Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Washington'daki toplantıya girmeden önce telefonlarla ilgili defalarca uyarı aldık.

        Toplantı boyunca telefon konuşmak yasak, çalan telefon olursa onun sahibini anında infaz edeceklermiş gibi bir tavır da vardı. Hele telefonuyla toplantının fotoğrafını çekmek isteyen olursa onu direkt tutuklayıp Guantanamo Kampı’na götürecekler gibi görünüyor.

        Şimdi ben telefonumu tamamen kapatamam; çünkü Rana ile evliyim. Rana bir defasında, “Rüyamda bir kadınla olduğunu gördüm, söyle bana kimdi o kadın?” diyerek beni 48 saat azarlayabilmiş biridir.

        Onun için kocanın iki saat boyunca kapalı tutulan telefonu, boşanmak için açılacak davada gayri meşru ilişki kanıtı olarak hâkime sunulabilir. Halbuki eğer gayri meşru seks söz konusuysa benim telefonumu en fazla beş dakika kapalı tutmamın yeteceğini tahmin etmesi de gerekiyordu onun.

        Kendisinden aynı talebim olduğu zaman, “Ne yani bana güvenmiyor musun?” demekle yetinir ve bunun bana yetmesini bekler. Ben de bir defasında, “Ne yani bana güvenmiyor musun?” diyecek oldum, “Hayır güvenmiyorum” dedikten sonra bana güvenmeme gerekçelerini anlatmaya başladı.

        Şimdi tam hatırlamamakla birlikte gerekçelerini sıralaması galiba 48 saat sürmüştü. Sonuna doğru ben bile kendime “katiyen güvenilmemesi gereken insan” damgasını vurmaya eğilimliydim.

        Cep telefonumu sürekli açık ve cevaplamaya hazır tutmak, benim Rana’yla birlikte sürdürdüğüm hayatın kaçınılmaz bir parçası. O da sağolsun, hep en aranmaması gereken yerde muhakkak arar ve cevaplanamayacak sorular sorar.

        Gençken adını bile duymadığım ve katiyen tanımadığım kadınlarla neden gizlice buluştuğumu sorardı. Ben bunları başta “Saçmalama” diyerek geçiştirmeye çalışsam da baktım olmuyor, var olmayan kadınlarla olmayan ilişkilerim hakkında yalanlar söylemeye başlamıştım.

        O da tutmadı, başka bir taktik uygulamaya başladım. Bir ara var olmayan kadınlarla yaşanmamış ilişkilerimi Rana telefonda sorduğu zaman hemen kabul etmeye başladım ki konu kısa kesilsin.

        Şimdi bu kabullerimin bedelini ödemekteyim. İlişkimizde daima suçlu olan benim. Hayatımızda kötü giden ne varsa bunun sebebi hep benim. Ahlaken sıfırlanmış ve işe yaramaz bir kocayım ben. Ve bu ben ölünceye kadar da böyle sürecek; çünkü affedilme imkânım yok.

        İşte bu nedenlerden dolayı telefonumu daima açık tutuyorum.

        *

        Herkes cep telefonlarını kapadı ve odada büyük dikkat yoğunlaşması var, herkes konuşmacıyı nefesini tutmuş bir şekilde dinliyor. İğne düşse sanki sesi yankılanacak, o kadar tuhaf bir durum. Ve tabii ki tam o anda telefonum çaldı.

        “Bu defa acaba hangi gerçekte var olmayan kadınla yaşanmamış ilişkim yüzünden kabahatli olabilirim” diye düşünmeye çalışırken ekrana baktım ki arayan babammış. Saat farkını hesapladım, Türkiye’de gece yarısını geçiyor.

        O saatte araması için ya ölümle boğuşuyor olması gerekiyordu ya da sarhoş. Birincisi olamayacağına, yani o ölümsüz olduğuna ve 90 yaşına geldiği halde hâlâ 7 yıl sonrası için yaptığı planları bana anlattığına göre sarhoş olduğu kesindi. Zaten babamın sarhoş olmak için gece yarısını beklemesi gerekmez, bunun için Türkiye’de saatlerin sabah 11.00 civarında olması yeter de artar bile. 11.00’den sonrakiler ise sadece bir alışkanlık gereği; kurallar, aile geleneği yerine gelsin diye içiliyor.

        Açtım telefonu, “Baba şimdi konuşmam çok zor, önemli bir şey yoksa sonra konuşalım” dedim. Sanki öyle değil de, “Baba bana doya doya konuş” demişim gibi anlatmaya başladı. “Oğlum sana çok önemli bir keşfimi anlatacağım. Bugünlerde ben rom ile soğuk çayı karıştırıp içiyorum. Sana da tavsiye ediyorum” dedi. Ve romlu soğuk çayın insan sağlığına yararlarını anlatmaya başladı.

        Telefonu kapattığımda odada benim aslında bir DEAŞ militanı olduğum yolunda bir mutabakat oluşmaya başladığını hissettim. Ve sevimli davranmaya çalıştım. Bunda da pek başarılı olduğum söylenemez.

        Diğer Yazılar