Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        2000 yılı itibariyle bildiğiniz gibi ‘Milenyum Çağı’nı yaşamaktayız. Her ne kadar Milenyum Çağı’nın ilk 10 yılını geride bırakmış olsak da henüz bana kalırsa Milenyum niteliğinde bir olay yaşamadık.

        2000-2010 yılı arası geçen süre, gerek bizim ülkemizde gerekse dünyada krizden başka bir şey yaşatmadı diyebilirim. Özellikle 2001 krizi hala izlerini taşırken, 2008 itibari ile yaşanan küresel kriz etkisini sürdürmekte.

        İÇ AÇICI GÖRÜNMÜYOR

        Teğet geçtiği varsayılan bu kriz, önümüzdeki yıllarda bizi delerek mi geçecek yoksa tamamen mi öldürecek, bütün bunları ancak yaşayarak öğreneceğiz. Yani Milenyum Çağı’nın önümüzdeki 10 yılı da bana kalırsa ekonomik açıdan pek iç açıcı olmayacak.

        Ha belki diyabet ortadan kalkacak, internet attığımız her adımda olacak, i-pad çılgınlığı dünyayı saracak, yapay organlarda çığır açacağız... Ama yine de hiçbiri Milenyum Çağı beklentilerimizi karşılamayacak. “Karamsarsın” diyenleriniz olabilir, fakat ortada bir gerçek var ki, bizi teğet geçtiğini varsaydığımız küresel kriz bu defa değerek geçecek.

        Çünkü önümüzde bizleri bekleyen 12 Haziran tarihli bir genel seçim var. Genel seçim havasının vereceği iyimserlikle yılın ilk yarısı toz pembe geçerken, onu izleyen 4 yıl oldukça çetin koşullara gebe olacak. Yaşanması ve tartışılması muhtemel konuları şöyle bir gözden geçirecek oldum, bakın neler çıktı:

        BİZİ NELER BEKLİYOR?

        Türk modeli ılımlı mı yoksa radikal mi olacak?

        Kürt-Türkçe derken, başka lisanlar da tartışılır hale gelecek.

        Yavaş yavaş ortaya çıkan kuşak savaşları sonucu gençlik hareketleri hız kazanacak.

        Karar verilmesi gerek birçok yol ayrımına gelip tartışmalar yaşanacak.

        Ödenmesi gereken dış borçlar vatandaştan tahsil edilecek. Ve bunun halka getireceği yük yeniden bel büktürecek.

        Gelecek 10 yıl içinde Türkiye de sivilleşme dönemini yaşayacak.

        Ergenekon davası sanıkları muhtemelen İnsan Hakları Mahkemesi’ne gidecek.

        Dünyada 2020’ye kadar toplam nüfus 750 milyon daha artacak. Bu nedenle dünya nüfusunun üçte ikisi 2025’de su sıkıntısı çekecek.

        Mantar gibi biten çoğalan, vatandaşlara ödeme kolaylığı sağlayan inşaat sektörü sonumuzun başlangıcı olacak..

        Neyse ki ben ve benim jenerasyonum bu çağın yarısında dünyadan göçmüş olacağız.

        Sonrakiler de bu gidişle Taş Devri Çağı’nı mumla arar hale gelecek.

        Diğer Yazılar