Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Önceki gün ‘Çağdaş Sanatla Sorunlu Olmak’ başlıklı bir yazı yazdım.

        Yazıda özellikle 20’nci yüzyılın ikinci yarısından itibaren yapılan çağdaş sanat deneylerini bir türlü sevemediğimi, zevklerimin ve sanat kültürümün 19’uncu yüzyıl sonu ve 20’nci yüzyıl başında kalmış olduğunu ve bu yüzden çağdaş sanat eserlerine, pop sanat, soyut empresyonizm, neo-dada gibi akımlara daima soğuk ve önyargılı yaklaştığımı anlatmıştım.

        Aslında o yazı bu şikayetlerin yanı sıra Jasper Johns hakkında bir yazıydı aynı duyguları onun eserlerine karşı da taşıyordum. Ama o yazıya hazırlanırken bir daha incelemeye fırsat bulduğum 'Regrets' adını verdiği bir dizi çalışma beni ona ve genelde çağdaş sanata karşı duymakta olduğum olumsuz duygulardan çıkarmaya başlamıştı. Yazıda bunu da ifade ettikten sonra eskiden ihmal etmiş olduğum bazı sanatçıları yeniden ele alacağımı da söylemiştim.

        Bu ele alma sürecimin ilk adımı olarak benim fazla hoşlanmadığım 20’nci yüzyılın ikinci yarısında sanat ortamındaki her şeyin başlatıcısı olsak düşündüğüm Robert Rauschenberg’in hayatına, sanatına yeniden bakmaya başladım.

        Onun nasıl bir sanatçı olduğunu anlamanız için 1953 yılında yaşanmış bir olayı anlatmalıyım.

        REKLAM

        Rauschenberg bir gece ressam Willem de Kooning’in evinin kapısını çalıyor. Kendisine bir resmini vermesini istiyor. Doğal olarak adam ne yapacaksın resmi diye sorunca onu tuvalden tamamen sileceğini söylüyor. Kooning ilk başta meseleye pek sıcak bakmasa da sonra bunun felsefi bir tavır olduğu görüp ikna oluyor ve silinmesi teknik açıdan oldukça zor olan bir resmini özelikle seçerek veriyor ona.

        Rauschenberg’in resmi silmesi tam bir ayını alıyor. Ortada bir silme eylemi olduğundan sonuçta sadece boş bir tuval kalıyor. Sanatçı bu ‘eserine’ ’Silinmiş de Kooning Resmi’ adını veriyor.

        Biraz önce anlatırken 'eserine' derken bunu tırnak içine almış olduğumu görmüşünüzdür. İşte daha önce ben böyle eylemlere sanat denilmesine karşıydım ama şimdi beğenmesem de zevkime uymasa da bunları anlamaya çalışıyorum. Bu boş tuvalden ibaret eseri tabii ki bir anti-sanat tavır ve bir neo-dada anlayış içeriyor.

        Nitekim daha sonra Rauschenberg sevgilisi olduğu Jasper Johns ile neo-dada düşünceye hayli katkı veren eserler yaptılar.

        Rauschenberg çok yönlü bir sanatçıydı. Johns dışında Andy Warhol ile de arkadaştı. Anti-müziğin sanatçısı diyebileceğimiz müzisyen John Cage ile de birlikte işler yaptı.

        Yolda atılmış gündelik nesneleri toplar ve bunları heykeller, resimlerle birleştirir (kombine eder) ve ortaya her zaman estetik olmasa da mutlaka felsefi anlamları olan bir ürün otaya çıkarırdı.

        Kombineler dediği birçok nesneyi, birçok sanat ürününü bir arada kullandığı eserler yaptı. Onu için oluşturma aşamasında eserine sanatçının ne anlamlar yüklediği değil ona eserini görenlerin ne anlam yükledikleri daha önemiydi. Belki de bu onun için tek önemli olan şeydi.

        Bir defasında Jasper Johns ile yattıkları yatağın yorganına ve yastıklarının üzerine boya çekerek bunları dik biçimde bir tuvale astı bu esere de ‘Yatak’ adını verdi. Bunu sanatçının ne düşünerek yaptığı belli değil ama dediğim gibi onun için bunun önemi de pek yok. Eseri görenler kendilerine göre anlamlar yüklediler buna. Bazılarına göre eşcinsel ilişkiyle ilgili bir tavır vardı bunda bazıları ise bu esere baktıklarında şiddete, tecavüze karşı bir tavır da gördüler.

        REKLAM

        Rauschenberg’in planladığı sanat gösterilerinde onunla birlikte işler yapan ve kimilerine göre çağın en önemli müzisyeni olan John Cage de aslında başta Bauhaus ekolünü incelemiş Rauschenberg gibi başta oldukça ciddiydi, Schoenberg’in öğrencisiydi. Onun farklıyı deneyen atonal eserlerinden etkilendiği anlaşılan John Cage daha sonra farklıyı denemeyi iyice abartarak içine metal de dahil bir çok nesne koyarak sesini deforme etmesiyle, 42 ayrı plaktan çıkan sesi aynı kayıtta birleştirmesiyle, hayatın içinden kaydettiği gürültüleri kullanmasıyla ve tamamen sessizlikten oluşan müzik eseriyle, Rauschenberg gibi tüm toplumu şaşırtmayı ve zevkleri sarsmayı sürdürdü. Sessizlikten oluşan müzik eserinin adı 4 dakika 33 saniyeydi ve bununla sessizliğin de müziğin bir parçası olduğunu söylediğini belirtmişti.

        Rauschenberg'’in neler yaptığı ortada olmasına rağmen Vatikan 1998 yılında ona bir eser siparişi verdi. O da kabul etti ve sonuçta otaya çıkan eseri tabii ki Vatikan kabul etmek istemedi. Çünkü eserde bir çanak anten de vardı ve Rauschenberg' in tasarımında bunun Tanrı’yı sembolize ettiğini ifade diyordu. Vatikan nazik davranarak bunun kendilerinin teoloji anlayışıyla pek uyumlu olmadığı söyledi.

        Birçok sanat dalından ürünlerin aynı anda kullanıldığı gösteriler de sahneye koyuyordu. Bunlara katılan sanatçılar arasında bir uyum bir düzen olması istenmiyordu her sanatçı kendi keyfine göre gösteride yer alıyordu. Bu uyumsuzluk içinde bir koordinasyonu bir şekilde Rauschenberg’in sağlaması bekleniyordu. John Cage’in müziğini yaptığı koreograf Merce Cunningham’ın dansını oluşturduğu, Rauschenerg’in kolajları, kombine ve resimleriyle yer aldığı böylesine gösteriler de oluyordu.

        Her ne kadar bu insanların temeldeki anarşizmine ve neo-dada tavırlarına bayılsam da sessizlikten oluşan bir parçayı dinlemeye çalışırken veya sadece boşluktan oluşan bir tuvale anlamlar vermeye uğraşırken hala daha zorlanıyorum.

        Hala daha bunlardan pek zevk almasam da artık en azından saygılı bir şekilde anlamaya çalışıyorum. O eserdeki felsefi tavra destek veriyorum. Rauschenberg’in kitabı ‘Empty Words’ü de yakında okumaya başlayacağım.

        Diğer Yazılar