Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Uludağ Ekonomi Zirvesi’ne hem katılımcıların, hem de konuşmacıların gösterdiği ilgi, iş dünyasının yönünü bulmaya duyduğu ihtiyacı gösterdi. Türkiye’nin “Davos’u“ olma iddiası ile 15-17 Mart tarihleri arasında Bursa Valiliği, Capital ve Ekonomist dergilerinin organizasyonu ve sponsorlarla gerçekleşen zirvede; olumsuz senaryoların dile getirilmemesi ve ekonomik büyümeye odaklı şirket stratejilerinin sergilenmesi dikkat çekiciydi...

        Küresel anlamda Davos’un etkinliği tartışılırken, Türkiye’nin bu “misyona“ aday olmasını, sermayenin Batı’dan Doğu’ya kayan ilgisi ile açıklayanlar az değildi.

        KÜÇÜK OTEL PLANI İSYAN ETTİRDİ

        Başbakan Yardımcısı Ali Babacan‘ın “gelenekselleşmesi” temennisi ile açtığı zirve, Uludağ’ın fiziki şartlarını yeniden tartışmamıza neden odu. Zira toplantının yapıldığı Uludağ’ın en büyük konferans salonuna sahip (ki o da ancak 500 kişi alıyor) Grand Yazıcı’nın bile kapasitesi yetersiz kaldı.

        Ağaoğlu Grubu’nun Başkanı ve Uludağ’da biri aktif iki otel yatırımı bulunan Ali Ağaoğlu, “Başbakan’ın Türkiye’de bir ‘Davos’ düzenlenmesi talebi üzerine, bürokatlara İsviçre ve Fransa’daki dağ otellerini incelemeleri için özel uçağımla bir inceleme gezisi yaptırdım. Nafile!.. Uludağ’da 25 bin, 30 bin metrekarelik otellerin yıkılıp, yerlerine 4-6 bin metrekarelik tek tip otellerin yapılmasını öngören bir plan çıktı. Bu plan değil, pilav oldu!“ diye veryansın ediyor.

        30 yıllık Grand Yazıcı’nın sahibi Hayri Yazıcı, Uludağ’daki otel sahiplerinin yıkım kararlarına karşı açtıkları davaları geri çekdiklerini vurgularken, “4 bin metrekare bir otelde, 200 personelimizi nerede yatıracağız? Burası dağın başı, senede ancak 2 ay iş yapıyoruz, bu nedenle tahsislere ilgi olmuyor“ diyor.

        Sorunun kaynağı olarak, Orman ve Su İşleri Bakanlığı gösteriliyor.

        HER ŞEY SATILIK HERKES BÜYÜYOR!

        İster konut, ister enerji, isterse de sanayi olsun, fark etmez; sektörlerin yolları 2023 hedefi ile kesişiyor. Hükümetin Cumhuriyet’in 100. yılı nedeniyle ortaya koyduğu 2023 çıpası, ekonomi çevreleri tarafından benimsenmiş... Buna yabancı firmalar da dahil. Yabancı Sermaye Derneği (YASED) Başkanı ve Ünilever Türkiye CEO’su İzzet Karaca sohbetimiz sırasında “Konya’da 100 milyon dolar yatırımla dondurma üretim tesisi kuruyoruz“ diyor.

        “Alınan yatırım kararlarında önceki yıllarda fabrika yatırım maliyetleri belirleyici olurdu; şimdi ise enerji maliyetlerinin yükselmesinden dolayı lojistik ve ulaşım imkânları öne çıktı“ diyen Karaca, 500 milyar dolarlık ihracat hedefini gerçekçi bulduklarını ve buna uygun olarak üretim ve ticari kararları aldıklarını vurguluyor.

        Aynı perspektiften bakan bir diğer işadamı da Limak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir.

        “Hükümetin 2023 hedefine uygun olarak yatırım kararları alıyoruz. Enerji, turizm, çimentonun yanı sıra, hava ve deniz limanlarında büyüyoruz. Çandarlı ve İskenderun limanlarının kapasitelerini artırıyoruz. Üçüncü köprü ve üçüncü havalimanı ihaleleri ile ilgileniyoruz“ diyen Özdemir, 3. köprüde olduğu gibi, elektrik dağıtım ihalelerinde yeni düzeltmeler yapılacağını umduğunu söylüyor.

        Havalimanlarında Türkiye’deki tek rakipleri TAV’ın hisselerinin yüzde 38’ini Aeroports de Paris’ye satmasından sonra, Sabiha Gökçen’de de benzer bir süreç beklenebilinir mi? Özdemir bu soruya “Ortağımız Malezyalılar konu ile ilgileniyorlar. Başka talipler de var, görüşüyoruz“ yanıtını veriyor.

        5 Nisan’da yapılacak 3. köprü ihalesine Limak gibi Akfen’in de hazırlandığını yine bu toplantıda öğrendik.

        Uludağ’da CHP’nin telaffuz ettiği “2023’te 600 milyar dolar ihracat” hedefine inanan bir işadamına rastlamadım. Kaldı ki işadamları ikili görüşmelerimizde yaptıkları, “Şirketler bazında iki haneli büyümeler bekleniyor, Türkiye bu durumda 2012’de yüzde 10 büyür“ tahminlerini dile getiriyorlar.

        Eğer, “Uludağ kararları“ olarak anılabilecek yeni politikaların belirleneceği bir etkinliğin gelenekselleşmesinden söz ediliyorsa, akademisyenler de burada olabilirdi diye düşüyorum.

        O zaman ekonomik beklentiler, yalnızca belirli şirketler üzerinden konuşulmazdı...

        Diğer Yazılar