Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Külliye’de yaptığı muhtarlar toplantısında kullandığı “Bağırsan sesinin duyulacağı adaları biz Lozan’da verdik” ifadesi, tarihçileri yeni bir tartışmanın içine çekmekle kalmıyor, Ege’de suların durulmadığına da dikkat çekiyordu.

        “Hâlâ Ege’de kıta sahanlığı ne olacak bunu konuşuyoruz. İşte o anlaşmada masada oturanlar sebebiyle. O masaya oturanlar o anlaşmanın hakkını vermediler.”

        Yunanistan Başbakanı Çipras, Erdoğan’ın sözlerine “Lozan Antlaşması’nı sorgulamak, iki ülke arasındaki ilişkiler ve daha geniş bölge için tehlikeli” diyerek tepki gösterdi.

        Siyasi tansiyonun yükseldiği bir günde bize kucağını açan Midilli’de birlikte olduğumuz ünlü tarihçi Prof. Dr. İlber Ortaylı’ya “24 Temmuz 1923’de imzalanan Lozan Antlaşması’nda ne kaybettik? Ne kazandık?” sorusunu yönelttik.

        Ortaylı, “Lozan asıl olarak kapitülasyonları (Osmanlı’nın borçları) kaldırmak için düzenlendi. Kaldırdık. Adalar zaten Balkan Savaşları’nda (1912 Uşi Anlaşması) İtalya’da kalmıştı. Lozan’da kaybedilmiş bir toprak yok. Kurtuluş Savaşı’yla işgali sonlandıran toprakları tanıdılar. Ege’de Gökçaada ve Bozcaada’yı tutabildik. Lozan’da arazi kavgası olmadı. Bunların hepsi halledilmişti. Nüfus mübadelesini Venizelos istedi, Türkiye bunu kabul etti. Bana göre yanlış yaptı. Karamanlı dediğimiz Türk Hıristiyanları gönderdik. Bu Türkiye’nin gelecekteki laisizmini tehdit etti.”

        İNÖNÜ’DEN BÜYÜK MESELE YORUMU

        Türkiye heyetine başkanlık eden İsmet İnönü, “Lozan Barış Konferansı Tutanaklar- Belgeler” ciltlerine; şunu yazıyor: “Konferansın büyük meselesi, Dünya Umumiye meselesi, yani Osmanlı İmparatorluğu borçlarının altın ödeme mecburiyeti ve Osmanlı’da alışılan imtiyaz ve iktisadi nüfuz sahaları usulünün kaldırılması çabası olmuştur. Bunda İngilizler nisbetle daha az alaka gösterdiler. Diğer müttefikler hırslı ve haşin idiler. Bu büyük meseleler, hesapsız başka meselelerle beraber konuşuldu.”

        İnönü aynı baskıda; Lozan Antlaşması’nın (muahedesinin) özelliğini vurguluyor: “1. Cihan Harbi’nden kalan muahedelerin hiçbiri yaşamaz. Yalnız Lozan Muahedesi ayaktadır.”

        İKİ YAKA BİR ELGİZ

        Ege adalarında 1923 Lozan mübadillerinin iki yakaya savrulmasını anlatan “İki Yaka Bir İsmail” TV dizisinin çekildiği Lesvos Adası’nın başkenti Midilli’de (Mytilini); bu kez Can Elgiz için aynı ifadeyi kullanıyorum.

        Ege’de 3’üncü, Akdeniz’de ise 6’ncı büyük ada olan Midilli’de (Lesvos) derin izler bırakan Trabzon doğumlu Midilli Nazırı (1822-1861) Mustafa Kulaksız Ağa ve Halim Paşa’nın torunlarından Can Elgiz, toprağına döndü!..

        İstanbul’da 2001 yılında Elgiz Müzesi’ni kuran Sevda ve Can Elgiz çifti, 1 Ekim-11 Kasım arasında Midilli Belediye Resim Galerisi’nde açık kalacak “Geçiş Çizgileri” sergi için İstanbul’dan adaya özel uçak kaldırdı.

        Sergi mekânı, Midilli Belediyesi’nin restore ettiği eski Halim Bey Konağı’ydı. Elgiz koleksiyonundan seçkilerin yer aldığı serginin açılışında konuşan Midilli Belediye Başkanı Spryros Gallinos, şu cümleleri kullanıyordu:

        “Halim Bey’in ölümünde, hem Müslüman, hem de Hıristiyan esnaf 3 gün kepenk kapattı. Torunu ve İstanbul’dan evine gelen misafirleri ada halkı adına kucaklıyoruz. Elgiz ailesi getirdiği çağdaş sanatla adamıza bir renk kattı. İki ülkenin ortak tarihinin ne kadar kuvvetli olduğunu bize bir kere daha hatırlatmış oldu.”

        Gallinos aynı konuşmasında, Can Elgiz’i Fahri Hemşeri ilan etti.

        Rahmi Koç’un da 2012’de Yunanlı ortağı Folli Follie Group ile Midilli Marinası’nın işletme hakkını aldığını hatırlatayım.

        İlk kez 10 yıl önce Midilli’yi ziyaret ettiğini belirten Elgiz “nesilleri ve ülkeleri buluşturan” etkinliğinde, şöyle diyordu:

        “Bana ‘Neden koleksiyoner oldunuz?’ diye sorulduğunda, mimarlık eğitimi sırasında aldığım sanat ve sanat tarihi dersleri ile ailemin sanatsever olmasının etkisinden söz ederdim. Büyükdedem Halim Bey’in de filantropist (insanlara yardım eylemcisi) ve sanat meseni (sanatı ve sanatçıyı koruyan) olduğunu öğrenince yeni bir gerekçem daha oldu.”

        Midilli’de geçen 2 günün sürprizi ise davetliler arasındaki sanatseverlerden Ayşegül ve Doğan Karadeniz çiftinin verdiği parti oldu.

        ‘HALİM PAŞA’DA NESİLLER BULUŞTU

        2001’den beri Türkiye’nin ilk çağdaş sanat müzesi olarak koleksiyoner Sevda ve Can Elgiz; kızları Canda Elgiz, Ayda Elgiz Güreli ve eşi Sinan Güreli ile birlikte “Belediye Resim Galerisi” haline getirilen büyükdedeleri Halim Paşa’nın (Kulaksızzade) Midilli’deki konağında, 11 Kasım’a kadar açık kalacak “Geçiş Çizgileri” sergisinin açılışını yaptılar. Davetlilerle, 1462 yılındaki fethinden itibaren 400 yıl Osmanlı idaresinde kalan Midlilli’de 3 nesil idarecilik yapan Kulaksızzadelerin izini sürdük...

        Diğer Yazılar