Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        1999’dan kalan bir fobidir bende deprem…

        Çok uğraştım aşmak için ama bir türlü muvaffak olamadım.

        Çünkü o depremde yakın akrabalarımızı, ahbaplarımızı feci şekilde kaybettik.

        Kötü oluyorum. Aşırı tepki gösteriyorum. Bu da haliyle o an yanımdaki insanları korkutuyor ve sinirlendiriyor.

        Önceki gece de maalesef aynı şeyi yaşadım.

        Ve tabii 1999’da henüz 2 yaşında olduğundan dolayı depremin yarattığı tahribatı, acıyı bilmeyen oğlumdan epeyce bir zılgıt işittim.

        Hak vermiyor da değilim çocuğa.

        Nasıl bağırmışsam artık…

        Benim yüzümden evimizin kedisi bile ne yapacağını şaşırmıştı.

        Neyse…

        Hepimize geçmiş olsun…

        Çok şükür bu defa can kaybı olmadan atlattık bu sarsıntıyı ama tabii bu defa!

        Bir dahakine nasıl sonuçları olur bilmek mümkün değil.

        Hele de beklenen büyük İstanbul depremi…

        Bilim insanları dün yine bas bas bağırıyordu ekranlarda; “Çok yakın” diye…

        REKLAM

        Eğer öyleyse yine acı günler bekliyor bizi diyebiliriz çünkü İstanbul hiç hazır değil.

        Çoğu deprem yönetmeliğine aykırı inşa edilmiş eski binaların şiddetli bir sarsıntıda çökme olasılıkları çok yüksek.

        Tuhaf olan şu ki; Bu durumu sadece bilim insanları değil, bu ülkenin idaresine yön veren, şehirleri yönetenler de biliyor.

        Dün onlar da konuşuyorlardı.

        Her deprem sonrası olduğu gibi; “Vatandaşımızdan sağlam olmadığını düşündüğü binalara girmemesini rica ediyoruz” diyorlardı.

        Ama o binaya girmeyip de hangi binaya gireceği yönünde bir alternatif de sunamıyorlardı.

        Vatandaş elbette biliyor yaşadığı binanın emniyetli olmadığını...

        Biliyor da o binaya girmeyecek de hangi binaya girecek?

        Alternatifi var mı?

        Yok!

        Ve sağlam olmayan binlerce bina var.

        Avcılar, Küçükçekmece ve civarında 99’da hasar alan bazı binalar bile hala oturuma açık.

        Güya “Kentsel Dönüşüm” kapsamında yenileneceklerdi…

        Bir kısmı oldu ama büyük kısmı olamadı çünkü proje dönüşüm yapan müteahhitlerle vatandaşın insafına bırakılmış durumda.

        Müteahhitler sanki normal bir inşaat işi yapıyormuş gibi kazanması gerekenden çok daha fazlasını kazanma derdinde.

        Vatandaş da hem artı bir para vermek istemiyor hem de mevcut metrekaresinden ödün!

        Çoğu binada görüşmeler bu yüzden durmuş durumda.

        Daha önce de yazdım ben bu konuyu.

        Çevre ve Şehircilik Bakanlığı iki tarafı uzlaştıracak kanuni bir yolu devreye derhal almalı.

        Yoksa bu iki tarafın açgözlülükleri yüzünden yakında olması beklenen İstanbul Depremi büyük faciayla sonuç bulacak!

        Şimdi de EYT'liler endişeli!

        Şimdi de EYT'liler endişeli!
        0:00 / 0:00

        TOBB’un üzerinde çalışılan EYT (Emeklilikte Yaşa Takılanlar) ile ilgili endişelerini mektupla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’e bildirdiğini yazdıktan sonra “EYT ne olur?” sorusunun ilk dereceden muhatabı oldum.

        Gerek e-posta ile gerekse sosyal medya üzerinden ve dahası yolda, markette alışveriş yaparken, çevirip soru soranlara cevap vermeyi isterdim ama mümkün değil.

        Çünkü bilmiyorum.

        Bildiğim tek şey mektubu yazan TOBB gibi MÜSİAD’ın ve diğer işveren STK’larının EYT’den dolayı endişe duydukları ve düzenlemenin kendilerini de rahatlatacak şekilde hazırlanması.

        Bakanlığa da ulaşmaya çalıştım bu arada.

        Yani işverenlerin endişelerine dair tavırları ne oldu ya da ne olacak, kulisleri yokladım ama maalesef herhangi bir bilgi alamadım.

        O yazımda da demiştim; “İnşallah Bakan Bilgin bu endişeleri ciddiye almaz. Alırsa sonuç çok kötü olur zira en az 1 buçuk milyon insan büyük bir beklentiye girdi.”

        Aynı noktadayım.

        Umarım işverenin endişeleri değil çalışanın hayalleri öncelik alınır.

        Ama tabii burası Türkiye!

        Önceden söylenen sözlerden, alınan kararlardan ya da tavırlardan 180 derecelik dönüşler olabiliyor.

        O nedenle EYT’li arkadaşların tedbiri elden bırakmaması lazım…

        Sosyal medya üzerinden baskıya devam yani:))

        6'lı masadaki liderlere bir tavsiyem var!

        6'lı masadaki liderlere bir tavsiyem var!
        0:00 / 0:00

        Eminim sadece bana değil bu soru, iç siyaset yazan, yorumlayan tüm meslektaşlarıma yöneltiliyordur.

        “Sizce 6’lı masanın adayı kim olur?”

        O kadar çok geliyor ki bu soru…

        Vallahi yıldım artık.

        “Bilmiyorum” demek de kurtarmıyor sizi soruyu soran arkadaşların elinden çünkü bu defa da; “Kılıçdaroğlu aday mı gerçekten” ile başlayıp bitip tükenmek bilmeyen sorularla illa ki bir cevap almaya çalışıyorlar.

        Bir şeyler söylüyorsunuz rahatlasınlar diye…

        Daha siz bitirmeden yorumlarınızı, alıyorlar sazı ellerine ve kendi fikirlerini, analizlerini döktürüyorlar.

        Hemen hepsi aynı şeyleri söylüyor ama saygımdan hiç yüksünmeden dinliyorum karşımdakileri.

        Ve bazen ya bankada sıramı kaçırıyorum.

        Ya da marketten alacağım şeyleri unutuyorum.

        Diyeceğim şu ki;

        Vatandaş hakikaten yorulmuş artık.

        Başta bir umut vardı masaya dair.

        Heyecan büyüktü.

        Ancak çok net söylüyorum; O umut artık yerini tamamen karamsarlığa bırakmış durumda.

        Çünkü vatandaşla sohbetimde hemen hepsinin sonunda söylediği cümle; “Böyle giderse bunlar doğru dürüst bir aday çıkartamaz! Dağılırlar en sonunda ve göreceksiniz Tayyip Erdoğan yine kazanır seçimi!” oluyor.

        Naçizane tavsiyem masadakilere…

        Uzatmayın artık bu konuyu…

        Uzatacaksanız da bilgisini verin.

        En azından; “Adayımızı şu gün açıklayacağız” deyip bir tarih verin.

        Bunu yapın bence çünkü bu, seçmeninizin tükenen heyecanını, umudunu geri getirir.

        Unutmayın…

        İnsan umut ettiği sürece umut dolu sonuca gelmek için her seferinde yeniden başlar…

        Diğer Yazılar