Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        EFSA’nın (Avrupa Gıda Güvenliği Kurumu) raporuna göre palm yağının saf halinde sağlık riski yok fakat bu yağın sürülebilir çikolata haline getirilirken geçirdiği işlemler sonucu kanserojen maddeler ortaya çıkıyor. Kesin konuşmak için şu an eldeki çalışmalar yetersiz

        Palm yağı hakkında son günlerde her yerde karşınıza çıkan haberler, sosyal medya paylaşımları sizin olduğu gibi tabii ki bizim de dikkatimizi çekiyor. Endişelenmekte haklısınız. Ben eve bu ürünleri sokuyorum sokmuyorum, o marka cevap versin hemen, hadi savaş açalım demek yerine önce bir araştırmak lazım.

        Palm yağı kullanımı çok eski yıllardan beri var. Bu yeni konu gibi ortaya çıksa da, aslında yıllardır konuşulan, tartışılan bir konu palm yağı. Sürülebilir çikolataların yanı sıra bir çok üründe, hatta gıda sanayiindeki ürünlerin % 80’inde bu yağ kullanılıyor. Hatta tıpkı palm yağı gibi diğer bitkisel yağlar da kullanılıyor. Herkesin saldırdığı bu markayı savunmak istemiyorum ama bir gerçeği paylaşmam gerekiyor. Piyasadaki ürünlerin 1-2 tanesi dışındaki tüm ürünlerde palm yağı kullanılıyor. Tek markada kullanılmıyor, haberiniz olsun.

        SORUN , İŞLEME YÖNTEMİ

        Palm yağı, palmiye meyvelerinden elde edilen bitkisel bir yağdır ve içeriğini incelediğimizde, vitamin değerlerine baktığımızda sağlıklı bir yağ olduğunu söyleyebiliriz. Peki bitkisel ve sağlıklı görünen bu yağ ne oldu da düşman oldu bize?

        Sorun yağda değil, sorun teknoloji kısmında. Yani sorun yağda değil geri kalan her şeyde! O zaman ben sizin kafanızı karıştırmadan olan biteni anlatayım: Avrupa Birliği şu an palm yağı hakkında verileri topluyor ve masaya yatırıyor. EF SA’nın (Avrupa Gıda Güvenliği Kurumu) verdiği raporlar durumu şöyle açıklıyor: Palm yağının sağlık riski yok fakat bu yağın sıcaklığının sürülebilir çikolata haline gelirken 200 derecenin üzerine çıkıyor olması nedeniyle üç kanserojen madde ortaya çıkıyor. Bu maddelerin ikisinden şüpheleniliyor ama bir tanesi hakkında yeterli veri yok. Yapılan çalışmalar hayvanlar üzerinde çok yüksek dozlarla yapılan çalışmalar ve henüz insanlar üzerine çalışma yok. Özetle şu an eldeki çalışmalar yetersiz ve bu riskin var olduğunu söylemek için çalışmalara bakıp dozun belirlenmesi gerekiyor. Yani her işlemde bu maddeler oluşuyor mu? Her teknolojide, her üründe aynı miktar var mı? Bunun güvenli miktarı nedir? Bu maddelerin ortaya çıkmaması için neler yapılıyor? Henüz bu soruların cevaplarını bilmiyoruz. Çünkü EFSA bu raporu bir yıl once sunmuş. Beslenme uzmanları ve bilim adamlarının beklediği EFSA’nın bu ay sonu açıklayacağı rapor.

        YENİ RAPOR ÖNEMLİ

        Özetle palm yağından korkmayın. Hepimiz EFSA’dan gelecek haberi bekleyelim. Bu miktar neymiş, güvenli doz neymiş, bu işlem eğer bu kadar zararlı ise değişecek mi ve yerine hangi yöntem kullanılacak? Tüm soruların cevaplarını ben de takip edeceğim. Sizlerle paylaşırım. Çünkü eğer palm yağında bir sorun varsa, yani palm yağının işlenmesinde bir sorun varsa diğer bitkisel yağların hepsinde bu sorun olabilir. Şimdi en mantıklısı EFSA’nın yeni raporunu beklemek.

        Trans yağ ile ilgisi yok!

