Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Salgın günlerinde evlerimize kapandığımızda birçok insan kafasında idealize ettiği vücut formuna ulaşmak ve orada kalmak için evde, bahçede yaratabildiği alanlarda spor yapmaya başladı.

        Günümüzün her şeyi paylaşmak adetine uygun olarak bu tür hayat tarzları da sosyal medyadan paylaşıldığı için bunları gördük ve biliyoruz.

        Global düzeyde toplumların sağlıklı bireyler olduğumuzu ve kendimize değer verdiğimizi göstermemiz için bizlerden beklediği bir formda vücut yapısı var. Toplumların tarif ettiği ölçülere uygun şekilde formda vücutlara sahip olmak fikri ve böylece ‘değerli’ bir vatandaş olduğumuzu göstermemiz ideoloji olarak kültürümüze yerleşti.

        Yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren, diyelim 1960’ların sonundan bugünlere kadar, tarihçi Jürgen Martschukat’ın ‘The Age of Fitness-How The Body Came To Symbolize Success and Achivement ( Formda Olmak Çağı-Vücutlarımız Nasıl Başarıyı ve Bir Şeyler Başarmış Olduğumuzu Sembolize Eder Hale Geldiler) kitabında anlattığı gibi bu formda vücut ideolojisi neredeyse 60 yıldır dünya sisteminin hakim ideolojisi durumunda.

        İDEOLOJİK SALDIRI

        Kültür ve sanat dünyamız, moda alemi, bu tür formda vücutların imajı ve buna bağlı semboller ile dolu. Sağlık sektörü de obezite tanımlarıyla bu formda vücut tanımına uygun olmayan vücutları hastalıkla özdeşleştirdi.

        Doğal olarak kapitalizmde her zaman olduğu gibi bu formda vücut ideolojisi büyük bir endüstri de doğurmuş durumda. Spor salonları pilates ve yoga sektörünün geliri 2019 yılında ABD’de milyarlarca dolara ulaştı

        Çeşitli vitaminleri, diyet kürleriyle sağlık sektöründe gelirin boyutları tabii ki çok daha büyük.

        Sıfır bedenli manken imajlarıyla moda sektörü, popüler kültür dergilerindeki tüm seksi olarak nitelendirilebilecek çekimler ile formda kalmak neredeyse bir zorunluluk olarak hayatımızı yönlendiriyor.

        Bu idealize edilmiş vücut ölçülerini tutturamayan insanlar da kendi yaşamlarının başarısız ve değersiz olduğu fikrine itilebiliyorlar ve bu da kendi başına ayrı bir psikiyatri sektörü rantı yaratıyor.

        Dediğim gibi son altmış yılda yaşadığımız toplumlarda hepimizin etrafı bir tür bizden standart formda vücut formatı bekleyen bir ideolojik saldırı ile çevrilmiş durumda.

        Nerdeyse ideolojik bir kuşatma altındayız.

        VÜCUDUMUZ BİZE MUTLULUK VERMELİ

        Bilmem bunun farkında mısınız ama bütün bu ideolojik saldırı sonucunda ne oldu biliyor musunuz?

        Çoğumuz spor yaparak formda kalmaya uğraşıyor olabiliriz ama kendimize bakıyor olmamız, vücudumuzu forma sokuyor olmamız bize güzel duygular verecek, içimizi coşkuyla dolduracak yerde karşı karşıya kaldığımız ideolojik saldırı nedeniyle bu hayat tarzımız bile bize mutluluk vermemeye başladı. Formda kalmak için spor yaparken sanki toplumun zorunlu kıldığı, hatta emrettiği bir işi yapıyormuş duygusu da doğmaya başladı insanların içinde.

        Ve tabii ki her kültürel trendde olduğu gibi bu da kendi antitezini ortaya çıkardı. Onu da, yani şişmanlığı, bir sonraki yazıda inceleyeceğim.

        Diğer Yazılar