Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Göztepe-Hatayspor maçının sarsıntısını yeni atlattık.

        Yüze yüze kuyruğuna kadar gelinmişti. Skoru 3-1 getirmek takdir edilir bir performanstı.

        Ben ne yazık ki, ikinci yarının o harika bölümlerini canlı izleyemedim. İlk yarıda sergilenen o kötü futbol üzerine bir de rakibin gol atması, umutlarımı taban yaptırmıştı.

        Aynı gün içeride de işler çok fazlaydı, Karşıyaka ve Bucaspor kongresi, Pınar Karşıyaka-Fenerbahçe maçı... Dedim, “Olmaz artık..” ve gazeteye döndüm.

        Sonra çok üzüldüm tabii ki... Hem böylesine güzel bir maçı ve heyecanı kaçırdığım, hem de bu kadar yaklaşmışken, Göztepe elendiği için..

        Neyse ki, Göztepe’nin çekip servis ettiği maç özetlerini izledim. Daha fazla kahroldum, ama seyredebildiğime sevindim...

        YAZIK.. YAZIK..

        Bu maçın sıcaklığı sürerken dikkatimi çeken 3 şeyden bahsedeceğim sizlere. O kadar canım sıkıldı ki, o kadar da utandım Hataylı konuklarımızdan.

        İlki, stada girmeye çalışan seyircilere yapılan eziyet.

        Ya arkadaş, hafta arası maç saat 17.30’da..15-20 bin kişi toplanmış maça gelmiş. Siz onların maça gelmesini sanki istemiyormuşsunuz gibi, eziyet üstüne eziyet ediyorsunuz.

        Herkesi koyun gibi, Alsancak Stadı’nın çağ dışı kalmış gişelerine ve giriş bölgesine sıkıştırıyorsunuz. Sonra da isyan ettiler mi, “Polis” diye bağırıyorsunuz. Adam elinde bilet “Maça giremiyorum” diye feryat ediyor, itiyor, kakıyorsunuz.

        Dışarıda kuyruk, Alsancak Garı’na yaklaşmış, millet güneşin anında yanıyor. Maça girecek, maça. Bir kişi çıkıp da, bu sorunu halletmenin yoluna bakmıyor.

        Stadı yenileyemiyorsunuz, bari çağa uyum sağlayacak bir iki değişiklik yapın. Özellikle giriş bölgelerinde ferahlık sağlayacak hamleler yapılabilir. Yine tek yerden girilsin, ama holü genişletip, rahatlık sağlanabilir.

        İşim olmasa, bu şartlarda zor giderim maça...

        Daha maçın başında bir oyuncu sakatlandı. Sahanın kenarına bir sedye getirdiler. Yine utandım. Ben öyle bir sedyeyi en son 35 yıl önce rahmetli babamın çalıştığı Buca SSK Hastanesi’nde görmüştüm. Kızılay çadırından bozma bir bez ve iki demir çubuk bir araya gelmiş, sedye olmuş. Bezin üstü kirli, sedyeyi taşıyanlara da, “Bugün siz sakatlananları taşıyın” görevi verilmiş, yarın ne taşıyacakları belli değil.. Hiç de sağlıkçı görüntüsü vermiyorlar.

        Biraz ciddiyet... İnsana saygı, yapılan işe saygı. Ne olur o sedye yenilense, İzmir’den kaç tane İl Müdürü geçti, bin tanesi de aşağılara inmeyi başaramadı. Hep üst katlarda oturdular. Vizyonu yükseltmeye çalışmadılar.

        Hala 30-35 yıl önce görüntülü işlere imza atıyorlar.

        BİR DE SKORBORd VAR...

        Deveye sormuşlar, “Boynun niye eğri” diye.. “Nerem doğru ki” demiş..

        Bizimki de o misal.... Yıllardır Alsancak Stadı’ndaki skorbord bozuk... Bir ara kiralık getirdiler, o gitti. Sonra kulüp binasının köşesine bir tane taktılar, güneşten hiçbir şey görünmedi. Şimdikine baktın mı, yazılanları dürbünle zor görürsün. İncecik bir karakter... Ne yazdığını altındaki adam bile okuyamaz. Bu skorbordu, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü’nün acilen yenilemesi lazım. Stad Altay’ın uhdesinde olabilir. Ancak, kiracı bunu yapmakla yükümlü değildir. Eğer, Altay’ın döneminde bozulsaydı, kiracı sorumlu olurdu. Kira ücretini alan devlet, aldığından yenilik için harcama yapmalıdır. Biz de utanmaktan kurtuluruz. 3 tane çok basit örnek verdim. Yeni sezona kadar, tamir edillebilecek.

        Taraftarların Alsancak Stadı’na girişlerini kolaylaştıralım....

        Stadta kullanılan her türlü malzemeyi, günün şartlarına uygun hale getirelim.

        Skorbordu acilen yenileyelim... Bizim göremediğimiz şeyler de olabilir... Yapılırsa memnun oluruz. Sayın İl Müdürü.. Sayın Tatlısu...

        Bunlar çok kolay işler.

        Utandırmayın bizi!..

        Diğer Yazılar