Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bu yazıyı seçimden önce yazmak istedim; çünkü diyeceklerimin AK Parti’nin alacağı oy oranıyla ilgisi yok.

        Halkın içler acısı durumu nedeniyle oy oranında bir düşüş olacağını sanmasam da, ister düşsün ister yüzde 70 civarında oy alsın, ben AK Parti’nin bir geleceği olmadığını düşünüyorum.

        Belki inanmayacaksınız ama AK Parti’nin bir geleceği olamayacağı konusu, insan davranışlarının ve bireyin beyninin incelenmesine adanmış Scientific American Dergisi’nin insan zihnini incelemeye ayrılmış son sayısında yer aldı.

        Gayet tabii ki, o önemli dünyanın insanları AK Parti’ye ne olacağı gibi önemsiz bir detayla ilgili değiller. Sadece AK Parti gibi oluşumların insan beynine ve zihnine etkisini incelemişler.

        İnsan beyninin işleyişini inceleyen bilim âlemi; insanı insan yapan ayırıcı özelliğin, insanın birey olarak kendini kalabalıklardan ayırıcı özelliklerini, farkını ortaya koyma çabası olduğunu anlatıyorlar. Psikologlar insanın bu biricik (unique) olma arayışının evrensel olduğunu, her insanın buna ihtiyaç duyduğunu ve bunun için uğraşmanın insanı insan yapan özellik olduğunu söylüyorlar.

        Bu, içindeki farklı yönü çıkarma ve insanın biricik olma savaşı, bu dünyada yaratıcılığı da doğuran temel nedendir. Yaratıcı insanlar büyük yeniliklere ancak böyle bir arayış sonucunda ulaşabiliyorlar.

        21’inci yüzyılın global düzeni, bireyin yaratıcılığı üzerine kurulmuştur. Büyük işler, yeni keşifler; kendi içindeki farklı olma, biricik olma tarafını ortaya çıkarıp da yaratıcılığını özgürleştiren insanlarca yapılıyor.

        Böylesine birbirine bağlı, herkesin birbirinden anında haberdar olduğu bir dünyada, özellikle gençlerin kendilerini dünyaya kapatıp, içlerine kapanıp biricik olma ve yaratma duygularını sürekli baskı altında tutarak yaşayabilmeleri mümkün değildir.

        AK Parti’nin kendi iktidarında arzu ettiği dünya, vasatın hâkimiyeti ve herkesin vasat ortak paydasında eşitlendiği bir gri dünyadır. AK Parti ancak bu ortamı sağladığında kitlelere kendisini koşulsuz kabul ettirebiliyor, iktidarı da ancak bu gri alanda vasatın hâkimiyeti altında yıkılmıyor.

        Ancak insanı insan yapan yönü bize anlatan bilim âlemi, başka bir şey daha söylüyor: Vasata uyum sağlamak zorunda bırakılan bireylerin içlerindeki biricik olma ve yaratıcı duyguları ne kadar baskı altına alınırsa alınsın, işte o zaman baskıdan medet bulanlar açısından tehlike oluşuyor.

        Çünkü bu bireyler ancak bir noktaya kadar dayanabiliyorlar. Vasatın içine çekilip içindeki tüm yaratıcı duyguları, biricik olma arzusunu köreltmek zorunda bırakılan bireyler, bir noktaya geldiklerinde öyle bir patlıyorlar ki, öyle bir yaratıcılık, biricik olma fırtınası yaşamaya başlıyorlar ki, onları görenler şaşırıyor ve bazıları da korkuyor.

        Bilim insanlarına göre, baskı altında tutulan insanlarda bir noktadan sonra görülen yaratıcılık patlaması, evrensel bir fenomen. Bunun baskının hangi sistemde kurulduğuyla bağlantısı yok. İster Kuzey Kore’de olsun, ister Türkiye’de, insanları vasatta eşitleme baskısı olduğu zaman, gençler yaratıcı duygularını içe atarak yaşamaya zorlandıklarında bu patlama bir gün mutlaka bir şekilde yaşanıyor.

        Erdoğan, Gezi olayları sırasında bu yaratıcı patlamanın kendi iktidarına oluşturduğu büyük tehlikeyi içgüdüsel olarak hissetti ve o yüzden tepkisi orantısız oldu.

        AK Parti ne kadar vasatın hâkimiyetini güçlendirerek vasata dayanan iktidarını sürdürmeye çalışırsa çalışsın, onun yüzünden kendi içindeki yaratıcı potansiyeli baskı altında tutmak zorunda kalan ve biricik olmak arzusuyla yanıp tutuşurken herkesin birbirine benzemek, aynı düşünmek zorunda olduğu bir ülkede yaşamak durumunda olan bireyler, bir gün mutlaka patlayacaklar ve kendi içlerindeki yaratıcı duyguları özgür bırakacaklar.

        İşte o gün de AK Parti iktidarının sonunun geldiği gün olacak.

        Diğer Yazılar