Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün Ordu’nun Ünye ilçesinde başlayan ve şehrin büyük bir bölümünü teslim alan şiddetli yağışın, afetin yarattığı tahribat çok büyük!

        Öncelikle bu doğal afetten etkilenen tüm Ordululara büyük geçmiş olsun diliyorum. Ben yazıyı kaleme aldığım saatlerde çok şükür bir can kaybı yoktu, sonrasında da olmamasını temenni ediyorum.

        Ancak bu girizgah dolayısıyla da meseleyi klasik; “Aman aman… Cana gelen, mala gelsin!” deyiminde olduğu gibi okuduğumun da düşünülmesini istemiyorum.

        Ben dün öğleden sonra bütün gün Karadeniz’de afet dolayısıyla yaşananları okudum ve ekranlarda izledim. Siz de izlemişsinizdir muhakkak. Felaket yaşanmaya başlandığı andan itibaren tüm tv ekranları bir yandan bölgeye bağlanarak yaşananları aktarıyordu, diğer yandan da hem işin uzmanlarından hem de yetkililerden açıklamalar alarak kamuoyunu bilgilendiriyordu.

        Gerek bölgeden haber geçen basın mensuplarının görüntüler eşliğinde aktardıkları gerekse yetkililerin yaptığı açıklamalar gerçekten çok ürkütücüydü.

        Mesela önce Ünye ilçesinde toplamda 4 köprünün sel nedeniyle çöktüğü aktarıldı. Ancak sonradan yaptığı açıklamayla Ordu Belediye Başkanı Enver Yılmaz kent genelinde 8 köprünün yıkıldığını duyurdu. Öte yandan Ordu-Samsun karayolu üzerinde bulunan diğer iki köprü de sel sularının şiddetli olması nedeniyle trafik ekipleri tarafından bir süre her iki yönlü olarak ulaşıma kapatıldı.

        Sadede gelirsek…

        Kuşkusuz yaşanan bir afet ancak bizim bunu sadece bir afet görüp “ah vah” edip sorunu geçiştirmemiz hakikatli bir duruş olmaz!

        Bir kere şunu yazalım… Neredeyse yılın tamamında yağış alan Ordu ilimiz ilk kez böylesi yoğun bir yağışla karşı karşıya kalmıyor. Ordu var olduğundan beri bulutların çok yağmur yağdırmayı sevdiği bir şehrimizdir.

        Peki, daha önceleri yoğun yağışlarla başa çıkabilen Ordu’nun tabiatına ne oldu da, önceden olmadığı kadar yıkıp geçti bu son yağış?

        Söyleyeyim ne olduğunu…

        Tabiat Ana intikamını alıyor.

        Onun rızası olmadan, ondan alınan her şeyi geri istiyor.

        Mesela; ”Beton yığınlarıyla doldurduğunuz nehir yataklarımı geri verin!” diyor. Ya da; “Medeniyeti getireceğim hırsıyla yaptığınız o köprüler, yollar, kavşaklar için kestiğiniz ağaçlarımı yerine dikin!” diyor.

        "Madem benim dengemi bozdunuz, ben de sizin dengenizi işte böyle yerle bir ederim" diyor.

        Velhasıl diyor da diyor yani kurban olduğum…

        Ve maalesef bunu derken de can da yakıyor, malı mülkü de yıkıp atıyor!

        KENDİNİZİ DEĞİŞTİRMEDİKTEN SONRA HER ŞEY BOŞ KEMAL BEY!

        Dün MYK’yı topladı Kemal Kılıçdaroğlu ve çıkışında da yapılan açıklamaya göre; “Kurultayın toplanmayacağını” bir kez daha yineledi.

        Hülasa… “İnadım inat, ben bu koltuğu ne serüvenlerle elde ettim, kolay da kimseye bırakmam!” deyip direniyor değişime.

        Bu arada ama kamuoyunda bir rahatlık sağlamak, kendisine öfkeli kalabalıkları yatıştırmak için MYK’sında bir değişikliğe gideceğinin de sinyalini veriyor.

        Daha önce zaten böyle bir niyeti olduğunu yazmıştım ben Kemal Kılıçdaroğlu’nun. Parti tabanında tepki duyulan birkaç ismi değiştirip, yerlerine daha sempatik bulunan isimleri getirip, gönül almalara girişeceğini aktarmıştım.

        Doğru mu değil mi bilmiyorum… Dün o yeni MYK ile ilgili bir liste sürüldü piyasaya. Yeni kimlerin olduğunu yazmayacağım çünkü gereksiz bir PİAR operasyonunun aracısı olmak istemiyorum.

        Zaten benim bu hususla ilgili söyleyeceğim şey başka bir şey!

        Dinlemez biliyorum. Kâle almaz ama ben naçizane Sayın Kılıçdaroğlu’na bir tavsiyede bulunmak istiyorum izninizle…

        “Kemal Bey… Siz ya milletin değişim talebini yanlış anlıyorsunuz ya da anlamamazlıktan geliyorsunuz. Her neyse ne mühim değil ama ben size bir şey diyeceğim müsaade ederseniz.

        Kemal Bey… Elbette ki bu değişim kararı sizin elinizde. Sizin iki dudağınızın arasında. Yapmak istiyorsanız yapın bir şey diyemem ama söyleyeyim;

        Sokaktaki vatandaş, size oy veren insanlar, MYK’nızın, parti meclisinizin, hatta adını Şero koyduğunuz partili kedinizin filan değil, sizin değişmenizi istiyor. Sizin o koltuğu bir zahmet bırakıp kenara çekilmenizi istiyor.

        Siz kendinizi değiştirmediğiniz sürece, inanın ne yaparsanız yapın beyhude ve gereksiz!

        Anlatabildim mi?”

        Diğer Yazılar