Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Klasik filmleri sevenlerdenseniz yazımın başlığı sizi Martin Ritt’in 1958 yılı yapımı “The Long, Hot Summer” filmine götürmüştür. William Faulkner’ın öyküsünden uyarlanma, Paul Newman’lı Orson Welles’li bu film Lee Remick ve Joanne Woodward’ın güzellikleri ile süslenmiştir.

        Newman ve Welles’in olağanüstü oyunculukları konusu Amerikan taşrasında geçen bu filmi klasikleri arasına taşımıştır. Filmi izlerken tozu ve sıcağı da hissedersiniz. Ve nedendir bilinmez güneş altında yürürken, ağustos böcekleri de ötüyorsa aklıma hep bu film gelir. Sıcağa katlanamadığım sır değil.

        Her geçen yıl daha da katlanılmaz hale geliyor. Bunda yaşlanmanın etkisi var ancak kentlerin beton yığını haline getirilip yeşili yok etmenin sonuçlarını da unutmamak gerek. Devam eden tramvay çalışmaları İzmir trafiğini alt üst etti. Alsancak Garı önü tam görülmelik. Geçtiğimiz gün MÜZİKSEV’in bahçe kapısını açarken otobüsün altında kalıyordum. Meğer orada daha önceden kaldırım olarak bildiğim yer yol olmuş. Allahtan şoför dikkatliydi de tramvay yolunda ölmekten kurtuldum.

        TRAFİĞE ALIŞAMADIM

        İzinden hafta başında döndüm ama trafiğe alışamadım. Ve “Uzun Sıcak Bir Yaz” filmini de en çok Özel Saint- Joseph Fransız Lisesi’nin önünden geçen yolda güneş altında yürürken hatırlıyorum. Bir yandan iki tarafı ağaçlı gölgelik bir yoldan yürümeyi hayal ederken bir yandan da sokağın hala eski kagir evleri barındırdığına şükrediyorum. Öyle ya, o evler de yerlerini apartmanlara bırakırsa halimiz nice olur. Her dairede en az bir klima olsa sokağa salınacak sıcak havanın etkisini varın siz hesaplayın.

        İşte böyle yarı hayal yarı gerçek düşünceler içinde sırılsıklam iskeleye ulaşınca sıcağın etkisi artıyor sanki. İskelede klima yok. Kapılar açık, esiyorsa ve kalabalık yoksa insan idare ediyor da tam tersi durumda kaynar suya düşmüş gibi oluyor. Vapurlar lüks ve klimalı. Terden sırılsıklam vapura bindiğinizde sanki boyut değiştiriyorsunuz. Teriniz üzerinizde soğuduğunda buz kesiyorsunuz. Bu da sizi eve kadar idare ediyor ama benim gibi öksürükten kurtulamamak var.

        İskelede klima, sokaklarda gölge yapacak ağaçlar istemek çok mu olur? İzmir’e böylesi yakışmaz mı?

        Diğer Yazılar