Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CEYDA Cansu Denker 25 yaşındaydı. 14 Eylül günü Antalya'da, dördüncü kattaki evlerinin balkonundan atlayarak intihar etti. Onlarcasını yaptığı iş görüşmelerinden birinden gelmişti. Dershane maaş olarak 300 lira önermişti. Yıllardır yaşadığı aşağılanmaya, yok sayılmaya ancak bu kadar dayanabildi. Ceyda Cansu, ataması yapılmadığı için intihar eden öğretmenlerden yirmi ikincisiydi!

        Sendikalara göre 300 bin, MEB'e göre 100 bin öğretmen açığı var. Bu yıl sadece 11 bin öğretmenin ataması yapıldı. Tıpkı barınma hakkı olmasına rağmen TOKİ'den ev kazanınca hükümetin kuşu başına konmuş gibi sevinen evsizler gibi ataması yapılanlar da arkadaşları açlar ordusuna geri dönerken sıçrayıp birbirlerine sarıldılar.

        Ekranlar onlara yakın çekim çalışırken geri kalan on binlercesi Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu ile direnmek için geri döndü. Eğitim-Sen uzmanları Deniz Yıldırım, İlker Akçasoy ile Ankara Tabip Odası Uzmanı Kansu Yıldırım onların hikâyelerini kitaplaştırıyor. Aradan çekilip öğretmenlerinizle sizi yüz yüze bırakıyorum. Milli Eğitim Bakanı'nı düşünerek yüz yüzden utanır diye umuyorum:

        Diyarbakır: 5 yıldır KPSS'ye hazırlanıyorum. Çevredeki bakışlar bunaltıyor. "Yine mi giremedin?" bakışları bunlar. Ücretli öğretmen olarak çalışırken müdür, "Yerine atama yapıldı, işine son verildi" dedi. Öğrencilerim, "Öğretmenim, siz öğretmen değil miydiniz?" diye sordu.

        Ankara: 3 yıldır ataması yapılmayan bir İngilizce öğretmeniyim. KPSS bizi ölçen bir sınav değil. Orada bir tane bile İngilizce soru sorulmuyor. Annem temizlik şirketinde taşeron işçi, asgari ücretle çalışıyor. 4 kardeşiz, en büyükleri benim. Şu anda sekreterlik yapıyorum.

        Çorum: 2000'den beri KPSS'ye giriyorum. KPSS yüzünden eşimden ayrılmak zorunda kaldım. Atamam olmayınca kredi çekip internet kafe açmıştım. 2002 krizi her şeyimi aldı. Evliliğim sadece 7 ay sürdü.1 puan farkla atamam yapılmadı. İnşaatlarda tesisatçılık öğrendim. 35 yaşıma geldim. Hiçbir şeyim yok. Evlenememişim, baba olamamışım, özgüvenim bitti.

        Iğdır: 11 aylık çocuğum var, gelirim yok. Çocuğum için yeşil karta başvurdum. Muhtar yüzüme baktı ve utancımdan yerin dibine girdim. 2003'ten bu yana her yıl KPSS'ye girdim. F tipi hayat yaşıyorum. Mutfakla odam arasında mekik dokuyorum. 2009'a kadar evlenmemek için direndim. Yanıma org ve bağlama alarak düğünlere çıktım. Ücretli öğretmenlik yaparken yerime kadrolu geldi. Eşime söyleyemedim. Evden takım elbisemi giyer çıkardım, çarşıda müsait bir yerde oturur KPSS'ye çalışırdım. Akşam da okuldan dönüyor gibi eve gidiyordum.

        Mersin: Ataması yapılmayan, kanser hastalığından ölen Şafak Bay'ın abisiyim. 8 yıldır atama bekliyorum. Çorap satarak, garsonluk yaparak geçimimi sağladım. Gece bekçiliği, boyacılık yaptım. Önceden öğretmenlikle ilgili hayal kurabiliyordum, artık hayali bile uzak. Gidiyorsun dershaneye, 200 TL teklif ediliyor. Bu kadar mı değersiziz? Güvencemiz yok, paramız yok... Kardeşim Şafak'ın mücadelesini bütün Türkiye gördü.

        Ankara: KPSS'ye 5'inci girişim. Annem ev hanımı. Babam inşaat ustası. 7 kardeşiz. Kardeşlerimin 2'si halen üniversitede okuyor. Yazları inşaatta çalışıyorum. Kışın da ücretli öğretmenlik yapıyorum. Sürekli "KPSS'de ne yaptın" sorularına cevap vermek istemiyorum. Yeğenlerim üniversiteye girdi, mezun oldu, birlikte sınava giriyoruz.

        Mersin: Garsonluk yaptım, dershanede çalıştım. Ben Doğulu bir ailenin kızıyım, ister istemez bir baskı yaşıyorsun. Kendini kanıtlayabilmen için ekonomik özgürlüğünün olması gerekiyor. Öğretmen olman veya dört yıllık bir üniversite mezunu olman hiçbir şeyi değiştirmiyor. Paranı kazandığın anda ailendeki bireylerin sana verdiği değer değişiyor. "Öğretmensin niye yapmıyorsun bu işi?", "Her defasında 20 bin öğretmen atanıyor, sen niye atanamıyorsun?" İnsanlar zekânı bile sorgulamaya başlıyor. İntihar eden arkadaşlardan bir tanesi bir çay ocağında çalışıyor ve sanırım patronu bardağı kırdığı için fırça atıyor ve o kişi gidip kendini asıyor.

        Seçilmişlerle atanmışlar arasındaki kavgada artık biliyoruz ki seçilmişler şüphesiz galip. Ya atanmamışlar! Onlar niye seçilmişler tarafından kanlarının son damlasına kadar aşağılanmak, yok sayılmak ve tüketilmek zorunda? Meydanlarda açlıkla terbiye edilen öğretmenleri gördükçe utanıyorum. Çok utanıyorum.

        Diğer Yazılar