Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Arada bir buluşup hayat ve Türkiye hakkında sohbet ettiğim arkadaşımla uzun süreden sonra nihayet bizim evde tekrar buluştuk.

        Gündelik sohbetler dışında gündemimiz Türkiye idi her zaman olduğu gibi.

        Yeni şartlar altında derinlikli sohbet de zor oluyor. Bir defa birbirimizden uzak oturmak zorundayız, bir de suratta maskeler olduğundan birçok lafı tekrarlamak gerekti.

        Ama sonuçta yine de her zaman olduğu gibi tatmin edici, insanı düşünmeye iten güzel bir sohbet oldu.

        *

        Ben yeni dönemde ülkelerin felsefeye her zamankinden çok daha ihtiyacı olduğunu savunuyorum.

        Çünkü dünyanın girmiş olduğu son derece zor koşullarda kendi felsefesini düzgün tutmayan hiç bir ülkenin ayağını sağlam basmasının ve dayanabilmesinin mümkün olmadığını düşünüyorum.

        Son dört ayda dünyada yaşadıklarımız bize dünyada hiç bir ülkenin, geçmişte büyük filozoflar çıkarmış olsalar da ancak felsefeden gelebilen sakinliğe ve hayata dayanabilme gücüne sahip olmadıklarını gösterdi.

        *

        Her zaman çeşitli ideolojileri ve siyasi düşünceleri bulunan Türkiye’de de gündelik yaşamlarımızı daha çekilebilir daha kolaylaştırıcı kılan bir felsefi gücümüz bulunmamakta.

        Bu bizi aslında güçsüzleştiren bir durum.

        Ve son dönemde şikayetçi olduğumuz bazı gündelik yaşam davranışlarının ortaya çıkmasına da bu felsefi boyut eksikliği neden oluyor.

        REKLAM

        *

        Ben insanlarımıza gündelik yaşamlarında kullanabilecekleri felsefelerin öğretilmesinden yanayım.

        Belediyeler zaten yerel düzeylerde birçok becerileri öğreten kurslar açıyor.

        Bu kurslara bir de felsefe öğreten ‘Hayat Okulları’ kurslarının eklenmesi gerektiğini söyledim.

        *

        Arkadaşım o anda açık olan Türk haber kanalını işaret ederek "Bu şekilde davranabilen insanlara sen felsefe öğretilmesini mi öneriyorsun yani, bu olabilir mi?" dedi.

        o anda salgın koşullarında kurallara sokakta nasıl uyulmadığını anlatan bir haber vardı.

        Haberde bazı insanların maskelerini ağız burunları dışında vücutlarının diğer her bölgesine asabildikleri görülüyordu.

        Özellikle gençlerin bu tarzı dünyada bir tür trend olduğunu sanmaya başlamalarından olsa gerek maskeleri çene altında tutmayı tercih ettikleri görülüyordu.

        Çene altı maske bir kişilik göstergesi değil bunu Amerika’da bazıları öyle sanıyor olabilirler ama bu sadece bir aptallık o kadar. Maskeler çene koruyucu değil!

        Haberde ayrıca birbirinize pek yaklaşmayın denildiği halde buna uymayanlar tabii ki çokça görülüyordu.

        Sokakta insanlar her an durup dururken birden uzun eşek oyunu oynamaya fırsat arıyor gibiydiler.

        *

        Arkadaşım "Bu şekilde davranabilen bu insanlara sen kurslarda felsefe öğretilmesini mi öneriyorsun yani, bu manasız bir şey’ dedi

        Ben "Aynen bunu öneriyorum üstelik bu konuda ısrarlayım da, bunun Türkiye’de kesinlikle yapılabilir olduğunu düşünüyorum.

        Senin televizyonda bana örnek olarak gösterdiklerin sana bir şey söylüyor bana ise farklı başka bir şeyi söylüyor.

        Gördüklerimiz bana insanlarımız kendileri farkında olmasa da, bunun bilincinde olmasalar da hepsinin aslında birer felsefe ekolünde zaten olduklarını ortaya koyuyor. Kimisi varoluşçu, kimisi nihilist, kimisi de sofist aslında. Jean Paul Sartre, Nietzsche veya Seneca’yı okumamış olabilirler ama içlerinden gelen biçimde davrandıklarında yine de felsefi birer tavır alıyorlar.

        Benim önerdiğim kurslar işte bunların farkında olmadan sergiledikleri felsefi tavırları öğrenme ve daha düşünceli davranmalarını veya davranışlarını değiştirmelerini sağlayacaktır" dedim arkadaşıma.

        REKLAM

        *

        'Hayat Okulları' önerimde modelim gayet tabii ki Alain de Botton’un 2008 yılında başlatmış olduğu 'School of Life’ girişimiydi. Bu okullarda amaç insanlara nasıl daha tatmin edici daha içi dolu hayatlar yaşanabileceğinin öğretilmesidir. Bunlardan şu anda çeşitli ülkelerde 10 adet var.

        Özelikle halka kurslar açma deneyimleri bulunan İstanbul, İzmir ve Ankara belediyelerinin öncülüğünde hayat okulları zincirlerinin oluşturulmasını öneriyorum.

        *

        Bu zor bir iş de değil.

        Daha anlamlı ve tatmin edici hayatlar kurabilmek tabii ki felsefi düşünmeye bağlı bir şey

        Felsefeleri orijinal yazarından anlamaya çalışmak belki zor olabilir tabii ki ama bunları güzel açıklayan ve hatta bunların gündelik yaşamlarımızda nasıl kullanabileceğimizi açıklayan birçok kitap da var.

        Açılacak kurslar bu tür kitapları kullanarak her eğitim düzeyinden insanın dersleri verimli anlayabileceği hayat okullarını çalıştırabilir.

        *

        Bu yeni girdiğimiz hayat koşullarında felsefesi olmayan ve nasıl daha tatmin edici, içi dolu hayatlar oluşturabilirim diye kendilerine soramayan ülkeler kaybedecekler.

        Türkiye’yi hayatımızı hayatlarımızı, düşünceli biçimde ele almaya hazırlamamız lazım.

        *

        Daha düşünceli, içi dolu ve tatmin edici hayalar oluşturmaya, felsefi sakinliğe hepimizin ihtiyacı var.

        Bu ihtiyaç hep vardı ama yeni dünyamızda bu ihtiyaç çok daha belirgin hale geldi.

        Hayat okulları ve bunlar aracılığıyla kurulacak toplumsal diyaloglar Türkiye’yi dünya ülkeler liginde sınıf atlatabilir.

        Diğer Yazılar