Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bu yazıya ilk önce sadece ‘Kara Sevda’ başlığı atmıştım ama sonra 6 ay önce değiştirdiğim üsluba ve teori yoğun yazılara tam alışmaya ve benimsemeye başlayan bir okuyucu temeli oluşuyorken sadece ‘Kara Sevda’ başlığının onlara itici gelebileceğinden ve onları "Acaba adam popülist basitliğe mi düşüyor" kuşkusuna düşürebileceğinden korktuğumdan şimdiki başlıkta karar kıldım. Çünkü içinde Goethe (1749-1832) ismi ve ‘sorunsal’ kavramının bulunduğu bir başlığın yazının amaçlanan seviyesi hakkında yeterli doğru ipucu verebileceğini düşünmekteyim. Tabii benim bu seviye beklentisini karşılamayı başarabileceğim ise tamamen ayrı bir sorunsalı oluşturuyor.

        Goethe zamanının ve belki de tüm zamanların en büyük düşünürlerinden bir tanesidir. Entelektüel ilgisi çok geniş bir yelpazedeki konulara yönelikti. Edebiyatçı, ressam, siyasetçi ve doğa bilimci olan Goethe uzun yıllar sonra Wittgenstein‘ı bile derinden etkilemiş olan ‘Renk Öğretisi’ kitabını yazmış ve döneminde Avrupa’da İslam karşıtı düşünceye karşı mücadele veren önemli bir İslam medeniyeti uzmanı da olmuştur.

        Anlayacağınız Goethe çok parlak bir beyine ve çok derin bilgilere sahip olan önemli bir düşünürdü.

        REKLAM

        Başlığımdan da anlaşılabileceği üzere benim bu yazıdaki asıl konum onun neden döneminde İstanbul’da Yeşilçam olsaydı, film yapımcılarının bir an bile düşünmeden üstüne atlayıp filmini çekecekleri türde bir kitap yazmış olduğudur.

        Evet hemen herkesin en azından duymuş olduğuna inandığım ‘Genç Werther’in Acıları’ kitabını söylüyorum. Döneminde İstanbul‘da Yeşilçam olsaydı film yapımcılarının üstüne atlayıp kapacakları türde olan o kitabı Goethe gibi parlak bir beyin, daha sonra Schopenhauer tarafından bile edebiyatçılığı övülen bir derin insan, neden o türde basit içerikte bir kitabı yazmaya girişti bunu uzun süredir anlayamıyordum.

        Gerçi kitap piyasaya 1774 yılında çıkar çıkmaz nerdeyse tüm Avrupa’da yer yerinden oynamıştı. Genç bir erkeğin umutsuz aşkının yani kara sevdasının anlatıldığı kitabın bu konusuyla bu kadar yoğun ilgi çekmesi ve insanları etkilemesi belki şaşırtıcı değildi ama bu ilgi konuyu neden Goethe'nin illa da işlemesi gerektiği sorusunu cevaplamaya yetmiyordu.

        Acaba Goethe bile o günlerde hızlı şöhret ve etkinlik sahibi olma yolunun böyle basit bir konuda kolay okunabilen bir kitap yazmakta yattığını da görmüş olabilir miydi?

        Bu tabii ki olabilirdi çünkü o kitaptan sonra Goethe birden bire tüm dünyada çok meşhur oldu ve ondan sonraki yaşamında ne yaparsa yapsın bu kitabın getirdiği gücü de kullandı.

        Johann Wolfgang von Goethe
        Johann Wolfgang von Goethe

        O YAŞTA UMUTSUZ OLMAYAN AŞK ACABA MÜMKÜN MÜ?

        Kitaptaki genç Werther’in yaşında umutsuz olan yani kara olmayan, sevda dışında bir tür aşk olabilmesi nerdeyse çok ender görülen bir gelişme olduğundan Almanya’nın ve tüm Avrupa’nın çalkantılı bir dönemden geçmekte olan genç nüfusu kitapta anlatılan başka bir adama aşık ve sonradan onunla evlenen kadına umutsuzca aşık olan Werther’in yaşadıklarıyla tamamen özdeşleştirdiler kendilerini. Hatta o kadar özdeşleştirdiler ki belki de tarihin ilk kitaba dayalı mal pazarlama çalışması Goethe sayesinde yapıldı. Kitaptan etkilen gençler Werther gibi giyinmek istediğinden, genç kadınlar kitapta aşık olunan kadının kullandığı parfümü kullanmak istediklerinden bunları pazarlamaya girişen tüccarlar çıktı ve bayağı güzel paralar da kazandılar.

        REKLAM

        Ancak ben bütün bu yaşananlara rağmen Goethe’nin sadece kolay gelen şöhret ve ticari başarı nedeniyle o kitabı yazmadığını. düşünüyorum. Bence Goethe o kitabıyla sadece dönemin ruh haline (Zeitgeist) uygun hareket ediyordu ve bu nedenle belki de o kitabın yazılması kaçınılmazdı.

        Bunu tam anlamak için dönemin ruh halini anlamaya çalışmalıyız.

