Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DÜN önce Habertürk’te Zülfikar Ali Aydın’ın, PKK/KCK yöneticilerinin, “Öcalan’ın atacağı adımlara bağlı kalma” kararı aldığı, bunu Kandil’e gelen HDP heyetine ilettiği haberi geldi. Habere göre, Suriye ve Irak’ta (IŞ)İD ile savaş sürdüğü için mutlak anlamda silah bırakmanın şu aşamada söz konusu olmadığı, ancak Türkiye’deki silahlı güçlerin geri çekilmesinin kararlaştırıldığı da belirtiliyordu.

        Daha sonra HDP heyetinin uzun yazılı açıklaması medyaya verildi. İçinden geçtiğimiz kritik döneme benzer anlarda Kandil’den gelen açıklamaların hemen hemen tümünde olduğu gibi hükümete eleştiriler ön plana çıkıyor, ama süreci riske atacak ölçüde meydan okumalardan dikkatli bir şekilde kaçınılıyordu.

        TEMEL İTİRAZLAR

        Hükümete yönelik bazı eleştirileri özetleyecek olursak:

        -“Somut olarak müzakere başlıklarında kalıcı barışa gidecek çalışmalar yapmak yerine, kamuoyunda gerçekliğe tekabül etmeyen beklentiler üzerinden algı yönetimi oluşturma çalışmalarıyla zaman harcama”,

        -“Müzakere mekanizmalarının oluşmaması, tarafsız bir izleme heyetinin çalışmaya başlamaması”,

        -“Meclis’e sevk edilen İç Güvenlik Paketi’yle tüm toplumsal muhalefetin tamamen sindirilmek istenmesi.”

        Özellikle İç Güvenlik Paketi’nin Kandil tarafından pazarlık konusu edilmek istendiği açık. Aslında bu paket hükümet tarafından, esas olarak Kürt siyasi hareketinin (KSH) kent merkezlerini temel çalışma (ve çatışma) alanı olarak benimsemesine cevaben hazırlanmıştı. Kandil de pakete direnişi ön plana alarak, bölgede kent merkezlerinde ele geçirdiği inisiyatifi bırakmaya niyeti olmadığını göstermiş oluyor.

        Dikkat edilirse çözüm süreci bağlamında başlangıçta kırsal kesimdeki silahlı güçlerin Türkiye’yi terk etmesi pazarlık konusu ediliyordu. KSH’nin Cizre, Yüksekova, Hakkâri gibi merkezlerde yeni bir stratejiyi hayata geçirmesi, özellikle de Kobani nedeniyle 6-7 Ekim 2014 günlerinde yaşananlarla birlikte hükümetin temel kaygısı kent merkezlerinde “kamu düzeninin tesisi” oldu. Sonuçta bir süredir, Kandil’in ve her ne kadar hükümet çevreleri bu gerçeği örtmek istese de İmralı’nın ellerindeki en güçlü kozun kentlerdeki “kamu düzeninin tesisi” sorunu olduğunu söyleyebiliriz.

        HEP AYNI YANLIŞ

        Tam da bu noktada Kandil’in, hükümeti algı yönetimi oluşturmaya çalışmakla suçlamasına geçebiliriz. Evet böyle bir çalışma var, ancak çok da başarılı olduğunu söylemek mümkün değil. Değil zira bu çalışma, artık iyice eskimiş ve inandırıcılığını kaybetmiş “İmralı iyi, Kandil kötü” önermesi üzerinden yükseliyor. Örneğin, HDP heyeti Kandil’e gitmek üzereyken medyada yine bol sayıda “Öcalan ile anlaşıldı, ancak KCK/ PKK yönetiminin ne yapacağı belli olmaz” minvalinde haber ve yorumlar çıkarıldı.

        Defalarca yazıp söyledim ama tekrarlamak şart: Öcalan’ın İmralı’da hapsedilmesinden belli bir süre sonra yürürlüğe sokulan ve son çözüm süreciyle birlikte iyice tırmandırılan “İmralı iyi, Kandil kötü” söylemini bir kenara bırakıp şu soru üzerine düşünelim: Şu ana kadar İmralı ile Kandil’in birbirlerini yıprattıklarına hiç tanık olduk mu? Geçen süre zarfında İmralı ile Kandil birlikte güçlenmedi mi? Gelinen noktada KSH altın çağını yaşamıyor mu?

        Ve yapılan son açıklamaya bakıp soralım: Burada Öcalan’ı zor durumda bırakabilecek herhangi bir ifade var mı? Daha açık soralım: Hükümeti eleştiriyi ön plana alan bu tür PKK/KCK açıklamalarının Öcalan’ın masada elini daha güçlendirdiği açık değil mi?

        Siyasi iktidar gelişmelerden ne derece memnundur bilemiyorum, ama açık kaynaklara baktığımda İmralı’sı, Kandil’i, partisi ve kitle tabanıyla KSH’nin sürecin gidişatından fazla şikâyetçi olmadıklarını, olmalarını gerektiren fazla bir şey yaşanmadığını söyleyebilirim.

        Diğer Yazılar