Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bilmem farkında mısınız ama bir çoğunuzun saçma sapan yazılar diye nitelendirdiğine emin olduğum ama bazılarınızın da mizahının keyfini çıkardığına inandığım bu yazılarımın 14’üncüsünü dün yazmıştım.

        Yaşamakta olduğumuz bu günler nedeniyle sanki 14’üncü günde illa da bana özel bir şeyler olması gerekiyormuş gibi geliyordu.

        Yurtdışından gelenler 14 gün öğrenci yurtlarında tutuluyor, bazıları evlerine gönderilseler dahi 14 gün çıkmamaları isteniyor,

        tedavisine başlananlar için 14 gün önemli deniliyor falan filan derken bütün bunların toplam etkisi yüzünden bilinçaltımda 14’üncü yazımın da özel bir önemi olması gerektiğine inandırdım kendimi.

        *

        Türk olduğum için 14’üncü yazıyı tamamlar tamamlamaz halkımızın geneli gibi ilk aklıma gelen şey "Evden çıkıp biraz dolaşayım bari" diye düşünmek oldu.

        Bunun mantıksız olduğunu bildiğim halde yurttaşlarımızın geneli gibi kendimi tutamayıp hazırlanmaya bile başlamıştım. Rana'nın bana acıyarak bakmasına rağmen kıyafetlerimi giydim

        Türkiye’de yaşanılanlara bakınca bu tepkimin biz Türklere özgü bilinçdışı ve önlenmesi imkansız bir davranış olması ihtimali büyüktü.

        Tedaviye acil ihtiyacı olan bir tür hastalık da olabilir, bu ilk fırsatta kendini amaçsız dışarılara atmak dürtüsü.

        Buna artık bilim kurulu karar versin.

        *

        Aslında normalde ben ‘dışarıdan’ genelde hoşlanan bir insan değilimdir.

        Türkiye’de de dışarısı bana çekici gelmez; şu anda bulunduğum Long Island'da ise insanlar arabaları içinde yaşadıklarından ve sokağa çıkmadıklarından dışarısını özellikle çekici kılabilecek, ilginç olabilecek insan malzemesi burada zaten bulunmuyor.

        Sokakta insan olsa dahi benim bir insanı ‘ilginç’ bulabilmem için onun benden daha fazla delirmiş olması gerekiyor.

        Bir defa benden daha fazla delirmiş insan bulmak -ben çıtayı hayli yükseltmiş olduğumdan- gün geçtikçe daha zor olmaya da başladı. Long Island’da ise benim kadar delirmiş olanlar ya evlerinden çıkarılmıyorlar ya da olması gerektiği yerdeler yani tımarhanedeler.

        New York’ta ilginç olabilecek tüm insanlar Manhattan sokaklarındalar.

        Bugünlerde Manhattan’a gitmek koronovirüs soslu pasta yemek kadar mantıki bir girişim olacağından, "Sadece benden bile daha delirmiş insan görmek için bu riski göze almaya değmez" diye düşündüm sonunda.

        Rana bunu ne kadar kabul etmese de bence hala daha rasyonel kararlar verebiliyordum. Bunu da yakında bırakacak olabilirim ama şimdiki durumum böyle.

        *

        Bir de tabii dışarıya çıkmaya ne kadar kararlı olsam da bir de Rana engelini aşmam gerekecekti.

        Obenim yaşım ve bazı özel nedenleri nedeniyle dışarıya çıkar çıkmaz -örneğin evin kapısının önünde dahi- şak diye düşüp ölmeyi başaracağımı düşünüyor.

        Bahsettiğim özel nedenlere -bunlar beni hayli yıpratan şeyler olduğundan- hiç girmeyecektim ama merak içinde kalmayın diye bunlara da mecburen gireceğim.

        Bu iyiliğimi de unutmayın ve benim okuyucuları için saçlarını bile süpürge yapabilecek türde bir yazar olduğumu hep hatırlayın.

        Yaşım dışında beni bu gibi ortamlarda tehlikelere açık kılan özel nedenler Rana’ya göre şöyle:

        1-Nerdeyse 360 dereceyevaran düzeyde şaşı olmam.

        2-Benim "Sadece sakarlık işte" diyerek önemsizleştirmeye çalıştığım olağanüstü boyutlara varan genel bir motor dengesizliğine sahip olmam.

        3-Hayatımda yaptıklarımın neden-sonuç bağlantılarını kuracak kadar rasyonel düşünme ihtimalimin artık bulunmaması.

        4-Bir de bunların üstüne çirkin de olmam.

        Tabii bunlar Rana’nın yaptığı değerlendirmeler, ben dördüncüsü hariç hiç birini kendime yakıştırmıyorum.

        *

        Ama yapacak bir şey yok ben katılmasam da onun bu değerlendirmesinikabul etmek zorundayım.

        Bu koşullar nedeniyle içgüdüsel olarak 14’üncü yazımı tamamladığım anda dışarıya çıkmak için hazırlanmaya başlasam da ayakkabılarımı bir türlü bulamıyordum.

        Rana’nın bunları sadece saklamış olmasını umuyordum çünkü eğer tamamen attıysa sokağa çıkmak vakti geldiğinde benim katiyen çıkamamam için bir neden daha oluşmuş olacaktı.

        Daha önce anlatmış olduğum gibi son derece sıhhatsizleşen yemek adetim, örneğin 'mac and cheese' (eritilmiş peynirli makarna) gibi şeyleri sevmeye başlamış olduğumdan, evde herkes kapıdan çıkıp giderken ben o gün geldiğinde 350 kilo olacağımdan kapıdan sığıp çıkmayacaktım. Zaten bundan korkuyordum, ilk korkum buydu şimdi de eğer Rana tahmin ettiğim gibi ayakkabımı attıysa o gün geldiğinde sürpriz biçimde 200 kilo civarında bile kalsam da kapıdan bir şekilde sığsam dahi bu defa da ayakkabım olmadığından çıkamayacaktım.

        *

        Ben bu korkularımı bir köşede sessiz biçimde yaşarken Rana ayakkabımı atmadığını söyledi. Ben "Neden atmadın ki sana bu yakışırdı" deyince de "Seni evden kovmuş olduğumu unutma. Temelli gitme zamanın gelince rahat çık diye ayakkabınısadece evde sakladım" dedi.

        *

        Bu konuşma bana yazılarımın 14’üncü gününde bana zaten özel bir şey olmuş olduğunu hatırlattı. Evden artık temelli atılmıştım. Daha önce de buna benzer şeyler olmuştu ama galiba bu defa durum ciddi olmalıydı. Çünkü bakın normalde ayakkabımı çöpe atması gereken karım bile evden gidebilmem için bunları evde tutmuştu.

        *

        Sonuçta evden kesin atılma biçiminde de olsa nihayet 14’üncü günde bana da özel bir şeyler olmuştu. Bunu istemeden de olsa genel eğilimlerimize uyan bir dışarı çıkma olması da kaderin garip bir cilvesiydi, özel bir şey yaşadığıma ne kadar mutluyum tahmin edemezsiniz…

        Diğer Yazılar