Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        29 Ekim ruhunun verdiği duygular ile ülkemiz hakkında dün düşünürken eskiden yazmış olduğum şu yazıyı yeniden paylaşmam gerektiğine karar verdim;

        Atatürk’ün düşüncesi, felsefesi Türkiye’de bazı çevrelerce 'acil durumlarda kırıp açın' yazılı cam kutunun içinde tutulan malzeme muamelesi görüyor.

        Ne zaman sıkışılsa, tıkanılsa, yani acil duruma geçilse, onun düşünceleri o anlık hatırlanır gibi oluyor.

        Hatırlıyorum da 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında AK Parti Ankara merkezine büyük bir Atatürk posteri asılmıştı ya, işte bunun gibi bir şey.

        Bu ve buna benzer anlık duygu patlamaları bizler gibi Atatürk’ün tüm düşünce sistematiğini gerçekten kendi hayatına içselleştirmek isteyen insanlara bir umut verse de anlık tıkanıklık, sıkışma durumu geçince insanlar yine can simidi gibi sarıldıkları o düşünceyi hemen unutup gerçek yüzlerini gösterebiliyorlar.

        Tabii bu durumun olmasında Atatürk’ü sadece arada bir gerektiğinde hatırlayanların değil aynı zamanda onun düşüncesi doğrultusunda yaşadığını ve siyaset yaptığını iddia edenlerin onun düşüncesi adına yaptıkları yanlışların da rolü büyük.

        Anlayacağınız bu toplum varlık nedenini borçlu olduğu kurucusuna bir anlamda ihanet içindedir.

        Bugünler onun düşüncesine, bizlere önerdiği var olma biçimine özellikle sahip çıkmamız ve onun düşüncelerini kendimize sağlam biçimde içselleştireceğimiz günlerdir.

        ATATÜRK'E KARŞI OLMAK

        Tabii ki her vatandaşın mantıklı ve sakin düşünmek kaydıyla Atatürkçü düşünceye karşı olmak ve bunu dile getirmeye hakkı vardır. Haktan da öte bu da bir demokratik ihtiyaçtır. Karşı olanı iyi anlayarak karşı olunanı daha iyiye taşımak imkanı vardır. Ancak en karşı olanımız bile bugün şunu görmelidir artık;

        Atatürk’ün temelini oluşturduğu laik, demokratik modern cumhuriyete sahip çıkmak artık bir tercih meselesi değil Türkiye için bir ulusal güvenlik meselesidir.

        Osmanlı imparatorluğu yıkılırken onun eski hakimiyetindeki topraklarda, bugünün belalı siyasi coğrafyası, emperyalizmin merkezlerinde çizilirken Atatürk bizleri bu belanın dışında tutmak ve ilerde gerekirse bu coğrafyaya tekrar yön vermesi, liderlik yapması için gereken ilkeleri koyarak cumhuriyetimizi kurdu.

        Atatürk ancak modern, laik, çağdaş, demokratik bir cumhuriyetin bu bölgede sağlam ve parlak bir geleceğe sahip olacağını ve ancak bu kavramları kendi siyasi ve sosyal yapısında uyum içinde birlikte yaşatabilen bir Türkiye’nin güçlü ve lider ülke olacağını gördüğü için büyük bir düşünür ve dünya lideridir. Ne yazık ki bu gerçeği bizlerden daha çok dünya daha iyi görüyor.

        Bu cumhuriyet kendi varlığının temelini oluşturan modernlik, laiklik, çağdaşlık ve demokratiklik ilkelerini kendi içine uyumlu yaşatabilirse ancak o zaman sakin huzurlu ve geleceği parlak bir Müslüman ülke olmuştur.

        TÜRKİYE'Yİ JONGLÖR GİBİ YÖNETMEK

        bu dört ilkeyi birbiriyle uyumlu dengeli, bir tanesi diğerlerini baskı altına almadan yaşatabilmek kolay iş değildir.

        Bu dört ana ilkeyi dengeli ve düzgün bir arada tutarak cumhuriyeti sürdürmek ciddi bir jonglörlük yeteneği gerektiriyor.

        Türkiye’yi yönetmek işte bu nedenle çok zordur.

        Yönetenler eğer dört ilkeden bir tanesinin yere düşmesine izin verirlerse cumhuriyet ve Türkiye’nin geleceği tehlikeye düşer. Hayatımızın uyumu bozulur, toplum olarak mutsuz oluruz.

        Cumhuriyetimizi dört sağlam ayağı olan bir koltuğa benzetebiliriz. Ayaklardan bir tanesi kesildiğinde ne o koltuğa oturulabiliriz ne de hayatın tadı tuzu kalır.

        ULUSAL GÜVENLİĞİMİZ

        Bu dört ana ilkeye sahip çıkmak bizlerin artık ulusal güvenlik sorunumuzdur, çünkü Türkiye Cumhuriyeti'ni bölgemizde, bırakın bölgemizi, dünyada biricik yapan güçlü kılan şey modern çağdaş laik demokratik bir Müslüman ülke olabilmemizdir veya bu potansiyelin Atatürk tarafından genlerimize kazınmış olmasıdır. Bunlara gerçekten sahip çıkacak bir Türkiye ve onun liderleri gerçekten de dünya lideri olacak, global saygınlığa kavuşacaktır.

        Atatürk’ün kurduğu bu cumhuriyet ve onun temel ilkeleri sadece acil durumlarda hatırlanacak şeyler değil hepimizin hayatlarımıza içselleştirmemiz gereken yaşamsal önemde ilkelerdir.

        Bu gerçeği bugün her zamankinden daha fazla hatırlamamız gerekiyor.

        Diğer Yazılar