Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        24 saat boyunca siyasetle yatıp kalkan Washington kadar şehrin yaşam kültürüne dedikoduyu sindirmiş başka şehir görmedim. Akşamüstü saatlerinde çeşitli birimlerden insanların buluşup konuştuğu mekânlarda son günlerde başlıca 3 konu tüm sohbetleri belirliyor.

        Washington’un medya, siyaset, bürokrasi ve ulusal güvenlik cemaatlerinin son günlerde hararetle tartıştıkları konular şöyle:

        NÜKLEER SAVAŞ

        1- Beyaz Saray’da, Kuzey Kore’yle ilgili son derece tehlikeli sonuçlar doğurabilecek konuşmaların yapıldığı söyleniyor. Ulusal Güvenlik Danışmanı H.R. McMaster’ın, Başkan Trump’a sürekli olarak Kuzey Kore’ye bir ders verilmesi gerektiğini söylediği ve bunun için “Bloody Nose” (Kanlı Burun) adını verdiği bir strateji geliştirdiği anlatılıyor.

        Bu stratejinin adı, bir tartışmada taraflardan birinin erken davranıp karşısındakinin burnuna bir yumruk çakarak kanatmasından alınmış. Bu saldırgan tavrın, tartışmanın daha da büyümesini engelleyeceği düşünülüyor. McMaster da nükleer silah tartışmaları sürerken Kuzey Kore’ye nükleer olmayan sürpriz bir saldırı yapılmasını ve ülkenin askeri gücüne ağır bir darbe vurulması gerektiğini Trump’a sürekli anlatıyormuş.

        Yine anlatılanlara göre, Trump’ın en yakınındaki bir ismin böyle tehlikeli bir fikri konuşuyor bile olması Savunma Bakanı James Mattis ile Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’u panikletmiş. Onlar böyle bir saldırı yapıldığı takdirde Kuzey Kore’nin anında Amerika’ya olmasa bile Güney Kore’ye veya Japonya’ya saldıracağını söyleyerek Trump’ın ikna olmasını engellemeye çalışıyorlarmış.

        McMaster ise Kuzey Kore’nin böyle bir saldırıya cevap vermeye korkacağını savunuyormuş. Beyaz Saray içindeki tartışmaları izleyen uzmanlar, patlayacak bir nükleer savaş felaketinin sonuçlarını McMaster’a verdikleri raporlarda hatırlatıyorlarmış. Washington’un ulusal güvenlik cemaatinin tecrübeli isimleri, bu kadar tehlikeli bir konunun Beyaz Saray’da düşünülüyor bile olmasını şaşkınlıkla karşılıyorlar.

        ŞİMDİ NE YAPACAK?

        2- Michael Wolff’un yeni kitabı zaten bu çevrelerde konuşuluyordu. Şimdi yine bu kitabın da etkisiyle Steve Bannon’un yaşadığı hızlı düşüş en favori konu oldu. Beyaz Saray’ın eski başstratejisti görevinden ayrıldıktan sonra Breitbart News adlı “alt-right” yayındaki görevine dönmüştü. Sağ kesimi yönlendiren bu medya aracılığıyla siyasi savaşını sürdüren Bannon’un ismi Breitbart ile özdeşleşmişti.

        Hatta Washington’da, “Breitbart elçiliği” olarak adlandırılan Kongre’ye yakın şirket merkezinden sürdürülen yayının, Steve Bannon olmadan yapılamayacağı düşünülüyordu. Ancak son zamanlarda Trump ve çevresine yönelik saldırılarını artıran Bannon ile Trump’ın arası açılmaya başlayınca ona yönelik bir tepki de bekleniyordu.

        Beyaz Saray sonunda Bannon’un eski yoldaşlarını ve arkadaşlarını seferber edip Breitbart News’ün sahibesiyle temasa geçti. Breitbart News’ü kuran işadamı Andrew Breitbart, 2012 yılında öldükten sonra şirketin başına eşi Bayan Mercer geçmişti. Onun, son zamanlarda Bannon’un çok ön plana çıkmasından ve Trump’a karşı saldırılarını artırmasından rahatsız olduğu söyleniyordu. Sonunda Bayan Mercer, Steve Bannon’un Breitbart ile tüm ilişkisini kesti.

        Ayrıca onun Sirius adlı uydu radyodan yaptığı programlar da sona erdirildi ve Mercer, artık Bannon’un savunduğu tüm politik amaçlı oluşumlara verdiği büyük paraları da vermeyeceğini söylüyor. Anlayacağınız bir gün önce Washington’un mutlak hâkimiymiş gibi gezen Bannon, bir gün içinde neredeyse görünmez oldu. Ama tabii başka bir patron gücü desteği bulursa buna cevap vermeden de duramayacağı söyleniyor.

        OPRAH WINFREY

        3- Kendi halkla ilişkilerini yapmakta olağanüstü başarılı olan Oprah Winfrey’in son Altın Küre ödüllerinde yaptığı konuşmanın çalkantıları sürüyor. O konuşmadan sonra Oprah’ın 2020’de başkan adayı olmasının kendisine yakışacağı söylenmeye başlandı. Bu konuda sosyal medyada kampanya yapanlar da var.

        Arkadaşları, çeşitli talk şovlarda bu fikri yayıyor. Bu tür tartışmaların dışında kalması imkânsız olan Başkan Trump da “Oprah’ın başkan adayı olacağını sanmıyorum” dedi. Bunun üzerine onun yıllar önce, “Eğer başkan olursam başkan yardımcısı olarak Oprah Winfrey’i seçerim” dediği konuşma çıkarıldı arşivden. Durum böyle olunca siyasetle ilgili konulardan özel zevk alan Washington’un dedikoducu sınıfının, bu konu üzerine atlaması da sürpriz olmadı.

        Şunu söylemeliyim ki, Oprah’ın başkan olması ihtimalini benim kadar saçma bulan pek yok gibi. Çoğu, “Eğer Trump başkan olduysa o neden olmasın” tavrında. Aslında biraz sakin düşünülürse bu fikir de doğru gibi geliyor insana.

        Diğer Yazılar