Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Basquiat tarzı

        Kir göstermeyen siyah tişörtler, dayanıklı lacivert kot pantolonlar, polis ve güvenliklerden kaçmak için ayaklara geçirilen sneaker’lar... 2000’lerde mahlaslarına sığınarak graffiti yapan, Eminem ya da Linkin Park dinleyen, kaykay ve BMX bisikletleriyle enerjisini harcayan haşin çocukların eylemleri, giyim tarzlarına da yansımış, bu durum yeni bir akım yaratmıştı. Tarihin büyük ressamlarından JeanMichel Basquiat da bu haşin çocuklardan biriydi. Bizim çocukluğumuzdan farklı olmasa da 310 milyon liraya satılan tablosuyla aralarına adını yazdırdığı büyük sanatçılardan çok farklıydı çocukluğu... Peki neydi onu farklı kılan? Dehasının sinyallerini çocukken 3 dil konuşabilmesiyle veren Afro-Amerikan müzisyen, ressam, SAMO mahlaslı graffitici, 20 yaşında New York’taki bir restoranda Andy Warhol tarafından keşfedildi. O güne kadar geçimini, yaptığı tişört ve kartpostalları satarak sağlayan rastalı sanatçı, ün ve paraya kavuştuktan sonra sanatını binlerce dolarlık Armani takım elbiseleriyle yapmaya başlamıştı. Sokaklardan gelen ve sanat eğitimi almayan JeanMichel’in yalın ayak yarattığı eserlerindeki yeni-dışavurumcu çizgi, giyimine de yansıyordu. O, vasat spor salonu tişörtlerinin üzerine giydiği düşük yaka gömlekleri, yakasına ince düğümle bağladığı kravatları ve bol ceketleriyle Madonna’yı bile tavlamayı başarmıştı.

        ‘ELEŞTİRİLERİ DİNLEMEM’

        Basquiat 1987’de podyumda Comme des Garçons için yürüdüğünde üzerindeki aşırı büyük gri takım elbise, bir başkasının üzerinde sırıtmak bir yana dursun gülünç ve hatta aptalca gözükebilirdi. Ancak o, Jean-Michel’di, her zaman ve her yerde özgüveni tamdı. “Eleştirileri dinlemem; kimsenin, sanatını keşfetmek için eleştiriye ihtiyacı yok” diyordu. Basquiat, bir yandan ince detaylı ve kibar, diğer yandan ise harap tarzıyla hem havalı hem de şıktı; tezatlığın sembolü haline gelmişti. Bir erkeğin endamını yerle bir edecek sıkıcı paltoları, her nasılsa onu rock-star gibi gösteriyordu. Gazeteci-yazar Peter York, onu “sofistike oyunun sofistike En oyuncusu” olarak tanımlıyordu, York’a göre ne yaptığını çok iyi biliyordu. Hayatının anlatıldığı 1996 yapımı “Basquiat” filminin kostüm tasarımcısı, John Dunn ise onun tarzını “Retronun hiphop ve tikilikle buluşması” olarak nitelendiriyor: “Bence Basquiat, modayı vizyonunu tanımlamak ve genişletmek için sürekli kullanıyordu. Bu onun için bambaşka bir araçtı ve o kendi kendinin tuvaliydi.”

        Entelektüel havadan nem kapmak için ajandasını kültür sanat etkinlikleriyle dolduran beyler! Kısa paça slim fit pantolonlarınızla edindiğiniz İtalyanlığı bir kenara bırakın, Amerika’nın doğu yakasından gelen salaşlıkla fark yaratan hatta Madonna’yı bile tavlayan sanatçı Basquiat’ın stiline bakın.

        EN PAHALI 6'NCI ESER

        Tom Wolfe’un “Burjuvanın bir türlü yapmaya cesaret edemediği şeylere girişebilen sanatçıdır” diye tanımıladığı Basquiat, zaman zaman eserlerinde primitif öğeler barındırdığından Picasso gibi ressamları taklitle suçlandı. Ancak onun zaten primitif öğeler barındıran bir kültürden geldiğini utuluyordu. Matisse’nin “Çocuklar gibi özgürce resim yapmak isterdim” sözünü yaşayan ve giyim dâhil hayatının her alanında bunu ortaya koyan bohem sanatçı, aşırı doz uyuşturucudan 12 Ağustos 1988’de 27 yaşında hayatını kaybetti. Bir Japon milyardere 380 milyon lira karşılığında satılan “Başlıksız” adlı resmiyle açık artırmada satılan altıncı en pahalı esere imza atan Jean-Michel Basquiat ölümünün 20 yılında sergilenmeye devam ediyor. “King Zulu” ve “Hollywood Africans” gibi birçok eseri 21 Eylül’de Londra’daki Barbican Sanat Galerisi’nde “Basquiat: Boom for Real” adı altında sergilenecek.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