Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HER an içeriye gelip bir adamın tüm hayatını belirleyecek kararını açıklayacak jüriyi mahkeme salonunda beklemekten daha sinir bozucu başka bir şey düşünemiyorum.

        En fazla 3 metre önümde oturan Hakan Atilla’yla yeniden sıcak biçimde selamlaştıktan sonra, benim sinirlerim laçka oldu, “Kimbilir onunki nasıl olmalı?” diye düşünüp üzüldüm.

        Şu anda Truman Capote’nin “Soğukkanlılıkla” adlı romanını yazarken neler hissetmiş olduğunu çok iyi anlıyorum. Benzetme gibi olmasın ama o kitabında Capote, iki katilin yakalanması ve yargılanma sürecini izlerken sanıklara idam günü ağlayacak kadar yakınlık hissetmeye başlamıştı. Ben de bu süreçte masum olduğuna kesinlikle inandığım Atilla’ya yakınlık hissetmeye başladım.

        JÜRİ İŞİNİ CİDDİYE ALIYOR

        Bu bekleme işkencesinin ne kadar süreceğini de bilmeden bekliyorsunuz. Dün sabah “Belki çabuk biter” diye umudumuz vardı, ancak jüri odasından hâkime iletilen istek notuyla bu umutlar da suya düştü. Bu süreçte jüri tamamen kapalı bir yerde tutuluyor, onlarla bir şeriften başka kimse görüşemiyor.

        Jüri karar hakkında oldukça titiz çalışıyor olmalı; çünkü istenenler arasında Reza Zarrab’ın tanıklık yaparken çizmiş olduğu şemalar ile savcıların oluşturduğu işlemlerin akışını gösteren ve işi yapanların fotoğraflarının asılı olduğu poster panoları da vardı. Bunlar hemen bulundu ve jüri odasına gönderildi. Önceki gün savunma, dosyalarını toplayıp götürmüştü, bu yüzden onlar bu talepleri karşılarken biraz zorlandılar.

        Jüri ayrıca Atilla’nın havalimanında tutuklanma anını gösteren videoyu da yeniden izlemek istemiş. Bu video da jüri odasındaki bilgisayarlara yüklendi. İnsanda kesinlikle Atilla’ya sempati yaratan bu videonun jüri tarafından istenmesi bende bir umut yarattı.

        Tam bunlar bitti derken jüriden başka talepler iletildi yargıca. Bolca kırtasiye malzemesine ihtiyaç duyuyorlardı. Not almaya yarayan defterler de istediler.

        Bütün bunlara bakınca, “Jüri galiba önceki gün 4 saat boyunca sadece yargıcın talimatlarını okumakla yetindi ve davayı konuşmaya bugün (dün) başladı” diye düşündüm.

        Eğer durum böyleyse kararın hızlı çıkması da hayli zor olacak. Buradaki yaygın tahmin, kararın bugüne (cuma) kalacağı yolunda ama tabii her an bir sürpriz de olabilir.

        Beklerken bir ara mahkeme salonunda bulunan Atilla, yanında oturan avukatı Cathy Fleming’in cep telefonunu aldı ve ekranda bir şeylere bakmaya başladı. Bu “Acaba karar öncesinde eşi ve çocuğuyla mesajlaşıyor mu?” düşüncesini doğurdu bende. Bir ara ona yeni alınmış bir gömlek getirildi, o da giymek için salona girmeden önce tutulduğu odaya gitti.

        TÜRK GAZETECİLER SUÇLANDI

        Ben bir ara sıkıldım ve gazete okumaya başladım. Yanıma, bana düşman olduğunu düşündüğüm bir görevli geldi ve gazete okumanın yasak olduğunu söyledi. Ben kızmaya fırsat bulamadan nedenini de açıkladı. Eğer jüriden biri salona girer ve gazetede davayla ilgili bir haber görüp etkilenirse diye yasaklıyorlarmış gazeteyi. İnsana çok mantıksız gelebilir, ama yasa böyleyse uymaktan başka bir çare yok.

        Türklerin birbirleriyle sohbet etme arzusunun önüne Amerikan adalet sisteminin çıkması mümkün değil görünüyor. Yargıç Berman ve mübaşir bizi defalarca uyardı, ama bizler ilk başlarda biraz sussak da sonra yine başlıyoruz yüksek sesle sohbete.

        Bu arada Türk gazetecileri de jüri odasının içine bakmaya çalışmakla suçladı Yargıç Berman. Ben yayın yönetmeni olsaydım bakmaya çalışmayanı işten atma sebebi bile sayabilirdim, ama bu defa bakmaya çalışan ben değildim; ben sadece jüri üyelerinin yolunu kesmekle suçlandım.

        Diğer Yazılar