündeme getiren basın emekçileri rüşvet ya da tehditle susturulamadıklarında cinayetlerle susturuluyor.

        *

        Kayıtlara ilk basın şehidi olarak geçen Hasan Fehmi Bey, 6 Nisan 1909'da İttihat Terakki yönetimi ve Sultan II. Abdülhamit'i sert dille eleştirdiği yazıları nedeniyle kurşunlara hedef olmuştu.

        İkinci basın şehidi Ahmet Samim Bey, Örfi İdare Harp Divanı'nın gizli işkence usullerine ait belgeleri yayımlamış, Soma-Bandırma demiryolu imtiyazının verilmesiyle ilgili perde arkası bilgilerini gündeme getirmişti.

        Gazetecilere yönelik baskı, tehdit, yıldırma ve şiddet Cumhuriyet döneminde de devam etti.

        Öncelikle askeri müdahalelerin yaşandığı dönemlerde basın çalışanları demokrasiyi askıya alan güçlerin hedefi oldu.

        1909-1988 arasındaki 79 yılda 25 gazeteci öldürülürken 1990'ların ilk yarısında Güneydoğu'da şiddetlenen çatışma ortamının da etkisiyle 27 gazeteci uğradığı saldırı sonucunda hayatını kaybetti.

        1989-2000 arasında öldürülen gazeteci sayısı 37'ye ulaştı.

        Günümüze kadar ise, toplamda tam 68 gazeteci cinayete kurban gitti.

        En son cinayet ise, geçen yıl 19 Şubat'ta Kocaeli'nde işlendi, Ses Gazetesi sahibi Güngör Arslan ofisinde uğradığı silahlı saldırı neticesinde canından oldu.

        *

        Yani aslına bakarsanız, ilk gazeteci cinayetinin üzerinden 114 yıl geçmiş olmasına rağmen fazla bir değişim yaşanmadı, temel insan hakları, özgürlük ve hukukun üstünlüğü gibi kavramların tehlikede olduğu toplumlarda gazetecilerin hayatları da daima tehlikede oldu.

        Demokrasi ve aydınlanma mücadelelerinde en ağır bedelleri hep gazeteciler ödedi.

        Gerçekleri dile getirenler sistematik olarak yasaklarla, işkencelerle, davalarla, hapislerle ve şiddetle karşı karşıya kaldılar.

        Ancak ne var ki, basın mensuplarını bir şekilde susturmaya çalışanlar asla başarılı olamıyorlar.

        Bir gazeteciyi sustursalar bile, peşinden onlarcası geliyor.

        Karartmak istedikleri, saklamayı planladıkları ne varsa, bir gün mutlaka ortaya çıkıyor.

        Şiddet can yakıyor, acı kayıplar yaşatıyor, fakat amacına ulaşamıyor.

        Kalemler yine doğru bildiklerini yazıyor, gerçekler gizlenemiyor.

        Diğer Yazılar