Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Eski günlerde Manhattan’ın en ikonik, en çok üzerinde konuşulan binalarından bir tanesi olan (‘Şeytan Marka Giyer’ filmini hatırlayın) Times Square’deki eski Conde Nast binasının 7 katını Tik Tok şirketi kısa süre önce satın aldı. Binada 150 milyon dolar daha harcayarak bazı tadilatlar da yaptırdı. Kısa videoları paylaşma platformu olan Çin kökenli şirketin bu adımı New York’un emlak ve iş çevrelerinde çok konuşuluyor.

        Bu çevrelerde bir diğer konuşulan gelişme de yine bir başka ikonik bina olan ve ‘siyah kaya’ olarak da bilinen CBS binasının satılık piyasasından çekilmesiydi. Bir süredir 1 milyar dolar fiyatla piyasada satılmayı beklemekte olan bu binanın sahiplerinin piyasadan çekilmelerinin anlamının ne olduğu üzerine konuşuluyor.

        *

        Anladığım kadarıyla 4 ay önce dünyanın en canlı, en fazla paranın döndüğü emlak piyasası olan Manhattan’da bu piyasada olağanüstü bir belirsizlik var. Büyük şirketler tarafından kullanılan gökdelenlerle dolu olan bu piyasada uzun vadede işlerin tekrar düzeleceği genelde düşünülüyor ama bu uzun vadenin kaç yıl anlamına geldiğini kimse de net söyleyemiyor.

        Kısa vadede piyasadaki iş hacminin yüzde 60 ile yüzde 70 arasında daralacağını söyleyen kötümserler de var ama piyasanın en güçlü emlak şirketlerinden bir tanesi olan ve World Trade Center ile Conde Nast binasının da sahibi olan Durst şirketinin sahibi Douglas Durst o kadar kötümser değil gibi gözüküyor.

        REKLAM

        *

        Douglas Durst kendisine konuyu soran habercilere "Yakında tekrar çalışmaya başlayacak büyük şirketlerin bu koşullar altında ne kadar ofis alanına ihtiyaç duyacakları henüz net değil. Bunu görmek için beklemek gerekiyor" şeklinde konuşuyor.

        Bu şirketlerde eskiden olduğu kadar sayıda çalışanın kısa vadede olmayacağı kesin ama sayı aynı kalsa bile onların bir kısmını evden çalıştıracakları da biliniyor.

        *

        Ancak illa da işte bulunmaları gerekenler de hem sosyal mesafe konusunda duyarlı olacaklar hem de Center for Disease Control’un (CDC) yüksek binaları olan şirketler için getirmiş olduğu yeni ofis genişliği ve sosyal mesafe kuralları bulunuyor.

        Bu sosyal mesafe kuralları çerçevesinde çalışan sayısı azalsa dahi şirketlerin daha fazla alana, daha büyük toplu çalışma alanlarına ihtiyaç duyacakları düşünülüyor. Bu nedenle ve bunun yanında ilerde ekonomi canlandığı takdirde şirketlerin yeni bina alanlarına ihtiyacının artması ihtimali var planları yapılıyor bazı güçlü emlak şirketlerinde.

        *

        Şirket binalarında kısa vadede daha büyük sorunun asansörler konusunda yaşanacağı düşünülüyor. Çünkü yine CDC’nin getirdiği kurallar doğrultusunda asansöre birden fazla kişi alınamıyor. Eğer bu kural böyle kalacaksa bir şirket bütün çalışanlarının bina içinde yerini alabilmelerinin 4 saat süreceğini hesaplamış durumda, tabii ki bu da yapılabilir bir şey olamayacak.

        *

        Yani güçlü emlak şirketleri Manhattan’da emlak talebinin uzun vadede düşmesinin mümkün olmadığını düşünüyorlar veya bunu umuyorlar diyelim. Bazı emlakçılar aynı şeyin 11 Eylül saldırasından sonra da yaşanıldığını anlatıyorlar. O dönemde binalar çöktükten sonra bölgedeki şirket kullanımı için elverişli binalara talebin kısa vadede düştüğünü ama orta vadede bölgedeki iş yerlerinin sayısının ve binalara talebin arttığını söyleyenler bu defa da Manhattan'da aynı gelişmenin yaşanması ihtimalinin yüksek olduğunu söylüyorlar.

        *

        Büyük şirketlerin iş yeri binaları açısından emlak piyasasında bunlar olurken şu anda en fazla talebin hem konut hem de işyeri olarak kullanmaya elverişli loft türü mekanlara olduğu söyleniyor. Daha çok sanatçıların hem yaşamak hem de çalışmak için tercih ettikleri bu loft türü mekanların piyasasının canlı olduğu ve bu canlılığın daha da artacağı söyleniyor.

        *

        Ben dün bir arkadaşın kullandığı arabayla Beşinci Cadde'de bir gezinti yaptım. Gördüklerim hem korkunçtu hem de moralimi çok bozdu. Büyük markaların hepsinin vitrinleri tahta duvarlarla çevrilmişti, şehir ölmüş gibi geldi bana. Korkunç bir distopi filmi gibiydi gördüklerim, şehrin bir daha canlanması zor gibi de geldi bana. Ama şehrin iç dinamiklerini benden çok daha iyi bilen emlakçı çevreler benimle aynı fikirde değiller gibi gözüküyor. Bakalım neler olacak ileride. ama kesin olan bir şey de var ne hayatımız ne popüler kültür ne de iş yaşamları eskisi gibi bir daha olamayacak, en azından oldukça uzun süre bu şekilde kalınacak.

        Diğer Yazılar