Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        UZUN zamandır gerçekleşeceğine inanılan büyük projenin, siyasal İslam'ın olabilirliği ihtimalinin bulunmadığını ve bu büyük projenin gözlerimizin önünde çöküşünü, yıkımını izliyoruz.

        Bu 21 'inci yüzyıl global dünyasının yediği en büyük darbedir. Çünkü başarılı bir siyasal İslam modeli oluşturulamadığında, huzurlu ve düzgün işleyen bir global düzen kurulması da imkânsız hale geliyor.

        Dolayısıyla global dünya, bu projenin sonuca vardırılmasına büyük ümit bağlamıştı. Savaşsız, uzun dönemli, istikrarlı bir global düzenin olmazsa olmaz ön şartıydı başarılı ve sürdürülebilir bir siyasal İslam modeli.

        Çevremizde, bölgemizde ve maalesef bizde olan biten her şey, siyasal İslam projesinin ne kadar da imkânsız bir hayal olduğunu gösteriyor nice zamandır.

        Peki neydi bu siyasal İslam projesi? Özetle, bir ülkenin Müslüman duyarlılıklarından, tercihlerinden taviz vermeden yapılabilir ve sürdürülebilir bir demokrasiyi kurmasıdır. Daha kısacası, İslam'ın demokrasiyle bağdaştığının, çelişmediğinin gösterildiği modeldir.

        Global düzen, birçok ülkede denedi bunu. Ancak her defasında dini hareketlerin bağnazlığına, demokrasiyle bağdaşmayan uzlaşı kültürünün eksikliği duvarına toslanıp çöküş yaşandı.

        Dünyanın bir zamanlar umudu Türkiye'ye bağlanmıştı.

        Bir tek Türkiye'nin, Cumhuriyet rejiminin demokratik kurumları ve Avrupa Birliği yönelimi ile Müslüman duyarlılıkları bağdaştırdığı takdirde, bir ilki başarıp dünyanın örnek alacağı ve tüm İslam âlemine model olacağı düşünülüyordu.

        Durmadan soranlar için şu parantezi de açmalıyım. İşte ben bu nedenle bir zamanlar bu iktidarın en büyük destekçileri arasındaydım. Çünkü bu iktidar, yıllardır ihmal edilen bir boyutumuza, dinsel duyarlılıklarımıza sahip çıkarken bir yandan da Avrupa Birliği'ne tam üyelik gibi bir demokrasi deneye de girişmişti.

        Bu durum, tüm global dünyanın "Keşke olabilse" diye hayalini kurduğu bir deneydi. Eğer bu iktidar bunu başarabilirse Türkiye, dünyada bir ilki gerçekleştirmiş tek ülke olarak gerçekten de dünya lideri olacaktı.

        Ancak hem bizde sonradan yaşananlar hem de bölgemizde yaşanmakta olanlar, siyasal İslam'ın başarılı bir şekilde teşekkül etmesi için ülkede iktidarların siyasi düzeyde laik veya seküler olması, tüm dini fraksiyon ve farklı dinlere karşı hoşgörüyle yaklaşması, onların ihtiyacını da anlayışla karşılaması önşartının bulunduğunu göstermiştir.

        Din yaşayışta farklılıklara ve mezheplere karşı önyargısızlık olmadığı takdirde siyasal İslam olamıyor. Ve İslam dini, demokrasiyle uzlaşamaz görüntüsü veriliyor.

        Tüm bölgemizde yaşanan ve gözyaşına, kana mal olan gelişme/yanlışlık buradadır.

        Eğer Türkiye'de bu iktidar baştaki eğilimini sürdürebilseydi, dediklerinde dürüst olabilseydi, bugün Türkiye hem bölgesinde hem de global düzeyde lider ülke olacaktı ve İslam âlemi bize "kopya edilecek bir model" olarak bakacaktı.

        Ancak biliyorsunuz, nedense Türkiye önüne gelen bu büyük şansı elinin tersiyle itti ve bölgenin sıradan Arap ülkeleri gibi olmayı tercih etti. Kendisini global düzen dışına çıkardı veya o düzenin liderlerinden birisi olabilecekken sadece sıradan bir üçüncü dünya ülkesi olmayı seçti.

        Türkiye'nin de katkısıyla siyasal İslam projesi büyük bir darbe yedi; bu yediği darbe sonucunda tamamen çöktü ve bir daha da kendini ayağa kaldıramayacak gibi görünüyor.

        Diğer Yazılar