        PALM yağının gündeme gelmesinin ardından bazı uzmanlar (işin uzmanı olmayan uzmanlar) çıkıp ‘Trans yağ var tabii zararlı’ diye anlatmaya başladılar. Konunun bununla hiç ilgisi yok. Trans yağın zararı ayrı bir konu. Palm yağının yapısında trans yağ yok. Gerçekleri bilelim, ortalığı karıştırmayalım. İnsanları bilgilendirmek için buradayız, her tartışmadan fayda sağlamak için değil.

        Tuz, tansiyon ve lezzet

        Tuz deyince sizin aklınıza yemeğin tadı, benim aklıma da vücuda etkileri geliyor. Aslında etkileyen sodyumun ta kendisi ve her tuzun içindeki sodyum oranı da aynı değil. Bizim yemeklere kullandığımız tuzun % 40’ı sodyum, % 60’ı klordan oluşur. Sodyumun kan basıncı yani sağlığımız ile yakın bir ilişkisi var. Hem ihtiyacımız var hem de dikkat etmemiz gerekiyor.

        Sodyum bazı besinlerin doğal olarak yapısında var ve yiyeceklerle aldığımız sodyum minerali kan basıncı ve sıvı dengesinde rol oynar. Sinir uyarılarını iletir ve kasların kasılıp gevşemesini sağlar. Sodyum ile beraber klor ve potasyum da sinir iletiminde görevlidir. Vücudumuzdaki sıvı dengesini ayarlanması da organların çalışmasını ayarlayan önemli besinlerden biri.

        1 tatlı kaşığı tuzda 2300 mg sodyum vardır. İşlenmiş besinlerdeki sodyum oranı çok daha yüksektir.

        Sodyum oranı düşük olan tuzlar da iyi seçenektir.

        Çok tuzlu yersek?

        Fazladan sodyum aldığımızda terle, idrarla atılıyor. Yani çok tuzlu yediğimizde daha çok idrara çıkıyor ve daha çok susuyor olmamızın sebebi bu. Bu durumda ihtiyaçları yerine koymak için daha çok su içmek gerekiyor.

        Tansiyon ile ilişkisine gelince...

        Fazla sodyum alımı kan basıncını yani tansiyonumuzu yükseltir. İlaç alanların yaptığı hataların başında nasıl olsa ilaç alıyorum, tuzlu yemeye devam edebilirim gibi bir düşünce gelse de aslında doğru olan tuzu, sodyumu azaltmak ve ilacı da tansiyon hala yüksek ise buna gore ayarlamak. Potasyum ve magnezyum yönünden zengin beslenmek tansiyonu dengeliyor. Bunlara hayatınızda daha çok yer verdiğinizde tansiyonunuzun daha iyi gittiğini göreceksiniz.

        Tuz yiyeceklere hem lezzet veriyor, hem de bozulmasını engelliyor. Bu sebeple yediğimiz besinlerin çoğuna tuz ekleniyor. Burada az tuzlu olanları seçebilirsiniz. Sadece tuzlu gıdalardan değil, tatlılardan, soslardan ve içeceklerden de sodyum aldığımızı unutmayın.

        Bunlar çok tuzlu!

        Et suyu salamura, tütsülenmiş gıdalar, füme etler, peynirler, turşular, kuruyemişler, cipsler, krakerler yoğun miktarda tuz içeriyor. Üzerinde ‘az tuzlu’ yazanlar oluyor. Turşuların, hazır ürünlerin az tuzlu olanlarını seçmeye çalışın. Hellim peynirinin bile az tuzlu az yağlı olanı var ve tadı normal hellime göre şahane!

        Deniz Tuzu farklı mı?

        Sadece deniz tuzunun mineral oranları farklı olabiliyor. İçindeki sodyumun etkileri aynı. Tabii ki her türlü tuzu dikkatli kullanmak gerekiyor. Bilmediğiniz markaların ürünlerini denemeyin.

        Potasyum zengini besinler

        - Brokoli - Havuç - Mantar - Patates - Ispanak - Pazı - Kabak - Kayısı - Muz - Kavun - Karpuz - Hurma - Portakal

        - Kuru erik - Kuru üzüm - Süt ürünleri, kuruyemişler, kurubaklagiller de zengindir.

        Diğer Yazılar