Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Batılı ülkelerde yıllardır var olan plastik poşetlerin marketlerde ücretli olarak satılması uygulaması nihayet Türkiye'de de başladı.

        Nihayet diyorum, çünkü bendeniz ezelden beridir bu poşet mevzusunda toplumun genelinden farklı düşünürüm.

        Zannımca bu kanun, bu uygulama için Türkiye çok geç bile kaldı.

        Ama “Zararın neresinden dönülürse kârdır” diyorum ve geç kalınmış olsa da bu kanunu çıkaran Meclis'i tebrik ediyorum.

        Niye böyle düşünüyorum peki?

        Birincisi; çevreciyim… Sıkı bir çevreci hem de!

        İkincisi ise; enayi değilim…

        Evet. Daha 4 gün öncesine kadar poşetlere herhangi bir ücret ödemiyorduk. İstediğimiz kadar poşeti marketin kasasından alabiliyorduk.

        Ancak öyle olması bunun biz tüketiciye ekstra bir maliyeti olmadığı anlamına da gelmiyordu.

        Dolaylı olarak da olsa o bedava diye aldığımız tonlarca poşetin maliyetini marketler tüketiciye bir şekilde yüklüyorlardı.

        Ha... Bundan sonra bu maliyet düşecek, bu da indirim olarak tüketiciye yansıtılacak manası da çıkarmasın kimse.

        Öyle bir şey olmaz ama böyle büyük bir maliyetten tüketici olarak bize bir ekstrası olmasa da ülke ekonomisine olacak.

        Tabii bu işin ekonomik boyutundaki enayilik durumu.

        Bir de çevreyi farkında olmadan, boşu boşuna, kirletme enayiliği var.

        Hani zaten kirletiyoruz da... Kirletmeye devam da edeceğiz de...

        Bari bunu daha az plastik kullanarak yapmış oluruz.

        BATIDA BİR KÜLTÜR BU!

        Belki bazılarınız şaşırtıcı buldu benim bu yaklaşımımı ama bu yıllardır Avrupa'da hakim bir yaklaşım.

        Ve benim böyle düşünmem de hepi topu bundan 3 yıl önce, Fransa’da oğlumun evinde kalırken edindiğim deneyimden sonra başladı.

        Der ki şimdi bazıları; “Atma Sevilay! Ne yani Avrupa’da böyle bir uygulamanın olduğunu yıllardır gittiğin geldiğin Avrupa'da görmemiştin de... Oğlun Fransa’da üniversite okumaya başlayınca mı gördün!”

        Aynen öyle oldu değerli okurlarım...

        Çünkü daha önceki Avrupa seyahatlerimde otellerde kaldım hep.

        Soğan, patates, deterjan gibi evde tüketilecek ürünler alma zorunluluğum olmadığı için de marketlere yolum düşmemişti hiç.

        Ama 3 yıl önce oğlumun öğrenci evine alışveriş için markete gidip gelirken gördüm ki bu ciddi bir kültür olmuş artık Fransa’da…

        Daha ilk ayları olmasına rağmen oğlum ve diğer Türk arkadaşları bu meseleyi öyle özümsemiş ve kabul etmişlerdi ki, markette poşete para verilmesini amiyane olacak biraz ama “Enayilik, hıyarlık ” olarak görüyorlardı.

        Bu arada ilk market alışverişimizde, kasada ödeme yaparken yan taraftaki sepetten dört beş poşet alıp, aldıklarımızı doldurmaya başladığımda benim oğlanın verdiği reaksiyon bugün hâlâ gözümün önündedir.

        “Anne sen ne yapıyorsun! Bırak o poşetleri” diyerek epeyce hırçın bir tavırla çıkışınca büyük bir kabahat, suç işledim sanıp utancımdan yerin dibine girmiştim.

        Sonradan sırt çantasından çıkardığı büyükçe ve kalın bir poşeti uzatıp; “Burada poşet parayla! Biz kendi poşetimizi kendimiz getiriyoruz evden!” deyip işin esasını anlatınca olaya aydım ama tabii bu arada da sanki yüz kızartıcı bir şey yapmışım gibi o acayip reaksiyonu göstermesinden dolayı iyi bir fırça bastım küçük beye.

        HEPİMİZ ALIŞACAĞIZ BU UYGULAMAYA!!

        Uzatmayayım…

        Evden markete poşetle gitmek başlarda bana da garip gelmişti…

        Zaten hemen de alışamamıştım.

        Ancak… Sonradan oğlanın olmadığı ilk zamanlar… Tek başıma markete gittiğimde evden almayı unuttuğum için el mahkum poşeti parayla satın aldığımda…

        Hakikaten hem büyük bir enayilik olduğunu anlayıp kendime kızmıştım. Hem de marketin diğer müşterilerinin arasında çevreyi önemsemeyen cahil ve görgüsüz bir insan profili imajına sahip olduğum için mahcup olmuştum.

        Diyeceğim o ki; ben son derece mutluyum bu yasadan ve uygulamaya başlamasından.

        Konfor elden gittiği için biraz zor olacak belki alışmamız memleket olarak ama buna da sonunda alışacağız.

        Ve göreceksiniz bir gün hepimiz, geri dönüşümü olmayan bu plastiklere boşu boşuna, enayi gibi para ödemekten kurtulduğumuz için de bu yasayı çıkaranları hep minnetle anacağız!

        REKLAM

        ***

        Rahmet dilerken sizden mi icazet alacağız?

        Yazacaktım o gün ama Suriyeliler konusu daha önemli ve sıcak geldiği için bu konuyu uzun uzun yazmayı bugüne bırakmıştım.

        Ama gerek kalmadı.

        Çünkü Murat Bardakçı öyle hoş ve güzel bir yazı kaleme aldı ki…

        Sağolsun… 90 yaşında hayatını kaybeden büyük tiyatro sanatçısı Gülriz Sururi’nin ardından yapılan o çirkin ve kötü yorumlarla ilgili hepimizin duygularına tercüman oldu.

        Bardakçı’nın böyle bir yazıyı kaleme almasının nedeni internette gördüğü bir tartışmadan. Sururi için rahmet dileyen bir belediye başkanına bir gazetecinin “Allah’tan rahmet mi?” diyerek kinayeli bir biçimde sorgulaması üzerine konuya girmiş.

        Murat Bardakçı belediye başkanı ve gazeteci diye kimleri kastetti bilmiyorum. Ama benzer bu nahoş ve tatsız polemikleri ben de yaşadım.

        Sururi’nin vefat haberi üzerine, Twiter’daki hesabımdan; “Büyük sanatçıydı… Allah rahmet eylesin…” paylaşımı yaptıktan sonra yazılanları buraya taşımayacağım.

        Zira mahkeme-i kübrâ hakimliğine soyunup Sururi’nin Allah inancı olmadığını söyleyip Allah’tan rahmet dilenmesine karşı çıkan bağnazlara prim kazandırmak istemiyorum.

        Onları o çirkin ve hasis yorumları ile baş başa bırakıp, büyük sanatçı Gülriz Sururi için bir değil birkaç defa daha rahmet dilemek istiyorum…

        Allah size rahmet eylesin Gülriz Hanım…

        Allah’ın rahmeti üzerinizde olsun büyük sanatçı…

        Mekanınız cennet olsun…

        Diğer Yazılar