        STURM UND DRANG

        1760’lar ve 1780’ler dönemi Almanya’sı ’Sturm und Drang’ dönemi olarak bilinir. ’Fırtına ve stres’ veya ‘Fırtına ve Coşku’ diye çevrilebilecek bu hareket dönemin Almanya’sında ‘ele avuca sığmayan gençliğin' özelikle edebiyat ve müzik alanlarında aramaya başladığı yenilikleri anlatan bir ruh haliydi. Gençlik artık eskiden gelen kuralları, düz mantıkları, rasyonelliği istemiyor ve coşkularının ve tutkularının peşine düşmek istiyordu. Bu ruh halini edebiyat ve müzikte yansıtan dalgalı ve aşırı davranışları içeren yaklaşımların arayışı vardı. Anlayacağınız dönemde hem edebiyat hem de müzikte geleneğe karşı savaş açılmıştı genç nüfus uçlarda dolaşan ve özgür ruhlarının arayışlarına cevap veren sanat eserleri istiyorlardı. Alman edebiyatı ve müziğinde bu arayış cevabını buldu ve dönemde Sturm und Drang ekolünden birçok eser ortaya çıktı.

        Benim bu yazımda konum olan Genç Werther'in Acıları kitabı da dönemin ruh haline uygun düşen ve gençlerin inişli-çıkışlı duygusal hayatlarında karşılık bulan bir çalışmaydı.

        Karşılık bulmayacağını bile bile aşık olmak her gencin başına gelebilecek rutin bir olay aslında ama o zamana kadar bu toplumsal kurallara ve normlara uygun olmadığından üzerinde pek yazılabilen (bu tür kuralları yıkmak açısından belki de Shakespeare’e istisna diyebiliriz. Zaten Sturm und Drang ekolünün idolleştirdiği isim de Shakespeare’di) bir konu değildi. Dönemin gençliği adeta size uygunsuz geliyor olsa da, umutsuz da olsa biz acı çeksek bile bu tür aşkı sanatta da görmek istiyoruz der gibiydiler. Goethe de bu talebe ve zamanın ruhuna uygun bir umutsuz aşk romanı yazmıştı sadece.

        REKLAM

        KENDİ HAYATINI YAZDI ASLINDA

        Bunu yazarken pek de zorlandığını sanmıyorum. Bir dosta yazılmış bir dizi mektuplar şeklinde kaleme alınan romanı Goethe büyük ihtimalle kendi deneyimlerine dayanarak kaleme aldığından çalışmayı beş buçuk hafta gibi kısa sürede tamamlamıştı.

        Dönemin gençlik ruhunu yaşayan Goethe gençliğinden nerdeyse ölümüne yaklaştığı 74 yaşında bile bir dizi aşk yaşamıştı. Bunların çoğu karşılıksız ve umutsuz aşklardı. Werther’in aşkı da Goethe’nin bir kara sevdasından esinlenmişti. Burada aşık olunan kadınların ismini bir liste olarak vermiyorum çünkü buradaki amacım açısından onların pek önemi yok burada kara sevdanın Goethe’nin Genç Werther kitabı üzerine etkisini anlamaya çalışıyorum.

        Neredeyse zincirleme denecek kadar fazla sayıda aşık olan Goethe tahmin edilebileceği gibi, bu aşklar kara sevda olduğundan, bunları cinsel aşka bir türlü dönüştüremiyordu. Bu yüzden Goethe’nin ilk cinsel deneyimini gezmek için gittiği İtalya’da bir hayat kadınıyla 38 yaşında yaşadığı anlatılır ve bu birçok uzmanca da kabul görür, kimle ve kaç yaşında yaşadıysa yaşasın beni alakadar etmez ama bunu bu şekilde yaşamak için neden 38 yaşına kadar bekledi bunu anlamak pek mümkün değil.

        Genç Werther romanının bir de karanlık yanı da var. Kitap genç Werther’in kara sevdası nedeniyle intiharıyla bittiğinden ve dönemin gençleri kitapta yazılan birçok konuya özendiklerinden o günlerde Almanya ve Avrupa’da birçok intihar olayı da yaşandı. Goethe’nin yakın çevresinde bile intihar edenler olmuştu. Bu yüzen kitabın bu karanlık yönü nedeniyle Goethe zaman içinde bu kitaptan ve Sturm und Dang ekolünden de uzaklaştı.

        İntihar eden bazı gençlerin odalarında daha sonra 'Genç Werther’in Acıları’ kitabı da bulunmuş olmasına rağmen ben birçok yorumcunun ileri sürdüğü gibi intihar olaylarında sorumluluğun Goethe’nin kitabında olduğuna emin değilim. Çünkü dediğim gibi huzursuz ve ele avuca sığmayan gençlik o dönemde bir arayış ve aradığını bulamama nedeniyle zaten bir tatminsizlik içindeydi. Bu yüzden bence kitabın mı intiharlara sebep olduğu yoksa onun sadece zaten var olan bir sosyal iklimi mi yansıttığı net değildir.

        Bitirirken yukarda değindiğim gibi Goethe sadece bu tek kitaptan, bu kitabın önemi çok büyük de olsa, ibaret olan bir düşünür değildi. Bunu daha önce duymuştum ama onu incelerken İslam üzerine çalışmaları özellikle ilgimi çekti ve onu ayrı bir yazıda çok daha detaylı yazmam gerektiğini düşünüyorum.

        Diğer Yazılar