Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Global dünyamız düşünceli davranma ve sakin kararlar ama yeteneğini maalesef gittikçe kaybettiğinden birçok ülke fazla plan yapmadan 'normalleşme' denilen sürece geçti.

        Ve bunun bedelini de hemen her ülke ödedi.

        Dünyanın gayet tabii ki salgının ilk ayında olduğu gibi kalmasına imkan yoktu. İnsanlar da hiç bir yerde dayanamazlardı buna... Hele bizim gibi genlerinde Akdenizlilik bulunan ülkelerdeki insanlar katiyen dayanamazdı o ilk günlerdeki durma.

        Ayrıca o durum sürseydi birçok ekonominin çökmesi de devreye hızla girebilirdi.

        Bütün bunları anlamakla birlikte bu adına 'normalleşme' denilen süreç üzerine biraz düşünmeli ve tartışmalıyız diyorum.

        Türkiye’nin normalleşmesinde olan bitene bakınca buna bizlerin de acil ihtiyacı olduğu belli.

        *

        Normalleşmenin nasıl olacağı konusunda temelde iki model çatışıyor.

        1- Bir tanesi benim 'New York Modeli' dediğim yaklaşım...

        2- Diğeri de hızla, çabuk adımlarla normalleşmeyi savunan ‘Acilci Model'.

        *

        İlk önce ikinci modelde neler olduğunu anlatayım da sonra New York Modeli'ne geçerim.

        Hızla normalleşmeyi savunanlar bunu birçok iş yerini birbiri ardına açarak ve sosyalleşme alanlarını hızla devreye sokarak yaptılar.

        Bunun sonucunda ne oldu biliyor musunuz bu tür yerlere dair grafiklere baktığımızda hızlı normalleşen tüm yerlerde normalleşme başladığı noktadan itibaren grafik çizgisinin yukarı dönüp tırmanmaya başladığı görülüyor.

        Yani normalleşmenin olduğu günden itibaren bu yerlerde salgın tırmanışa geçti.

        REKLAM

        *

        Şimdi New York Modeli'ne gelelim.

        Bunu biraz üzülerek de yapıyorum çünkü salgının başından bu yana ben New York’un Türkiye örneğine bakması gerektiğini söyleyen yazılar da yazdım. O gülerde durum gerçekten de öyleydi. Şehrin semalarında leş kargalarını uçmaya başladığı o günlerde New York salgın üzerindeki kontrolünü kaybediyordu az daha. Şimdi ise Türkiye’nin New York’u model alması gerektiğini söylemek zorundayım

        Baştaki sallantıdan sonra sadece verilere bağlı kararlar veren bir ekip valinin yönetiminde devreye girdi. Ne yaptı bu ekip; sahadan en son gelen salgınla ilgili veriler doğrultusunda o veriler neyi gerektiriyorsa onu tavizsiz uyguladılar. Siyasi kaygılar tamamen devreden çıkarıldı verinin gerekleri siyasi açıdan popüler olmasa da yine de uygulandı.

        *

        Ve New York veriler öyle dediği için ABD’nin ekonomisi en güçlü eyaletlerinden bir tanesi olduğu halde ve hızlı normalleşmeyi hepsinden fazla istediği halde en geç ve en temkinli açılan eyaletlerden bir tanesi oldu.

        *

        Daha önce New York eski belediye başkanı olan Michael Bloomberg eski okulu olan Johns Hopkins’in meşhur tıp fakültesini devreye sokturdu ve New York için kovid testi pozitif çıkmış olanların geçmişe yönelik temasların haritasını çıkartan bir program geliştirdiler.

        New York test sayısını günde 60 bin ortalamaya çıkardı. Ve sonuçta normalleşme başladığı günden itibaren şehir ve eyalet için tüm grafiklerde eğriler aşağıya doğru gidiyor. Bir tek burada durum böyle. Örneğin bendeki son rakamlara göre yapılan 60 bin testten sadece yüzde 0.96’sı pozitif çıkmış. Günde hastaneye yatırılanların sayısı da tüm eyalette 100’ün altına iniyor. Ölüm sayıları da düşük çift haneli sayılarda.

        Ortada kesin bir başarı hikâyesi olduğu bariz. New York bu sürece dünyanın salgın sıcak noktası olarak başlamıştı ve şu anda kısa sürede en iyi durumda olan bölgelerden bir tanesi.

        Açılmalar hep kademeli ve kontrollü olarak yapılıyor ve her açılıştan sonra yine testeler yapılarak gidişat kontrol altında tutuluyor.

        Sonuçta bütün bunları anlattıktan sonra umarım hangi normalleşme modelinin daha doğru olduğunu ve hangisinin Türkiye’ye daha uygun olduğunu açıkça da söylememe gerek yoktur.

        Diğer Yazılar